Londra’da Bir İngiliz Askerinin Öldürülmesi Terörizm Midir?

23 Mayıs’ta bir İngiliz askeri, Londra'nın göbeğinde iki Müslüman tarafından, Müslümanlara yaptıklarından ötürü İngiliz hükümetinden öç almak istedikleri için bu cinayeti işlediklerini ifade edilerek öldürüldü. İngiliz basını ve hükümeti, hiç vakit kaybetmeden olayı bir terör eylemi olarak niteledi. Glenn Greenwald, bu vesileyle terörizm kavramının ne manaya geldiğinin tartışılması gerektiği görüşünde. Halit Yerlikhan çevirdi

Gleen Greenwald

Amerika, İngiltere ve onların müttefiklerinin eylemlerini hariç tutmak kaydıyla, Londra’da yaşanan bu korkunç şiddet eylemini nasıl tanımlayabiliriz?

Dün (23 Mayıs) iki adam, Londra sokaklarında bir İngiliz askerine satırla saldırıp, ölümüne sebebiyet vermek suretiyle dehşet verici bir şiddet ediminde bulundu. Saldırganların söz konusu askeri öldürürken “Allahuekber” diye bağırdıkları ve saldırganlardan birinin bir videoda İngiltere’nin Müslümanlara dönük süreğen saldırısının intikamını almak ve bunu durdurmak istediğini ifade ettiği iddiaları ışığında, The Guardian gazetesi de dâhil olmak üzere basın ve İngiliz politikacılar, mezkûr saldırıyı anında “terörizm” olarak niteledi.

Bu saldırının barbarca ve dehşet verici olduğunu söylemeye gerek yok. Lakin “terörizm” teriminin verili hukuki, askeri, kültürel ve siyasi ehemmiyeti göz önüne alındığında şunu sormak lüzumu doğuyor: Mezkûr eylemi nitelemek için bu terimi kullanmak doğru mudur? Pek çoklarının iddiasına göre, bir şiddet eyleminin “terörizm” olarak tanımlanabilmesi için, saldırının taammüden sivilleri hedef alması gerekir. Bu, Batılı ulusların başvurduğu şiddetle, “teröristlerinkini” ayırt etmek için en yaygın bir biçimde kullanılan kriterdir: Sık sık,  Doğru, bazen biz de sivilleri öldürüyoruz; ancak biz, teröristler gibi sivilleri bile isteye hedef almıyoruz” dendiğini işitiriz.

Ancak burada, tıpkı Nidal Hasan’ın Fort Hood Askeri Üssü’ne gerçekleştirdiği saldırıda olduğu gibi, eylemin kurbanı harp halinde olan bir ulusun askeriydi, bir sivil değildi. Katil, saldırdığı kişinin bir asker olduğunu bildiğini saldırıdan sonra söylediği şu sözlerle ortaya koyuyordu: “Göze göz, dişe diş: Bir İngiliz askerini öç alma maksadıyla hedef aldık”.

Birleşik Devletler, İngiltere ve onların müttefikleri, geçtiğimiz on yılda ve daha öncesinde Müslüman sivilleri sayısız kere hedef alıp, öldürdü; ancak bu saldırıları gerçekleştiren hükümetleri müdafaa edenler bunun “terörizm” olmadığında, zira asıl hedefin siviller değil, muharipler olduğunda ısrar etmekteydi. Batılı uluslar Müslüman sivilleri tekrar tekrar öldürdükleri halde yaptıkları şey “terörizm” olmuyorsa, nasıl oluyor da Müslümanlar, Batılı askerleri öldürdüğünde bunun adı “terörizm” oluyor? Hayret verici bir şekilde, Birleşik Devletler, yalnızca işgal altındaki ülkelerindeki Amerikan askerlerine karşı şiddet eylemlerine bulaşmakla suçladığı insanları bile “terörizm” ithamıyla hapsediyor.

Dün öldürülen askerin olay anında üniformalı olmadığı ve muharebe esnasında saldırıya uğramadığı doğru. Ancak bu, son on sene içerisinde Birleşik Devletler ve müttefikleri tarafından evlerinde, araçlarında, iş yerlerinde, yahut uykudayken öldürülenler için de geçerli (Birleşik Devletler, “militan”ın tanımını “muharebe alanında bulunan ve eli silah tutan tüm erkekler” olarak değiştirmiş durumda). Senatonun Silahlı Hizmetler Komitesi’nin insansız hava araçlarının sebep olduğu insan ölümleriyle ilgili oturumunda, General James Cartwright ve Albay Lindsey Graham, Birleşik Devletler’in düşmanlarını “uykuda” öldürmeye hakkı olduğunu, “ateş etmeden onları uyandırma gereği bulunmadığını” ve böylesi bir saldırının “hakkaniyet sınırları dâhilinde olduğunu” müştereken iddia ettiler. “Tüm yerkürenin savaş alanı”, tanımı oldukça geniş bir biçimde yapılmış “muharipleri” öldürmenin hakkaniyet sınırları dâhilinde olduğu deklare edildikten sonra nasıl oluyor da, muharip bir ulusun asker bir azasını öldürmek, ne kadar korkunç bir edim olursa olsun, “terörizm” olarak nitelenebiliyor?

