Kürt denklemini boru hattı çözecek

Türkiye ile Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi arasında inşa edilen yeni petrol boru hattının Eylül ayında tamamlanmış olması bekleniyor. IKBY petrolü Türkiye üzerinden gerçek anlamda dünya pazarına açılacak. Rojava’nın da etkisiyle Suriye-Irak-Türkiye ekseninde, odak noktası Kürtler olan bir enerji denklemi ortaya çıkıyor

Fatih Gökhan Diler
fgdiler@gmail.com

Suriye’deki iç savaş, Irak’ta tekrar tırmanışa geçen şiddet ve Türkiye’deki Gezi Parkı olaylarının gölgesinde kalan bir gelişme tekrar gündemimize girmek üzere. Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi (IKBY) Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Ashti Hawrami, 19 Temmuz’da Londra’da bir konferansta, iyimser bir tahminle, Türkiye ile IKBY arasında inşa edilen yeni petrol boru hattının Eylül ayında tamamlanmış olacağını açıklamıştı.

Türkiye neden PYD ile yakınlaştı?

Doç. Dr. Gökhan Bacık:

“Ankara’nın önünde şöyle bir sorun var: 900 km’lik sınır. Burada güvenlik sağlanamazsa ne para yetişir ne de asker… Antep’te kazandığınız parayı buraya yatırırsınız. Sınırı korumanın tek yolu karşı tarafla makul bir anlaşma. Ankara’nın PYD’ye yaklaşması bölgede en az maliyetli, öngörülebilir bir seçenek. Diğer yandan o bölgede PYD dışında örgütlü bir güç bulunmuyor. PYD, 2000’lerden beri örgütlenen sağlam bir yapı. Dolayısıyla alternatifsiz bir durumda… Ayrıca PYD otonom bir aktör olarak ortaya çıkarsa, Türkiye-Suriye sınırı da tam olarak işlevsellik kazanacak.”

 

Böylece IKBY petrolü Türkiye üzerinden gerçek anlamda dünya pazarına açılmaya başlamış olacak. Ancak Ortadoğu’da yakın dönemde Kürt halkı özelinde yaşanan gelişmeler, enerji ve ticari ilişkiler bakımından oldukça yakınlaşan IKBY ve Türkiye’nin oluşturduğu denkleme bir değişken daha ekledi: Rojava. Türkiye’nin Suriye sınırını bir süredir PKK’nın Suriye kolu Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) kontrolünde, ancak Kaide uzantılarıyla PYD arasında yaşanan ve Suriye’nin petrol bölgesi Rumelian’a sıçrayan yoğun çatışma Kürtlerin petrol bölgelerini kontrol altına almasıyla farklı bir boyut kazandı. Rojava’nın özerklik kazanması ihtimali ve aynı döneme denk gelecek şekilde petrol boru hattının faaliyete geçecek olması, Suriye-Irak-Türkiye ekseninde, odak noktası Kürtler olan bir enerji denklemi ortaya çıkarıyor.

Londra ve Erbil merkezli, enerji sektöründe danışmanlık hizmeti veren bir firmanın başında olan ShwanZulal “Türkiye, gelecekte güneydoğu sınırında ortaya çıkacak bir Kürdistan gerçeği olduğunu görmeli ve enerji politikasını buna göre şekillendirmeli” derken, İpek Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Gökhan Bacık ise bölgede IKBY, Türkiye ve PYD’nin iktisadi bir blok oluşturmasının en makul çözüm olduğunu söylüyor, ancak “bölgede siyasi istikrarın Barzani-PYD ilişkisinden değil Türkiye-PKK ilişkisinden” geçtiği görülmeli, Bacık’a göre bölgedeki enerji kaynaklarından fayda sağlanmak isteniyorsa, Türkiye’nin PKK ve PYD ile kurduğu ilişki olumlu yönde ve paralel olmak zorunda.

Devlerin yatırımları

Suriye, Irak ve Türkiye ekseninde yaşanan gelişmeler iki temel dinamikle bağlantılı olarak şekilleniyor. İlki Kuzey Irak petrollerinin dünya piyasalarındaki alıcılara nasıl ulaştırılacağı, ikincisi ise petrol arzının sağlandığı var sayılırsa bunun devamlılığının olması. Dolayısıyla bu noktada sevkiyatın yapıldığı boru hattının güvenliği ve güzergâhta bulunan ülkelerin uluslararası camiada ne kadar tercih edilebilir olduğu önemli. Türkiye bu açıdan diğer alternatif İran’a göre öne çıktığı aşikâr, ancak bir diğer konu ve bölgedeki bütün iyimser tahminler için sorun yaratan bir Suriye meselesi. Gökhan Bacık bu sorunun nasıl çözüme ulaşacağının çok önemli olduğunu vurgularken, Rojava’da modern yapıdaki PYD ile daha geleneksel olan Barzani arasında ayrışma yaşanabileceği ihtimalini, “İki farklı yapının ihtilafları olacaktır. Dolayısıyla petrol boru hattı ne olacak büyük sorun” sözleriyle dile getiriyor.

