‘Mevlana’yı bir de Ermeni ve Rum kaynaklarından araştırmalıyız’

10 yıldır Galata’daki Dominiken Manastırı’nda yaşayan Katolik rahip Alberto Ambrosio, Mevlana ve Mevlevilik üzerine çalışıyor. Ambrosio, ‘Dervişler’ kitabında Mevlana’nın düşünce ve inanç yapısı üstündeki Hıristiyan etkisini de ele alıyor. Dominiken rahibe göre Batı’da konuyla ilgili araştırmalar yetersiz kalıyor.

Fotoğraf: Berge Arabian

FERDA BALANCAR
ferda@agos.com.tr

Peder Alberto Fabio Ambrosio, 1971’de Milano’da doğdu. 18 yaşındayken kendi ifadesiyle “Allah’ın çağrısını hissedip” Dominiken rahibi olmaya karar verdi. Bugün 20 yıllık rahip olan Ambrosio, 1991’de Bologna’da felsefe eğitimine başladı. Ardından Fransa Strasbourg’da Türkoloji eğitimine başlayan Ambrosio, Türkoloji eğitimi sırasında Arapça, Farsça ve Osmanlıca öğrendi. Yüksek lisans tezini Bektaşilik üzerine yapan Peder Alberto, doktorasını Paris Sorbonne Üniversitesi’nde 17. yüzyılda yaşamış Mev-levi şeyhi ve düşünür İsmail Ankaravi üzerine yaptı. Amborsio’nun Türkçedeki ilk kitabı, ‘Dervişler: Tarihi, Antropolojisi, Mistik Yönü” başlığıyla Kabalcı Yayınları tarafından bu hafta yayımlandı. Doktora tezi ise önümüzdeki ay ‘Bir Mevlevi’nin Hayatı’ adıyla Kitap Yayınları’ndan çıkacak. Ambrosio, Hıristiyan bakış açısıyla tasavvufu incelediği bir başka kitabının yazımını da bitirmiş durumda.

Ambrosio’nun ‘Dervişler’ kitabını İtalyanca aslından Buğra Poyraz çevirdi. Kendisi de İtalya’da teoloji eğitimi alan Poyraz’ın başarılı bir şekilde Türkçeye aktardığı kitap, İtalya’da geçen yıl yayımlandı ve büyük ilgi gördü. Papalık Kültür Konsili Başkanı Kardinal Gianfranco Ravasi’nin önsözünü yazdığı ‘Dervişler’, İtalyan okurlar kadar Türkiye’de Mevleviliği ve tasavvufu öğrenmek isteyen her dinden okura da hitap ediyor. 10 yıldır Beyoğlu Galata’daki Sen Piyer Kilisesi ve Dominiken Manastırı’nda yaşayan Peder Ambrosio ile, kitabından yola çıkarak, son yıllarda tüm dünyada, özellikle Kuzey Amerika’da yoğun ilgi gören Mevlana ve Mevlevilik hakkında konuştuk. Ambrosio’ya göre, Mevlana üstünde Hıristiyan etkisi olup olmadığını daha iyi anlayabilmek için Ermeni ve Rum kaynaklarında da araştırmalar yapılması gerekiyor.

•          Mevlevilik ve tasavvufla ilgilenmeye başlamanız Türkoloji eğitimi aldığınız döneme mi rastlıyor?

Türkoloji eğitimine başlarken de tasavvufla ilgilenmeyi düşünüyordum. İslam düşüncesi ve kültüründe mistik bir akımın olduğunu biliyordum. İslam’la ilgili bilgilerim yetersiz olsa da en azından bunu biliyordum ve ayrıntılı olarak öğrenmek istiyordum. Yüksek lisansımı Bektaşilik üstüne yapmak da bu ilginin sonucuydu zaten. 10 yıl önce Türkiye’de yaşamaya karar verdikten sonra Mevlana’nın bu ülkede ne kadar sevildiğini gördüm. Biraz da bu yüzden Mevlevilik üstüne çalışmaya başladım. Aynı zamanda Mevlana dışında diğer Mevlevi şairlerin de şiirlerini okumaya başladım.

