Behzat Ç.’yi nasıl bilirdik?

Özgün Çağlar, bir hafta önce final yapan Behzat Ç.’yi Metin Üstündağ, Erkan Goloğlu, Şermin Terzi, Vedat Özdemiroğlu, Janet Barış, Gökhan Kaya, Murat Meriç ve Pınar Aktaş’la konuştu.

Özgün Çağlar
ozguncaglar1@gmail.com

Geçtiğimiz günlerde ekrana veda eden ‘efsane’ televizyon dizisi Behzat Ç.’yi bazı isimlerle konuştuk. Dizide en sevdikleri, sevmedikleri karakterleri; 3 sezon boyunca en çok etkilendikleri, beğendikleri bölüm ya da sahneleri; dizinin diğer dizilerden farkını ve son olarak da dizinin bitişi hakkındaki düşüncelerini sorduk.

Metin Üstündağ: “Behzat Ç. bitti mi? O son mozaiği içmiicektik!

(Yazar, karikatürist)

En sevdiğim karakter, eee Behzat Ç. Sevmediğim karakter de yok, çünkü Behzat Ç. bir bütündür, bölünüp parçalanması teklif bile edilemez. İyisi ile kötüsü ile bizimdir. Şimdiye kadar dizide en etkilendiğim kısım ise, bir kızının ölümü, bir kızının aynı anda katil oluşu idi. Bence Behzat Ç.’nin diğer dizilerden en büyük farkı, eve girerken ayakkabıları çıkarmaları ve rakı içerken çay bardağı kullanmaları. Ayrıca, Behzat Ç. bitti mi? Aaa! Ben neyi seyrediyorum o zaman! O son mozaiği içmiicektik!

Erkan Goloğlu: Behzat Ç.’ye izleyicisi sahip çıkmasaydı çoktan biterdi

(Gazeteci)

En sevdiğim karakter Hayalet; bir kere mahalleden yetişme, polis olmasına rağmen solcu kimliğini sürdüren, hassasiyet sahibi biri. Ayrıca İnanç Konukçu da iyi canlandırıyordu karakteri. En sevmediğim karakter ise Emniyet Genel Müdürü, tabii! 3 yıl boyunca dizinin her bölümünü izledim, ama travestiler gibi toplumda görülmeyen insanları işlediği bölümü iyiydi; ayrıca askerdeki cinayetleri işlediği, üniversitelerdeki özel güvenlikçiler meselesini işlediği bölümleri de iyiydi. Bir kere dizi sahici; ‘polis küfretmez’ diye gerçekçi olmayan bir algı var, onu yıkıyor, sahici bir dizi. ‘Arka Sokaklar’ dizisindeki gibi klişe polis karakterleri yok. Dizi hayatta olduğu gibi, iyiye iyi, kötüye de kötü diyebiliyordu. Bitmesi hakkında ise şunu söyleyebilirim: Dizi ekibinin de dinlenmeye ihtiyacı var, izleyicisi sahip çıkmasaydı da 3 sezon sürmezdi zaten, çoktan biterdi.

Şermin Terzi:Samimiyetsizlik çölünde kurumuşken Behzat Ç. su gibi geldi

(Gazeteci)

Dizide Ayı Harun’un hastasıyım. Kalas gözüküp, kırmızı gül-keman-akşam yemeği üçgenine sıkışmış çişli bir romantik olmayıp, gerçek bir romantik olduğu için. Sevdiği için sabaha kadar continuous tense’leri hatmettiği, en olmadık zamanlarda bile über aptal davranıp aynı zamanda über nokta atışları yaparak, insana sapasağlam bir insan olduğunu hissettirdiği için… Behzat Ç.’nin kötülerini bile seviyorum. Kötüleri bile samimi ve zeki çünkü. En etkilendiğim bölüm, Behzat Ç.’nin uyuşturucu çetesini çökerttiği için yüklü bir çek ve sembol bir tabakla ödüllendirildiği bölüm. ‘İyi bir adam olamadım ama kimsenin adamı da olmadım. Siz bana o çeteyi çökerttiğim için bu ödülü vermediniz, o uyuşturucu çetesinin başını serbest bıraktığım için verdiniz’ dedikten sonra ‘Tabak güzel ama çekin amk!’ deyip çeki parça pinçik yapıp, tabağı koltuğunun altına alarak gittiği bölüm efsanedir. Diğer dizilerden farkı ise, samimiyeti! Gerçekliği! Kimseye cici görünme tasası olmadan kafa tutması, diklenmesi.  Samimiyetsizlik çölünde kurumuşken, Behzat Ç. su gibi geldi. Bitti ama yarım kalan aşklar en unutulmazdır derler. Tadında bırakmak iyidir. Özlemek güzel olacak.

