Uzmanından öneri: Kışlayı AKM’nin tepesine yapalım

Taksim Gezi Parkı’nın yıkılarak yerine Topçu Kışlasının yapılmak istenmesine uzmanlardan tepki geldi. Tarihçi Cemal Kafadar Emek sinemasından esinlenerek alternatif Taksim Projesini açıkladı; “Kışlayı AKM’nin üstüne yapalım. Gezi Parkı’nı büyütelim”

UYGAR GÜLTEKİN

Gezi Parkı’nın yerine yapılmak istenen Topçu Kışlasına uzmanlardan itiraz geldi. Tarih Vakfı’nın  düzenlediği basın toplantısında Planlama Uzmanı İlhan Tekeli, Şehir Plancısı Murat Güvenç, Mimar Uğur Tanyeli, Şehir Plancısı İclal Dinçer, Tarihçi  Ferdan Ergut, Tarihçi Cemal Kafadar, Mimarlık Tarihçisi Doğan Kuban katıldı.

‘Tarihi bir araç olarak kullanmaktan kaçının’

İlhan Tekeli(Planlama uzmanı): Son yıllarda tarihin siyasetçiler tarafından çok kötü kullanıldığına şahit oluyoruz ve bu durum tarihle uğraşanları rahatsız ediyor. Siyasetçilerin tarih duyarlılığına sahip olmaları iyi bir şeydir ancak bunu kötüye kullanmaları olumsuz sonuçlar doğuruyor.

Bugün üç farklı şekilde tarihin kötüye kullanıldığını görüyoruz. İlki, tarihin anlatı forumunun bozulması… Tarihsel metinlerin ikna edici bir yanı var. Yaşama benziyor. Bu sebeple tarih siyasi programları ve yandaşları memnun etmek için kullanılıyor. Tarihin bir araç olarak kullanımından itinayla kaçınılması gerekiyor.

İkinci durum koruma alanında ortaya çıkıyor. Örneği ise Taksim... Sahte bir koruma bilinci içinde başka türlü siyasal hedefler gerçekleştirilmek isteniyor. Uyanık olmak gerekir. Daha kötüsü ise tarihe öykünen binalar yapılıyor. Türkiye’nin kamu binaları sanat tarihi açısından gelecekte birer yüz karası olarak görülecek ve buna sebep olan siyasi otorite. Siyasi otoritenin bu alanlarda karar verme yetkisi olduğunu düşünmüyorum. Çünkü ortada başka bir uzmanlık alanı var. Özellikle kentlerde yeni binaları geçmişe referansla yapmanın bu neslin mimarlarının yaratıcı kapasitelerine yönelik bir saygısızlık olduğunu düşünüyorum.

‘Sivil toplum özgür bir kamusal alan istiyor’

Ferdan Ergut(Tarihçi): Derin bir demokrasi açığı olduğunu görmüş olduk. Bütünüyle sivil toplum içinde örgütlenmiş bir hareket kör bir şiddetle bastırılmaya çalışılınca büyük bir infiale yol açtı. On gündür sadece giderek artan bir polis şiddetine tanık olmadık, aynı süreçte buna taban tabana zıt başka bir gelişmeye de tanıklık ettik. Türkiye’de sivil toplumdan kaynaklanan bu hareketin genişliği hepimizi şaşırttı. Böyle bir demokrasi açığı ile gelişkin bir sivil toplumun bir arada yaşaması çok zor. Sivil toplum özgür bir kamusal alan gerektirir ve şu an talep edilen de budur.

Bu sadece bir mekân meselesi değil. İnsanlar kendi hayatlarını kurarken siyasal alanın tahakkümünde olmak istemiyorlar.

‘Kışlayı AKM’nin tepesine yapalım’

Cemal Kafadar(Tarihçi):Halkın yaşadığı mekânların akıbeti hakkında söz sahibi olmak ve bir kamu hazinesi olarak sayılması gerekirken talan edilen tarih ve tabiat değerlerini korumak adına verdiği sivil ve barışçıl mücadeleyi haklı ve sevimli buluyor ve destekliyorum. Emek sinemasından esinlenmiş bir çözüm önerim var. Kışlayı AKM’nin tepesine yapalım parkı büyütelim.

‘Kışla tekrar yapılacak nedenlere sahip değil’

Cevat Ender(Çevre koruma uzmanı): Eski eserlerin yeniden inşa edilmesi geleceğe aktarımı için gereklidir. Ancak Türkiye’de restorasyon dedikleri şeylerin yüzde 80’i “turist gelir para getirir” diye, geriye kalan yüzde 20’si ise ideolojik gerekçelerle yapılıyor. Kışlanın yeniden inşa edilmek istenmesinin arkasında da başka bir izah bulamadım. Bu bina tekrar yapılacak nedenlere sahip değil. Temel araştırması yapılmamış. Binanın temelini, etrafını aramak gerekir. Tüneller yapıldığında etrafı çıktı. Bir iki fotoğraf çekip taşıdılar. Binalar bir bütündür.