•          Sizce Mevlana Türkiye’de yeterince tanınıyor mu?

Öncelikle Türkiye’de şu anda faaliyet gösteren Mevlevi tarikatı yok. Mevlevilikten etkilenen gruplar var ama tarihsel geleneğin devamı olan Mevlevi tarikatı bugün yok. Ama Mevlana kültürü var, hem de oldukça yaygın. 

•          Mevlana kültürü ne demek?

Mesela Elif Şafak’ın Mevlana’yı anlattığı Aşk kitabı son yıllarda en çok satanlardan biri oldu. Edebiyatta, medyada, kamuoyunda Mevlana ve Şems sürekli gündemin ön sıralarında yer alıyor. Konuyla ilgili filmler yapılıyor, müzik üretiliyor. Yani Mevlana günümüz Türkiye’sinde kültür hayatında önemli bir yere sahip. Kültür derken Mevlana’nın ve onun baş eseri Mesnevi’nin Türkiye’de yeterince tanındığını düşünmüyorum. Mesnevi çok satıyor belki ama kaç kişi hakkını vererek okuyor, şüpheliyim. Ama bu İtalya’da da böyledir. Örneğin Mevlana Türkiye için ne ise Dante de İtalya için odur ama bugünkü İtalya’da da Dante çok az bilinir. Dante yazdıklarıyla İtalyanca dilini kurmuştur ama bugün kaç İtalyan Dante’yi okuyor? 

•          Mevlana’ya Batı’da da büyük ilgi var. Özellikle ABD’de çok satan kitaplar listesinde sık sık Mevlana ve Mesnevi’yle ilgili kitapları görüyoruz. Neden?

Mevlana’nın şiirleri sizi Allah ile kişisel ilişki kurmaya yönlendirir. Mesela Mesnevi’de verilen sade ve doğal örneklerle Allah’ın insana bakışı, insandan ne beklediği anlatılıyor. Mevlana için doktrin değil deneyim önemli. Sizi Allah ile deneyime dayalı bir ilişki kurmaya yönlendiriyor. Bugünün dünyasında da doktrinler değil kişisel, öznel deneyimler daha ön planda. Bu nedenle Mevlana bugün daha çok okunuyor. Öte yandan, özellikle ABD’de çıkan ve çok satan kitaplara bakarsanız Mevlana’nın sanki İslam diniyle hiçbir ilgisi yokmuş izlenimine kapılabilirsiniz.

•          Neden böyle bir algı var?

Kuzey Amerika’da farklı dinlerin dindarları bir arada yaşıyor. Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Museviler… Mevlana orada bir tür manevi çatı gibi kurgulanıyor. Mesnevi farklı dinlerin dindarlarının bir buluşma noktası haline geliyor. 2000’de Mevlana’nın şiirlerinden yapılan derlemeler, ABD’de en çok satan kitapların başında yer aldı. Bu kitaptaki şiirlere bakın, Mevlana’nın Müslüman olduğunu anlamazsınız. Buna benzer akademik çalışmalar da var. Eksik bir Mevlana algısı bu…

•          Mevlana dini çoğulluk ve dinler arası diyalog alanında çok sık referans gösterilen bir düşünür. Sizce Mevlana farklı dinlerin bir arada var olmasına nasıl bakıyor?

Evet, bu konularda çok referans alınıyor ama Mevlana her şeyden önce bir Müslümandır. O, Müslüman bakış açısıyla diğer dinlerle barış içinde bir arada nasıl yaşanabileceğinin yol haritasını ve felsefi-teolojik bakış açısını kurdu. İslami referanslarla tüm dinlerin dindarlarını sevmeye çalıştı. Dinler arası diyalog için Mevlana bu açıdan iyi bir örnek. Çünkü farklı dinlerden insanlarla diyalog kurmak istiyorsanız, öncelikle onları sevebiliyor olmanız gerekir.

