Yargıtay 9. Dairesi senaryoya son noktayı koydu

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin Dink cinayeti davasıyla ilgili verdiği kararın ayrıntıları ortaya çıktıkça, Hrant Dink’i ölüme götüren senaryo da yerli yerine oturuyor. Avukat Fethiye Çetin, karardaki ifadelerin cinayeti planlayan iradenin kurguladığı senaryo ile uyumuna dikkat çekiyor: “Öncesi ve sonrasıyla bir bütün olan cinayet süreci, bu kararla görmezden gelindi, hakikatin ortaya çıkarılması engellendi.”

Yargıtay 9. Dairesi’nin Dink cinayetiyle ilgili verdiği kararın ayrıntıları hukuk adına kabul edilemez ayrıntılarla dolu. Dink ailesinin avukatlarından Fethiye Çetin, karar metninde yer alan bazı ifadelere dikkat çekerek Yargıtay’ın tutumunu eleştirdi. Avukat Çetin, Agos’a yaptığı açıklamada, “Bu kararla 9. Ceza Dairesi, terör ve terör örgütü kavramlarını hukuk normlarına ve yasaya aykırı biçimde yorumlamış oldu” dedi.

Avukat Fethiye Çetin, “Yargıtay dairesi, ‘suç işlemek amacıyla bir örgüt kurulduğunu’ kabul etti ancak bu örgütün terör örgütü olmadığına karar verdi. Bu tespit her şeyden önce, yasadaki ‘terör’ tanımına aykırı” dedi.

Terör tanımı 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde şöyle yapılıyor:

“Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleri ile Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmayı ve anılan Kanunun 7. maddesi ile 765 sayılı TCK’nın 168 ve 5237 sayılı TCK’nın 314. maddelerinde gösterilen suçları işlemek üzere bu maddeler uyarınca kurulan örgütler terör örgütleridir.” 

Avukat Çetin, “Yasada yapılan bu tanıma göre, anayasada belirtilen; ‘Anayasada belirtilen ilkeleri, temel hak ve özgürlükleri ve kamu düzenini yok etmek ibarelerini yok saymış, yasa ile korunan menfaati tamamen yanlış değerlendirmiştir” dedi. 

Cezalandırma amaçlı örgüt

Fethiye Çetin’e göre bu değerlendirme yasanın yanlış yorumundan değil bilinçli bir tercihten kaynaklanıyor. Buna göre milliyetçi duygulara sahip bazı gençler tarafından işlenen bu sıradan cinayetin arkasında başka bir güç yok. Böylece, bu sanıkları izleyen ve cinayet planlarının bütün ayrıntılarına vakıf oldukları halde hiçbir tedbir almayan emniyet ve jandarma birimlerine de sorumluluk yüklenmemiş oluyor. Yine karara göre, örgütün hedef kitlesi de yok. Hrant Dink ‘Türklüğe hakaret edince’, Yasin Hayal, Dink’i ‘cezalandırmaya’ karar verir. Örgütü de bu amaçla kurar. Çetin, Hrant Dink’in ‘Türklüğe hakaret’ten mahkûmiyetini oy birliğiyle onayan dairenin de Yargıtay 9. Ceza Dairesi olduğunu hatırlattı.

Avukat Çetin’e göre Yargıtay’ın  kararı, Dink cinayetini planlayan gücün kurguladığı senaryoya uygun. Senaryoya göre, ‘Her türden psikolojik harekât planlarıyla Hrant Dink, toplumda nefret nesnesi haline getirilecek, sonra da ‘kafası bozulan’ bir kısım milliyetçi gençler tarafından ‘cezalandırılacaktır.’ Cinayeti planlayan ve adım adım gerçekleştiren örgüt ve üyeleri korunacak, deliller yok edilecektir. Çetin, “Senaryo, gerçeğe aykırı olduğundan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, başında planlanan senaryoya dayandırdığı kararında doğal olarak çelişkiye düşmekten kurtulamamıştır” dedi.

Avukat Çetin, kararda Erhan Tuncel ile ilgili bir ifadeye dikkat çekiyor: “Erhan Tuncel’in örgüte dahil olduğu tarihin, onun yardımcı istihbarat elemanlığından alındığı 23.11.2006 tarihinden kısa bir süre öncesine rastladığı yazılmış. Bu şekilde, Erhan Tuncel’in yardımcı istihbarat görevinden atılmasının nedeni, bu örgüte dahil olduğu içinmiş gibi bir algı yaratılmaya çalışılmış. Emniyet görevlilerini koruma amaçlı bu ifade, esasen onlara çok daha ağır bir sorumluluk yüklüyor: Yardımcı istihbarat elemanınız bir cinayet örgütüne katılmış ise bu örgütü daha fazla  ciddiye almanız gerekmez mi?”

Erhan Tuncel muamması

Fethiye Çetin kararda yer alan bir başka çelişkiye daha dikkat çekiyor: “Kararda, Yasin Hayal’in, Erhan Tuncel’in de katılımı ile siyasi saiklerle suç işlemek için oluşturduğu ve 24.10.2004 tarihinde mevcut olduğu anlaşılan teşekkül” denilerek bu defa, Erhan Tuncel’in 24.10.2004 tarihinden itibaren, yani Tuncel ve Hayal’in gerçekleştirdikleri Mc Donalds saldırısından itibaren örgütte var olduğu yazılmıştır. Erhan Tuncel’in örgüte giriş tarihi nedir? 2004 mü, 2006 mı? Üstelik eğer 2004’se, bu durumda, Tuncel saldırıdan bir ay sonra, 17.11.2004 tarihi itibariyle Emniyet istihbarat hizmetlerine yardımcı istihbarat elemanı olarak alınmış oluyor. Burada bir gariplik yok mu!”