Bu sabah Twitter’da kurbanı bir asker olan bu saldırının nasıl “terörizm” olarak karakterize edilebileceği sorusunu sorduğumda aldığım en popüler yanıt, “terörizmin”, siyasi bir emele nail olmak maksadıyla şiddete, yahut daha spesifik olarak, sivilleri hedef alan ve onları korkutup, hükümetlerini, yahut onun politikalarını değiştirmeleri için zorlamayı amaçlayan saldırganca fiillere başvurmak olduğuydu. Saldırganlardan birinin “Günbegün öldürülen Müslümanların acısına dikkat çekmek için bunu yaptık” demesi ve yurttaşları “hükümetinizi değiştirmediğiniz sürece asla güvende olmayacaksınız” diyerek ikaz etmesi, söz konusu fiilin siyasi değişim arzusuyla gerçekleştirildiğini, bunun da mezkûr eylemi bir terör edimi kıldığı söyleniyordu.

Bu, hiç değilse kendi içinde tutarlı bir tanım. Peki, Birleşik Devletler ve onun müttefiklerince gerçekleştirilen saldırıların ekseriyeti bu tanım kapsamına girmiyor mu? Birleşik Devletler ve İngiltere’nin, Bağdat’a yönelik, hızlıca ve şiddetli bir reaksiyon göstererek düşmanı şoke etme stratejisine dayalı ve çok sayıda insanın ölümüne neden olan askeri saldırısı, büyük bir şiddet gösterisiyle halkı terörize ederek, hükümete olan desteği sarsmayı hedeflemiyor muydu? Bu, mezkûr saldırının altında yatan niyetti ve açık açık da ifade edilmişti. İkinci Dünya Savaşı esnasında Alman kentlerinin bombalanması yahut İngilizler tarafından eğitilip, finanse edilmiş Bangladeşli ölüm timleri de yine açıkça bu tanıma girer. Batı, şimdiye dek bir takım siyasi hedeflerine nail olmak uğruna sivilleri katleden sayısız gruba destek vermiştir.

Birleşik Devletler’in halen devam etmekte olan insansız hava uçaklarıyla gerçekleştirdiği saldırılar da, yerel halkları terörize ederek, Batılı ülkelerin düşman bildiği gruplara dönük desteğini kesmesi sonucunu doğurmakta, hatta belki de bizzat bu niyetle gerçekleştirmektedir. Batı’nın İran ve Irak hükümetlerine yönelik, çok sayıda insanın ölümüne neden olan acımasız yaptırımları da, hedeflenen ülkelerde halkı terörize ederek hükümet politikalarını değiştirmek, hatta bizzat hükümetin kendisini düşürmek maksadıyla tertip edilmişti. Bu tür edimleri “terörizm” olarak nitelemezken, nasıl olur da Londra’daki saldırı için “terör” ifadesini kullanabiliriz?

Bu söylediklerimin meşruiyet meselesiyle bir ilgisi yok. Bir fiil iğrenç, kötü ve gayri-meşru olduğu halde bir terör eylemi olmayabilir. Nitekim Holocaust, Stalin ve Pol Pot dönemlerinde gerçekleşen katliamlar yahut Vietnam’da yaşanan kitlesel kıyım, geleneksel “terör” tanımına uymayan fiillerdir. Bir eylemin “terör” eylemi sayılıp sayılamayacağını sorgulamak, o eylemi meşrulaştırmak yahut önemsizleştirmek anlamına gelmez. Elbette benim de böyle bir niyetim yok.

Çok az terim “terörizm”in sahip olduğu siyasi, kültürel ve duygusal yükü taşıdığı için bu soruyu sormak oldukça önemli. Batılı hükümetlerin uyguladığı politikalar tartışılırken “terörizm” kelimesi, konuşmayı sonlandırıcı bir etki yaratıyor ve bu hükümetlerin yapmak istedikleri hemen her şeyi kolayca meşrulaştırmalarını sağlıyor. Yıldız Savaşları Projesi’nden, askeri bir müdahalede bulunmaya, insanların on yıllar, hatta bir ömür boyu hapsedilebilmesine, şüphelilere istenildiği gibi muamele edilebilmesine, hükümetlerin bir gizlilik perdesi altında faaliyetlerini yürütebilmesine ve kamuoyu algısının kolaylıkla manipule edilebilmesine yarayan bu terimin ne anlam taşıdığı, net ve tutarlı bir tanıma sahip olup olmadığı büyük bir önem arz ediyor.

Söz konusu terimin açık yahut tutarlı bir anlama sahip olmadığını belgeleyen çok sayıda akademik çalışma var. Bu noktada, terimin “Batılıların Müslümanlara yönelik saldırılarına karşı Müslümanların da misilleme olarak Batılılara saldırmaları”ndan başka bir anlam taşımadığı yargısına varmak oldukça güç görünüyor. Geçen gece Twitter’da Michael Moore, Batılıların Londra saldırısına dönük tepkisini şu şekilde hicvetmişti: “Onlar bizi öldürmeden bizim başka ülkelerde yaşayan insanların öldüremiyor olmamıza öfkeliyim!”

Oysa devletleri muhtelif ülkelerde kitle katliamları yaparken, onlara tezahüratta bulunanların, bu tür bir karşı-şiddet ihtimali karşısında mutlak bir güven içerisinde olmaları beklenemez.

İngilizceden kısaltarak çeviren Halit Yerlikhan. Yazının orijinali için tıklayın

Kategoriler

Şapgir