Merhamet kurumu ve LGBT’lerin vaveylaları

Servan Altıkanat, dünya bir empati uygarlığına dönüşürken, bu toplumun bir diğer kıygın sınıfının, “LGBT’lerin” de, bu inşa sürecinde yerini alması gerektiğini yazıyor ve soruyor: “Duymuyor musunuz, LGBT’ler vaveylalar atıyorlar?”

Servan Altıkanat
servan.alt@hotmail.com

İnsanları huzur içinde bir arada yaşatan, her zaman için meri olması gereken, en üstün ve en mükemmel bir doğal hukuk var; bu hukuk, insanların birbirlerine zarar vermelerini engelleyip toplumun çeşitliliğini ve farklılıklarını koruyor. Devletleri var eden de bu doğal hukukun yaşattığı haklar ve başkalıklardır. Üzerinde yaşadığımız gezegen de bugün bundan besleniyor. Devletler gücünü bu başkalıklardan alır duruma geldiğinde ise, onlar için bir yükseliş dönemi başlıyor.

Barack Obama’nın seçim sonrası yaptığı teşekkür konuşması dün gibi kulaklarımda:

“Bu ülkenin diğer tüm ülkelerden daha fazla serveti var, ama bizi zengin yapan bu değil. Tarihteki en kuvvetli orduya sahibiz, ama bizi kuvvetli yapan bu değil. Üniversitelerimize, kültürümüze tüm dünya imreniyor ama dünyanın bizim kıyılarımıza gelmeye devam etmesinin nedeni bu değil. Amerika’yı istisnai yapan, dünyadaki en fazla çeşitliliğe sahip milleti bir arada tutan bağlardır. Ortak kaderi paylaştığımıza dair, bu ülkenin sadece birbirimize ve gelecek nesillere karşı belli yükümlülüklerimizin olduğunu kabullenmemiz hâlinde işleyebileceğine dair inançtır. Amerika’yı büyük yapan bunlardır” diyordu Obama ve ekliyordu: “Siyah ya da beyaz, Hispanik ya da Asyalı ya da Amerikan yerlisi, genç, yaşlı, zengin, fakir, engelli, engelsiz, heteroseksüel ya da eşcinsel, eğer istiyorsanız, Amerika’da başarabilirsiniz.”

Dünya bir empati uygarlığına dönüşürken…

Dünya bir empati uygarlığına dönüşürken, hukuk üstünden yeniden bir toplum oluşturmaya ihtiyacımız var.  Fakat bu noktadaki temel şart, bu toplumun bir diğer kıygın sınıfının, LGBT bireylerin de, bu inşa sürecinde yerini alması gerekiyor.

Bu toplumda sürekli övülen “merhamet kurumu”, cinsel tercihleri sebebiyle günlük hayatını ayaklarına ve ellerine bağlı zincirlerle sürdürmeye çalışan, her mekanı kullanamayan, çoğu kereler taksilere alınmayan, otobüslerde taciz edilen, her mahallede oturamayan, komşularının nefret rüzgarları nedeniyle üşüyen, üşüyerek yaşayan, mesleğinden ihraç edilen, ihraç edilme korkusuyla yaşayan, ezilen,  ezilmekten beter olan, öldürülen, hunharca öldürülen, hukuken haklarını arayamayan insanlar için niçin hiç çalışmıyor?

Bu insanlar saklanarak yaşıyorlar, ifşa olmamak üzere saklanıyorlar; saklanmadıkları zamanlarda da baskı ve ölümle burun buruna yaşıyorlar ve toplum içerisinde “birey” olmanın gerektirdiği haklardan muaf tutuluyorlar.

2004’ten beri İzmir’de yaşayan Deniz Rojda Solmaz’ın Melis Alphan’a anlattığı gibi belediye otobüsüyle ulaşımını sağlamak istediklerinde, “otobüse bindiğim anda süzmeler, birbirini dürtmeler, kaş göz işaretleriyle beni göstermeler başlıyor. Zaman zaman iş sözlü tacize varıyor, ‘top’, ‘dönme’ gibi hakaretler havada uçuşuyor.” Ve bunları sadece cinsel tercihlerinden ötürü yaşıyorlar.

Eşcinsel olduğu için, hakkında resmi koruma kararı bulunmasına rağmen, albay babası tarafından kaçırılan ve 28 Şubat’tan beri kendisinden haber alınamayan Umut Göktuğ Söyler’i “eşcinsel” olduğu için halen kimse umursamıyor.

2 Nisan günü Kayseri’de bir LGBT mülteci, AIDS hastalığı sebebiyle yaşamını yitirdi. Daha doğrusu, ev ve sosyal çevresinde sıkıntı yaşayacağı endişesi ile tedavi görmeyi kabul etmediği için HIV pozitif, onu ölüme sürükledi. Mülteciliğin sebep olduğu olanakların yanında, bir de cinsel tercihinden ve hastalığından ötürü yaşadığı toplumsal baskı öldürüyor onları.

2012 Temmuz’unda Diyarbakır’da eşcinsel olduğu için daha 17 yaşındayken, ailesi tarafından öldürülen R.Ç.’nin görülen davasına, sadece LGBT oldukları için aktivistler ve onlarla gelen izleyiciler alınmıyorlar.

Bırakın ABD’deki gibi 106 eşcinsel kongre üyesi olmasını, Türkiye’de bu insanlar, saklı bir hayatın yarattığı “kendini sanık hissetme” duygusuyla birey olamıyorlar. Bu insanlara sadece cinsel tercihinden ötürü bu kadar cevretmek, evrenin varoluş sebebiyle uyuşan bir eylem midir? Duymuyor musunuz, LGBT’ler vaveylalar atıyorlar? 

Kategoriler

Şapgir