Vedat Özdemiroğlu:Dizi insanı tüm gerçekçiliğiyle anlatıyor

(Yazar)

Dizide en sevdiğim kişi, Behzat Ç. Orijinal biri, yiğit. Ayarsız, kuralsız. Kahraman, kötülerle uğraşıyor. Şirin Soysal’ın bir şarkısında dediği gibi: ‘Kuralsız bir kahraman’. Ayrıca arkadaşım Berke Üzrek’in canlandırdığı komiser yardımcısı Cevdet karakterini de seviyorum. Dizideki bekar evi muhabbetleri, Neşat Ertaş’ın çaldığı sahneleri falan benim unutulmaz sahnelerim arasında. Aksiyon kısımlarından çok böyle kısımlarını seviyorum ben. Ayrıca sevgilim Şirin Soysal’ın yer aldığı bölümü de seviyorum. Ama dizide sevmediğim tek karakter, Behzat Ç.’nin annesi. Dizi konuşma diline en yakın dizi, mesela biz arkadaşlarımız arasında ‘lan’ kelimesini sıkça kullanıyoruz değil mi , işte dizide bu da var. Samimi. Polisi ‘mit’leştirmeden, zaaflarıyla anlatıyor; aslında dizi insanı tüm gerçekçiliğiyle anlatıyor. Diziyi zirvede bitirdiler, kararında kestiler bence; gerçi 1 sezon daha oynayabilirdi. Amerika’daki paralı kanallarda olduğu Türkiye’de de paralı bir kanalda, ‘olduğu gibi’ bundan sonra yayınlanabilinir ya da Behzat Ç. artık oturmuş, halkça bilinen bir karakter; iki senede bir, yahut bir senede bir sinema filmi yapılabilir.

Janet Barış: Behzat Ç.’nin farkı,  insanların kendi aralarında bile konuşmaktan çekindiği meseleleri gündeme taşımasıydı

(Sinema eleştirmeni)

En sevdiğim Behzat Ç. karakteri Akbaba'ydı. Kendine özgü, gösterişsiz ama bir o kadar da kendinden emin bir karakterdi Akbaba. Dizinin birçok sahnesi etkileyiciydi ama sanırım beni en çok etkileyen sahne, savcının Behzat’a ‘Mutsuz olalım ne var, biz de mutsuz oluruz’ dediği sahneydi. Bildiğimiz mutluluk, mutsuzluk kalıbını kırdı o cümle, üstelik de televizyonda ve milyonlarca kişinin gözleri önünde. Behzat Ç.’nin diğer dizilerden farkı, gündemdeki birçok olayı, meseleyi, çoğu zaman insanların kendi aralarında bile konuşmaktan çekindiği meseleleri gündeme taşımasıydı, bu anlamda belli bir kitlenin özellikle ilgisini çekti. Dizinin bitmesinde de bir sorun yok, her hikâyenin bir sonu vardır, Behzat Ç.’nin de vardı.  Ayrıca ben de Behzat Ç’nin zaman zaman cinsiyetçi olduğunu düşünüyorum, fakat çok da rahatsız olmadım, televizyonda böyle farklı bir işe rastladığınız zaman bütün marazlarıyla kabul ediyorsunuz.

Gökhan Kaya:  “Behzat Ç. adalet arayışının etrafında şekillenen bir diziydi

(Gazeteci)

En sevdiğim karakter Behzat Ç. tabii ki! İkinci sırada da Muzaffer gelir. En sevmediğim karakter ise, kuşkusuz ölümü oğlu Barbaros'un elinden olan Ağır Ceza Hakimi Hikmet Tufan. Beni en çok etkileyen sahnelerden ilki, ilk sezonun finalinde Behzat Ç.’nin kızının katili olarak diğer kızının ortaya çıktığı sahne, bu sahne çok çarpıcıydı. Diğeri de, ikinci sezon finalinde seri katil polis Suna’nın kadına şiddeti mahkûm ettiği sahne, bu sahne de unutulmazdı. Behzat Ç., diğer dizilerde görmezden gelinen toplumsal muhalefetin, ötekilerin, insan hakları sorunlarının kendine yer bulduğu, adalet arayışının etrafında şekillenen bir diziydi ve Türkiye’de bir ilkti. Öğrenci muhalefeti ya da translar kriminalize edilmeden ekranlara taşındı. Ayrıca önemli bir nokta, karakterler diğer dizilerde olduğu gibi pop kliplerden fırlama bir yapmacıklıkta değildi. Sokaktaki insana dokunuyordu. Behzat Ç., Türkiye'nin bu şartlarında çok bile sürdü. AKP iktidarı bugün bir toplumsal mühendislik çalışması yapıyor ve Behzat Ç. onların var olmasını istemediği kederli insanların hayatlarını, onların inşa etmek istediği hayata uyum göstermeye niyeti olmayan ‘marjinalleri’ anlatıyordu herkese. İktidarın baskısı sonucu bitirildi.

