Nihat Doğan’ı Eleştirmenin Dayanılmaz ‘Hafif’liği

Tuğçe Özkuş, son dönemdeki çıkışlarıyla tekrar gündeme gelen Nihat Doğan’a yönelen “elitist” eleştirilerin ‘hafif’liği yazdı: “Onu eleştirenlerin birçoğunun, doğrudan Nihat Doğan’ın eğitim seviyesini ve mesleğini hedef alması, aslında eleştirilerinde ne kadar kokuşmuş bir elitizmin parçası olduklarının bir göstergesi değil midir?“

Tuğçe Özkuş
tugceozkus@gmail.com

Son yıllarda magazinel kimliğinin yanı sıra siyasi söylemleriyle dikkat çeken Nihat Doğan, Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez’in cenazesine gitmesiyle ve son olarak da Diyarbakır’daki Newroz kutlamalarına katılmasıyla birlikte bir kez daha medyanın gündemine oturdu. Kimisi onu samimi buluyor, kimisi de sadece şov yaptığını düşünüyor. Magazinin içinde olması, “okumamış”lığı, “türkücü”lüğü ve kendi deyimiyle “köylü çocuğu” olması, onu tüm siyasi söylemlerinden azade elitist eleştirilere açık hale getiriyor. Oysa Nihat Doğan, “diğerlerinden” farklı bir duruşa sahip. Her fırsatta özgürlükçü ve demokrasiden yana olduğunu vurgularken, yakın olduğu siyasi çevrelerin yanlışlarını da açık yüreklilikle eleştirebiliyor.

Türkiye’de sanatçıların genellikle devletin yanında tavır aldıkları ve hatta bazılarının “devlet sanatçılığı” gibi türlü imtiyazlara haiz bir “rütbe”ye sahip oldukları bilinen bir gerçek. Kendi fikirleri aynı doğrultuda olsun olmasın, pek çok sanatçının siyasi söylemleri devletin tavırlarına göre şekillendi. Bu durum, Ahmet Kaya’nın magazin dünyası tarafından herkesin gözü önünde linç edilmesi gibi yakıcı sonuçlara da yol açtı. O gece olaya sessiz kalanların birçoğu, bugün dahi o geceye dair ağzını açmazken, bir kısmı da samimiyeti tartışılır özürler diliyorlar.

Kimilerine göre o dönem “öyle” gerektirmişti. Gün geldi, devran döndü. Kürtçe konuşmak, “ben Kürdüm” diyebilmek ‘korkunç‘ bir suç olmaktan çıktı. Ve bugün, o gece orada sessizce oturan Mahsun Kırmızıgül geçmişte maruz kaldığı “türkücü” , “kro” , “cahil” , “kalitesiz” yakıştırmalarından, film ve dizilerinde sıkça ele aldığı “farklı etnik gruplar” unsuruyla sıyrıldı ve bu yorumlar birden bire “Mahsun kendisini çok geliştirdi” yorumlarına dönüşüverdi.

Tüm bu yaşananlar göz önüne alındığında, Türkiye’de statükonun yanında tavır alan, gerektiğinde darbeleri bile açıkça savunabilen, çoğu zaman da küstah ve ölçüsüz bir şovenizmin parçası olabilen birçok sanatçı ve popüler figürün var olduğu bu ülkede, Nihat Doğan’ın ayrı bir noktaya düştüğünü görmemek samimiyetsizliğin ta kendisi olabilir. Bugün Nihat Doğan’ın Uludere Raporu’na karşı çıkarak adaleti sorgulayışı, 24 Nisan Anması’na katılmak istediğini açıklaması, Newroz kutlamalarında Kürt halkının yanında duruşu hiç mi önemli değil? Büyük bir kesimin ölümüne çok üzüldüğü Chavez’in cenazesinde, Türkiye basınından tek bir kişi bile bulunmazken, Nihat Doğan’ın cenazeye gidip bir haberci gibi oradaki izlenimlerini paylaşması, kendi deyimiyle “1 kelime İngilizce bilmeden 20 dakikalık boğazı değil, okyanusu geçmesi”  yanlış bir şey mi? Onun, bu ülkenin bir sanatçısı olarak haksızlıklara karşı muhalif bir tavır sergilemesi ve mağdurun yanında olması da mı kıymetli değil? Onu eleştirenlerin birçoğunun, doğrudan Nihat Doğan’ın eğitim seviyesini ve mesleğini hedef alması, aslında eleştirilerinde ne kadar kokuşmuş bir elitizmin parçası olduklarının bir göstergesi değil midir? Yoksa zamanında tarihçilere nasıl tarih yazılması gerektiğini öğreten paşaların yanında oturarak destek veren, “Türk Milletine Çağrı Bildirisi”ne imza atan ama 11 dil bilen ‘büyük’ tarih hocasını veya “yavşaklık” dediği arabeskin en büyük isimlerinden Müslüm Gürses’in cenazesine çelenk gönderebilen ünlü piyanisti mi yeğlerdiniz?  

Belki analizleri yeteri kadar derinlik taşımıyor olabilir, ancak bu analizleriyle Türkiye tarihine dair önemli hakikatlere temas ediyor Nihat Doğan. Onu eleştirenler Kaf Dağı’nın zirvesinde uçmak yerine, biraz vicdanlarına kulak verseler, belki Nihat Doğan’ı biraz daha anlayabilir ve bu çabasına saygı duyabilirler.

Türkiye’nin önünde vermesi gereken önemli bir sınav var. Ve bu süreç barış ve demokrasi adına çok önemli. Geçmişe göre çok yol kat edildi, bir o kadar uzun yol daha var önünde. Bugün bazıları tarafından istenildiği kadar günah çıkarılsın, geçmişte yaşananlar ve bedel ödeyen insanların yürekleri burkan sızısı hiç unutulmadı. Kolay kolay da unutulmayacak.  Ve bunlar nasıl unutulmadıysa, seneler sonra da Nihat Doğan’ın barış ve demokrasi adına gösterdiği farklı duruş, statükonun yanında duranlara karşı son derece kayda değer olacak. Belki de o zaman onun eğitim seviyesini ve mesleğini hedef alarak eleştirmenin utancı da statükonun yanında tavır alan kesime fazlasıyla yetecek.

Kategoriler

Şapgir