‘Dünya tarihinde bir ilk’

Uğur Tanyeli(Mimar): Dünya tarihinde ilk kez mimarlık aracılığıyla itiraz eden bir toplumsal hareket görüyorum. Hayatımda böyle bir şey duymadım. Bir tür isyan ediyorlar. Bunu dikkatlice yorumlamak gerekir. Dayatmalarımızı mimarlık aracılığı ile yapıyorsanız isyanlar da mimarlık ve kent planlaması üzerinden olur. Bu çok doğal…

Kent bir toplumsallıktan başka bir şey değil. Kavgalarımızı mekânlarda veriyoruz. Dolayısıyla karşımıza çıkan durum için hükümete teşekkür edesim geliyor. Bu kışlanın yeniden yapılması meselesi tartışılamayacak kadar saçma. Kışla yapılsın mı yapılmasın mı tartışması anlamlı değil. 70 yıl önce şu veya bu şekilde ortadan kaldırılmış olan bu binayı pek çok mimarın, şehir plancısının uzlaşabileceği bir parkı ortadan kaldırarak yeniden yapacağım demenin mantıkla açıklanabilir olduğunu sanmıyorum. Bunun ideolojik bir eylem olduğunu söylemek bu işe bir iltifattır.

Muhafazakârlar, İslam eğilimi güçlü olan gruplar oryantalizmden nefret ederler. Bu oryantalist bir kışla. Batılı gözle doğuyu görmek. Bunun yapılması konusunda neden bu kadar ısrar edildiğini anlamak mümkün değil.

Karar verme süreçlerinin bu kadar anti-demokratik olduğu bir yerde mimarlık başka nedenlerle tartışma konusu olur. Böyle bir projelendirme süreci yeryüzünde başka bir yerde yok. Önce kışlayı yapacağız dediler sonra AVM de olur residence da şehir müzesi de olur. Ne yapmak istediğinize karar vermelisiniz. Böyle bir mantık yok. Bu mekân aracılığı ile dayatma yapmaktan başka bir şey değildir.

‘Hukukun by pass edilmesi bardağı taşıran son damla oldu’

İclal Dinçer(Şehir plancısı): İktidar partisinin seçim propagandası büyük kentsel dönüşüm projeleri üzerinden yapıldı. Bu bugünlerin habercisiydi. Taksim kışlasına itirazlar o tarihte başladı ve büyüyerek bugünlere gelindi.

Bu sınıf dışı yeni bir toplumsal hareketin başlangıcı ve işaretidir. Bardak sadece Topçu Kışlası ile taştı. 2000’lerden beri devam eden yatırım bulutları insanların itirazına yol açtı. Kente ilişkin karar alma mekanizmalarının önce parçalanması ve sonra kuralsız bir şekilde merkezileştirilerek Ankara’dan yürütülmesi bu itirazın kaynağına su taşıdı.

Dünyada yerelleştirmenin yaygınlaştırılmasına karşı en tepede tek karar alıcıya mahkûm edilen kent planlaması bu noktaya geldi. Hukukun kent planlamasında by pass edilmeye çalışılması bardağı taşıran damla oldu.

‘İstanbul’un en çirkin kışlasını neden yapmak istersiniz’

Doğan Kuban (mimarlık tarihçisi):  Ağaçların kesilmesi meselesinin hiçbir doğru tarafı yok. Taksim zaten alışveriş merkezi, Nişantaşı alışveriş merkezi, ikisinin arasında bir alışveriş merkezi daha düşünmek anlaşılamıyor. Yayalaştırma doğru. Otobüs duraklarını kaldırıp oraları bir yaya alanı olarak düşünmek olabilir. O alanın kendisi zaten büyük. Trafiği kenarlarda kenarda bıraksaydınız bir yeterdi. Bu devirde ağaç kesmek falan akıl alacak şeyler değil. İnsanların yeşile ihtiyacı var. Türkiye’de ağaçları keserek bu devrim barbarı, ağaç barbarları olduk. Daha akıllı planlama ile bu işi halledebilirdiniz. Halletmek istemek için irade gerekli. Kışla yapmak ise aklının almayacağı bir şey. İstanbul’un en çirkin kışlasını neden yeniden yapmak istiyorsun.  

Kışla'nın üç farklı tahayyülü

Ahmet Ersoy (Tarihçi): Topçu Kışlası'nın üç farklı tahayyülü var. Birincisi yerinde dururken İslam coğrafyasının lideri olarak göstermeye çalışılan Batıyla eş değer ama Doğulu ve yerel. İkincisi ihya edilerek Osmanlı referansıyla emperyal gücü göstermek. Şimdi ise Gezi Parkı'nda öncülü olmayan sivil bir inisiyatif tahayyülü yaratıldı; çoğulcu, spontane, yaratıcı, empati kuran.

‘İdeolojik bir adım’

Günkut Akın (Mimarlık Tarihçisi): Taksim Projesi, bütüncül bir erken cumhuriyet modernitesinin ürünüdür. AKP'nin bütüncül projesi de bu imgeyi ortadan kaldırmaya yönelik ideolojik bir adımdır. Bunun adımlarını yavaş yavaş, parkı 10 yıldır atıl halde bırakarak attılar. (UG/FGD)

 

Kategoriler

Güncel Gündem