Murat Meriç: “Dizinin bitirilmesi konusunda geç kaldılar

(Müzik yazarı)

En sevdiğim karakter başta Şule’ydi, o cıvıl cıvıllığını seviyordum ama sonra yavanlaştı, değişti. Şimdi, galiba Tahsin ‘Müdür’: Çok gerçek, eğlenceli ve aslında biraz da trajik geliyor bana! ‘Ekip’ten birini seçmem gerekirse, yekten Hayalet derim: Polislikle insanlık arasındaki gidiş gelişleri ve (yine) gerçekliği vesilesiyle.  Müsteşarın karısından badem bıyıklı polis müdürüne çok karakterden nefret ettim ama en sevmediğim karakter Selim’di; gitti, kurtulduk. Nedeni basit: Hain ve sinsiydi. Dizide beni en etkileyen ksımlar, 3. ya da 4.bölümün sonuydu, Akbaba, ‘amirim’i üstlerine ihbar etmişti. Bu ortaya çıktığında, ‘ekip’ toplandı, Akbaba ‘alaylılık ve okulluluk’ üzerine uzun bir tirat attı. Televizyon karşısına mıhlandığım, bittiğinde kalkamadığım hatta ağladığım bir sahnedir o. İlkti, son olmadı. Behzat Ç.’nin diğer dizilerden farkı: Gerçekti. Son sezonda biraz tavsadı belki bu ama o gerçeklik bozulmadı. Bütün karakterler içimizdeydi, dahası, biz oradaydık. ‘Süper Baba’ ya da ‘Şaşıfelek Çıkmazı’ndan beri böyle bir dizi yapılmamıştı. Güzelliği, farkı burada. Dizinin bitirilmesi konusunda geç kaldılar. Geçen sezonun ortasında bitmeliydi, çünkü bilhassa son sezonda ‘polisiye’likten çıktı, ‘başka bir şey’ oldu. O da güzeldi, evet ama başta vaat edilen bu değildi. Soluksuz izlememizin sebebi, dizinin akışından bağımsız olarak çözülen olaylardı. Öyle sevdik biz ‘amirim’i. Bitmesine sevinmedim elbette ancak içimde bir boşluk da olmadı. Hele o klişe finali izledikten sonra...

Pınar Aktaş: “Behzat Ç. Türkiye’yi çok iyi okuyan bir dizi”

(Gazeteci)

En sevdiğim Behzat Ç. Karakteri, tabii ki Behzat Ç. Çünkü vicdanlı bir adam. İkinci en sevdiğim karakter, Hayalet. Güven veren, ‘hallederiz a.ş’ havasında olduğu için. Hiç sevmediğim Behzat Ç. karakteri yok gibi. Ama illa ki birini söylemek gerekirse Şule olabilir. Tabii ki yaşadıkları onu bu hale getirmiş olabilir ama sürekli bir ‘kaybeden’, bir ‘dram kraliçesi’ gibi. Bu tarz insanları hayatın genelinde sevmediğimden belki de... Beni en çok etkileyen iki sahne var: Biri savcı Esra’nın Behzat’a ‘Dünyanın ekseni 12 santim yerinden kaydı, sen bana 1 santim bile yaklaşmadın’ dediği sahne. İkinci sahne de Behzat Ç.’ye verilen ödüle karşılık , ‘Ben iyi bir adam olamadım ama kimsenin de adamı olmadım... Tabak iyi ama çekin amk!’ sahnesi. Behzat Ç. polisiye dizi olarak insanla yakınlık kuran, Türkiye’yi çok iyi okuyan bir dizi. Toplumsal duyarlılığı olan, bir gün kayıp yakınlarını, diğer gün trans bireyleri, bir başka gün ‘sıradan’ insanların hikâyesini anlatan ve gerçekten iyi anlatan bir dizi ve bu noktada, çok da bu konularla alakalı olmayan insanlara bilinç kazandırması açısından önemli ve bence Behzat Ç. bitmez. İlk olarak filmle devam edecekler ama bir gün mutlaka dizi olarak geri döner diye düşünüyorum. ‘Uygun koşullar’ olunca tabii…

Kategoriler

Şapgir