2015’e doğru inkârda yumuşama görülüyor

ABD’li hukukçu Edvin Minassian ile ABD’de ve Ortadoğu ile Kafkasya’da 2013 ve sonrasında yaşanabilecek olası gelişmeleri konuştuk. Minassian, 2015’e yaklaşırken Türkiye’nin 1915’i inkâr söyleminde bir yumuşama olduğunu da gözlemliyor.

FERDA BALANCAR
ferda@agos.com.tr

Los Angeles’ta yaşayan, İstanbul doğumlu deneyimli avukat Edvin Minassian ile Noel tatili için geldiği İstanbul’da görüştük. ABD Ermeni Baro Avukatları Derneği yöneticilerinden olan Minassian ile ABD’de ve Ortadoğu ile Kafkasya’da 2013 ve sonrasında yaşanabilecek olası gelişmeleri konuştuk. Minassian’a göre ABD İran’a askeri müdahalede bulunursa, ABD için Azerbaycan’ın önemi artarken Ermenistan’ın önemi azalır. Ancak İran’la müzakere seçeneği ön plana çıkarsa, Ermenistan’ın ABD nezdinde önemi artar. Minassian, 2015’e yaklaşırken Türkiye’nin 1915’i inkâr söyleminde bir yumuşama olduğunu da gözlemliyor.

•          ABD’deki gelişmeleri yakından izleyen uluslararası ilişkiler uzmanı ve gazeteci Soli Özel, geçen hafta yaptığımız söyleşide “24 Nisan 2015’e, yani balonun patlamasına 28 ay kaldı. 2015’te ABD’de Başkan veya dışişleri bakanı kim olursa olsun ABD 1915’te yaşananlara kayıtsız kalamaz” demişti. Buna katılıyor musunuz? 

Soli Özel’in öngörüsü son derece mantıklı ve geçerli. Ancak ben ABD devlet yönetiminin, özellikle dış güvenlikle ilgili birimlerin, bugüne kadar olduğu gibi 2015’te de yönetime Türkiye’yle ilgili baskı yapacağını tahmin ediyorum. Öte yandan, Soli Özel’in de dediği gibi 2015’te bu baskının sonuç vermesi kolay olmayacak. Obama bugüne kadar 1915 konusunda en rahat ve en açık konuşan ABD başkanlarından biridir. Başkan olduktan sonra Ermenilerin kendisinden beklediği adımları atmamış olsa da, “1915 ile ilgili kişisel görüşlerim hiçbir zaman değişmemiştir” diye sürekli vurguluyor. 2015, Obama’nın başkanlığının son iki yılına denk gelecek. İkinci kez seçilen başkanlar, başkanlıklarının son iki yılında kişisel fikirlerini dile getirmek konusunda kendilerini daha rahat hissederler. Ayrıca 2014 seçimlerinde Temsilciler Meclisi’nde Demok-ratlar çoğunluğu ele geçirebilirler. Bu da 2015’teki havayı daha da değiştirebilir. Bu arada Türkiye’nin tavrı da çok önemli.

•          ABD’den bakıldığında 2015’e doğru Türkiye’nin resmi tavrında bir değişiklik olabileceğine dair işaretler var mı?

Evet, bu tür işaretler var aslında. En azından şunu söyleyebiliriz: 1915’i inkârın şiddetinde bir azalma var. Türkiye’nin tavrında 1915’te yaşananları kabul etme anlamında bir değişiklik elbette yok ama yaşananların inkârı, eskiden olduğu sertlikte yapılmıyor. Resmi ağızlardan “Sadece Ermeniler değil, başka azınlıklar ya da Osmanlı’nın kaybedilmiş topraklarındaki Müslümanların başına gelenler” söylemini sık sık duyuyoruz. Bu “Ermenilere bir şey yapmadık” söyleminden “Ermenilerin başına gelenler başkalarının da başına geldi” söylemine bir geçiş olduğunu gösteriyor. 

•          ABD Ermeni toplumunun büyük çoğunluğu son başkanlık seçiminde iki adaya da mesafeli durdu. Bunda 1915 ile ilgili olarak iki adayın da çekingen tutumu etkili oldu gibi görünüyor. 2015 ile ilgili olarak ABD’li Ermenilerin ne tür beklentileri var?