•          Siz de bir Hıristiyan olarak aynı şekilde mi düşünüyorsunuz?

Evet. Katolik ve Hıristiyan bakış açısıyla diğer dinlerin dindarlarına aynı saygıyı ve sevgiyi göstermeye çalışıyorum. Başka bir gelenek içinden gelen Mevlana’nın yaptığını yapmaya çalışıyorum.

•          Mevlana üzerinde Hıristiyanlığın ve Yahudiliğin etkisi olduğunu iddia edenler de var. Katılıyor musunuz buna?

Mevlana’nın Hıristiyanlıktan ve Yahudilikten etkilendiğini iddia eden araştırmacıların yazdıklarında yeterli kanıt yok aslında. Ancak üstünde çalıştıkça ben de Mevlana’nın özellikle Hıristiyanlıktan etkilendiği izlenimini edindim. Kendi döneminin Hıristiyan kültüründe olan kavramlar, temalar Mevlana’nın şiirlerinde de geçiyor. Öyleyse Hıristiyanlık hakkında geniş bilgisi vardı. Ayrıca Mevlana’nın yaşadığı dönemde Konya’da çok Hıristiyan vardı. Konya’da Cumhuriyet’in kuruluşu dönemine kadar önemli bir Rum ve Ermeni nüfus vardı. Karşılıklı diyalog varsa etkileşim de kaçınılmazdır. Mevlana’nın Konya’daki Eflatun Manastırı’ndaki keşişlerle çok yakın ilişki içinde olduğunu da biliyoruz. Daha fazla ayrıntı öğrenebilmemiz için bir de Ermeni ve Rum kaynaklarında araştırma yapılması gerekir. O kaynaklarda Mevlana ile ilgili daha ayrıntılı bilgilere ulaşabileceğimizi düşünüyorum.    

•          Osmanlı’da, 17. yüzyıla kadar, Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında daha sonraki dönemlere göre barışçıl bir ortamın var olmasında Mevlana’nın ve Mevleviliğin toplum ve devlet üstündeki ağırlığının etkili olduğunu söyleyen tarihçiler var. Buna katılıyor musunuz?

Evet, katılıyorum. Dediğiniz gibi o çağlarda Osmanlı’da Müslüman-Hıristiyan ilişkileri daha sonraki dönemlere göre daha az gerilimli ve daha istikrarlı. Bunda Mevleviliğin yaygın ve güçlü olmasının etkisi çok… Daha sonraki dönemlere, ilişkilerin bozulduğu hatta çığrından çıktığı dönemlere bakacak olursanız, Mevleviliğin hem toplumda hem de devlet nezdinde zayıflamış olduğunu görürsünüz.

•          Mevlana’nın ve Mesnevi’nin İran ve Fars kültürüne mi yoksa Osmanlı-Türk kültürüne mi ait olduğuna dair de bir tartışma var. Siz ne düşünüyorsunuz?  

Mevlana’nın doğum yeri Afganistan’daki Belh şehrinde o dönemde pek çok etnik topluluk yaşadığını biliyoruz. Mevlana’nın anadili Farsça. Ancak bu etnik olarak Türk olmadığı anlamına gelmez. Öte yandan Mesnevi Farsça yazıldığı için Fars kültürüne aittir. Ama şunu da göz ardı etmemek lazım: Bir metnin hangi dilde yazıldığı kadar nerede yazıldığı da çok önemlidir. Mesnevi Farsça yazıldı ama Konya’da yazıldı. Mesela ben ‘Dervişler’ kitabını Türkiye’de yaşarken değil de İtalya’da yaşarken yazıyor olsaydım kitap daha farklı olurdu. 

 

 

Kategoriler

Kültür Sanat Edebiyat