Yine kararda, cinayet saikini açıklamak için dosya içindeki yüzlerce kanıttan, yüzlerce ifadeden ve belgeden sadece biri seçilmiş: “19.01.2007 tarihinde maktulün çalıştığı gazetenin önüne gelen Ogün Samast’ın, durumu sanık Yasin Hayal’e aynı şekilde telefonla bildirdiği, bir süre sonra tekrar arayarak ‘sıkıldığını ve içeriye girip birkaç gazeteci vurabileceğini” söylediği; sanık Yasin Hayal’in maktulün öldürülmesinden hemen önce Ogün Samast’a “bizim işimiz Hrant Dink’le” demek suretiyle ortaya koyduğu saik ve örgütsel yaklaşım ile…”

Çetin’e göre, yüzlerce cümlenin arasından bu cümlenin seçilmiş olması, örgütün sadece Hrant Dink’i ‘cezalandırmak’ amacıyla hareket ettiği kurgusunu kanıtlamak için. Oysa, Ogün Samast, duruşmada bunun aksi yönde çok sayıda ifadede bulunmuştur.  Çok sayıda farklı belgeye, ifadeye rağmen sadece bu cümlenin seçilmesi son derece ilginçtir.

Avukat Çetin, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin aldığı bu kararın Dink cinayetini planlayan iradenin kurguladığı biçimde noktalandığını belirtiyor: 'Cinayet öncesi hazırlık safhası ile kamu görevlilerinin olaya dahli ve sonrasında delillerin ortadan kaldırılması ile bir bütün olan cinayet süreci  bu kararla görmezden gelinmiş, süreç parçalanarak, bağlantılar yok sayılarak adalete erişim engellenmiş ve maddi hakikatin ortaya çıkarılmasının önü kesilmiştir.'

Fethiye Çetin’e göre bu sonucu değiştirecek bir tek olanak kaldı; o da İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nca altı yıldır sürdürülen ama bir türlü sonuçlandırılmayan soruşturma dosyası.

Başsavcılık görevi ihmal etti

Dink cinayetinin ardından Trabzon’da İl Jandarma Komutanlığı görevlileri hakkında açılan ve yılan hikayesine dönen ‘görevi ihmal’ davasında Dink ailesi avukatlarının temyiz dilekçesiyle ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kaleme aldığı tebliğname ortaya çıktı. Başsavcılığın tebliğnamesi, avukatların temyiz dilekçesinde yer alan taleplerinin pek çoğunu reddediyor.  

Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nden önce sadece Okan Şimşek ile Veysel Şahin hakkında açılan göreve ihmal davasında zaman içinde Albay Ali Öz, Yüzbaşı Metin Yıldız, Başçavuş Gazi Günay, Uzman Çavuş Önder Araz, Başçavuş Hüseyin Yılmaz, Uzman Çavuş Hacı Ömer Ünalır hakkında da ‘görevi ihmal’ suçlaması ile dava açıldı. Uzun süre Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi ile Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi arasında gidip gelen davayı sonuç olarak Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi yürütmek zorunda kaldı ve  görevlerini ihmal ettikleri gerekçesi ile Ali Öz ve Metin Yıldız’a 6 ay, Veysel Şahin, Okan Şimşek, Hüseyin Yılmaz ve Hacı Ömer Ünalır’a 42 ay hapis cezası, Gazi Günay ile Önder Araz’a ise beraat kararı verdi.

Dink ailesi avukatları, gerekçeli temyiz dilekçesinde dava süreciyle ilgili görüş ve taleplerin ifade etmişti. Yargıtay Başsavcılığı ise tebliğnamesinde sanıklar hakkında kurulan “görevi ihmal sureti ile görevi kötüye kullanma“ suçuna yönelik hükmü yerinde buldu, ancak sanıklar Ali Öz, Metin Yıldız, Gazi Günay, Okan Şimşek, Veysel Şahin ile Önder Araz’ın, 2006 yılı Temmuz ayında elde ettikleri cinayete dair bilgileri cinayetten bir gün sonra, yani 20 Ocak 2007’de elde etmiş gibi yazmış olmaları eyleminin resmi evrakta sahtecilik suçunu oluşturduğunu, bu suçun delillerinin takdir yetkisinin ise Ağır Ceza Mahkemesi’nin görev alanına girdiği nedeni ile kararın bozulması gerektiğini belirtiyor. 

Temyiz dilekçesinde belirtilen pek çok hususun gözardı edildiği tebliğnamede, yalnızca resmi evrakta sahtecilik suçu nedeni ile bozma talebinde bulunuluyor. Öte yandan, yine aynı tebliğnamede Trabzon Jandarma Komutanlığı’na ait istihbarat arşivlerinin cinayetten sonra Trabzon İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Personeli tarafından delilleri karartacak şekilde bir bütün olarak yeniden düzenlenmiş olduğundan bahsedilmiyor. Tebliğnamede söz edilmeyen bir diğer konu da, cinayetle ilgili olarak Giresun Jandarma Bölge Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı arşivlerinde ilgili döneme ait belgelerin ve dijital kayıtların değiştirilip değiştirilmediğinin incelenmesinin gerekliliği.    (EE)

Kategoriler

Güncel Dink Davası