ABD’de genel olarak seçimlere, daha doğrusu başkanlık seçimlerine bir ilgisizlik var. Ermeni toplumu da bunun dışında değil. ABD’li Ermeniler genelde muhafazakârdır. Anadolu insanının özelliklerine sahiptirler; dindar, aileye düşkün, muhafazakâr… Bu nedenle de kendilerini daha çok Cumhuriyetçilere yakın hissederler. Öte yandan, hem 1915 konusunda hem de Ermenistan ile ilişkiler konusunda Demokratlara daha yakındırlar.  Demokrat Parti, geçmişten bugüne Ermenilerin taleplerine daha yakın olmuştur. ABD’li Ermenilerin Obama’dan beklentileri yüksekti. 2010’da Temsilciler Meclisi Başkanı olan Nancy Pelosi’nin gücü de Ermenilerin taleplerini karşılamaya yetmedi. Cumhuriyetçiler ise güvenlikle ilgili devlet kurumlarına Demokratlardan daha yakındırlar. Bunun istisnası 1980’lerin Başkanı Ronald Reagan’dı. Ama o noktada unutulmaması gereken, Reagan’ın  Kaliforniya Valisi olduğudur. 8 yıl Kaliforniya Valiliği yapan Reagan, Başkan olduktan sonra çok farklı bir tutum benimseyemezdi, çünkü Kaliforniya valileri her yıl 24 Nisan’da Ermenilerin istediği üslupla konuşurlar. Öte yandan, Reagan’ın yaptığını aslında Obama ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da yaptı. Clinton, Ermenistan ziyaretinde soykırım anıtını ziyaret edip “Dışişleri Bakanı olarak değil, Hillary Clinton olarak buradayım” dedi. Başkan Obama ise özellikle gençlerin daha radikal beklentilerine cevap veremedi. Yine de her şeye rağmen Ermenilerin oyu ağırlıklı olarak Obama’ya gitti diyebiliriz. 

•          ABD-Ermenistan ilişkilerinde önümüzdeki dönemde neler yaşanabilir?

ABD-Ermenistan ilişkilerinin geleceği aslında İran konusunda yaşanacak gelişmelere bağlı. ABD’de petrol şirketleri çok güçlü. Obama petrol şirketleriyle mesafeli olsa da, bir noktada taviz vermek zorunda kalabilir. Kafkaslar konusunda Azerbaycan’ın stratejik konumu, İran’a bir askeri müdahale söz konusu olursa çok önem taşır. Ermenistan’ın önemi ise azalır.

•          Neden?

ABD’de güvenlik çevrelerinde, İran’a bağlı Güney Azerbaycan’da kuzeydeki bağımsız Azerbaycan ile birleşme eğilimi olacağına dair bir beklenti var. İran’ı bildiğim kadarıyla, bu çok gerçekçi bir beklenti değil. Tebriz ve İsfahan’da yaşayan Azeriler kendilerini İran’a ait hissediyorlar. Ancak ABD’de güvenlik kurumlarında var olan bu beklenti nedeniyle İran’a bir müdahale olursa, Azerbaycan ile daha güçlü ve sıkı ilişkiler geliştirilmek istenecektir. Bu da Ermenistan’ın öneminin gittikçe azalması anlamına gelir. Ancak İran’a askeri müdahale yerine müzakere seçeneği ön plana çıkarsa o zaman Ermenistan’ın ABD için önemi azalmaz, aksine daha da artar. Bugün Bağdat’tan sonra bir ABD Büyükelçiliğinde en fazla sayıda personelin bulunduğu yer Yerevan Büyükelçiliğidir. Bu bile tek başına ABD için Ermenistan’ın bölgedeki önemini gösteriyor. Ancak bu önem, İran’la savaş yerine müzakere seçeneği ön plana çıkarsa artar.

•          Obama, eğer söylendiği gibi Savunma Bakanlığına İran’la savaş yerine müzakereden yana olan Chuck Hagel’ı tayin ederse savaş seçeneğinin ikinci plana itildiğini söyleyebilir miyiz?

Hagel’ı Obama’nın savunma bakanlığı için düşünmesinin tek nedeni İran meselesi değil. Hagel, eski bir Cumhuriyetçi senatör. Her başkan diğer partiden bir iki bakanı kabineye atar. Böyle bir gelenek vardır ABD’de. Savunma bürokrasisi ve ordu daha çok Cumhuriyetçilere yakın olduğu için Obama savunma bakanlığına bir Cumhuriyetçi atamak istiyor. Hagel’ın adı da bu yüzden ön plana çıkıyor. Hagel savunma bakanı olsa da olmasa da, ben İran’la savaşın ABD’nin birinci tercihi olacağını sanmıyorum.

•          Neden?

Irak ve Afganistan müdahaleleri ABD ekonomisine büyük yük oldu. ABD orta sınıfları, daha doğrusu ‘beyaz orta sınıflar’ ciddi bir ekonomik kayba uğradı. Orta sınıflar yeni bir savaşa destek olmaz. Ancak elbette ABD kamuoyu İran’ın çok yakın  bir gelecekte nükleer silah denemesi yapacağına açık kanıtlarla ikna olursa, o zaman savaş söz konusu olabilir.

•          Peki, İsrail İran’a müdahale edebilir mi?

ABD İsrail’in bu işi yapmasına izin vermez, çünkü o zaman Ortadoğu’da ABD’nin hiç istemeyeceği gelişmeler olabilir. İran’a müdahale olacaksa bunu ABD yapar.  Şunu herkes biliyor ki eğer İran’a İsrail saldırırsa bu İran’ın nükleer silah geliştirmesini bir ila üç yıl erteletebilir. Oysa ABD bunu yaparsa İran’ın nükleer silah edinmesi üç ilâ beş yıl sonrasına atılmış olur. Bu da bir müdahale olacaksa, bunu ABD’nin yapması ihtimalini daha çok artırıyor. 

Kategoriler

Güncel Diaspora