'Kürtlerin yükselişinin arka planında enerji var'

Enerji uzmanı Shwan Zulal:

“Ulusal Kürt Kongresi gibi bir şey hayal dahi edilemeyecek bir şeydi. Kürdistan bölgesinde enerji sektörüne yapılan yatırımlar, Türkiye’nin gaza ve petrole duyduğu derin açlık Kürtlerin bölgede yükselişine zemin hazırladı. Kürdistan’ın dört parçasından Kürt partilerin yakınlaşmasını ve tabii ki bölgedeki diğer bütün dönüşümleri enerji politikalarındaki gelişmelerden ayrı okumamak gerekir.”

 

Petrol boru hattı şayet başarıyla aktif hale gelirse bölgede bütün dinamikleri değiştirebilecek bir hacme sahip olacak. Ancak Irak bölümü hemen hemen tamamlanmış olan hattın Türkiye’deki hatta nerede eklemleneceği Rojava’daki gelişmelere bağlı. Zulal, Total, Gazprom, Exxon ve Chevron gibi devlerin şimdiden yatırım yaptığının altını çiziyor. Ama günde 1000 varil hedefinin gerçekleşebilmesi için bölgede siyasetin ekonomik çıkarlara uyumlu hale gelmesi gerekiyor.

Boru hattı bölgesel dinamikleri nasıl değiştirecek?

IKBY ile Türkiye arasındaki boru hattının iyimser bir tahminle Eylül ayında tamamlanması bekleniyor. Hattın Irak ayağı neredeyse tamamlanmış durumda ancak Kerkük-Yumurtalık boru hattına hangi bölgede eklemleneceği henüz belirsizliğini koruyor. ShwanZulal ve Gökhan Bacık’a göre Suriye’deki gelişmeler bu konuda belirleyici olacak. Chevron ve Exxon gibi dünya devi petrol firmalarının çoktan yatırımlara başladığı bölgede siyasi belirsizlik sürüyor ve bu noktada petrol sevkiyatının başlayacak olması pek tabii ki dinamikleri değiştirecek.

Zulal hattın Ocak ayında aktif olabileceği kanaatinde; ilk etapta günde 100-150 bin daha sonra 250-300 bin varil petrol sevkiyatı mümkün. 2015 yılında 1 milyon varile çıkması planlanıyor ancak Zulal “her ne kadar petrolün potansiyel alıcıları olsa da bölgede bir şekilde siyasi istikrarın tesisi edilebileceğinin görülmesi” gerektiğine dikkat çekiyor.

Barzani ve Türkiye

Bu denli yüksek hacimlerde sevkiyat yapması beklenen bir petrol boru hattının tarafları bir daha geri dönülemez şekilde yaklaştıracağı pekâla söylenebilir. Mevcut ve gelecekte inşa edilmesi planlanan boru hatlarının güzergâhı düşünülürse, Türkiye’nin muhatabı Barzani ve PYD, Gökhan Bacık hattın açılmasıyla “Barzani’nin istikrara ve Türkiye’ye bağımlılığı artacaktır” görüşünde. Diğer yandan Rojava’da tam anlamıyla bir ekonomi olduğunu söylemek zor, keza her ne kadar bir miktar petrol rezervi barındırsa da gelecekte bölgenin en büyük çıkmazı bu olacak. Bu açıdan, Gökhan Bacik enerji ilişkisinin büyüdüğü bölgede “Kürt siyaseti kısa ve uzun vadede ekonomik olarak Türkiye’ye bağımlı olacak, Ankara’nın bunu iyi kullanması lazım” derken,Zulal “Türk firmaları bölgede uzak ara en büyük firmalar ve yakın gelecekte gaz ve petrolün de akacağını düşünürsek iki tarafın da elde edeceği fayda çok büyük...Türkiye ilişkilerinde adil olursa nihayetinde en çok fayda sağlayan taraf olabilir.”

Suriye’de petrol bölgesini PYD alırsa…

Türkiye her ne kadar sürecin başında karşı çıksa da coğrafi ve siyasi gerçekleri dikkate alarak Irak’ta Bağdad hükümetinden bağımsız bir Kürt bölgesini destekledi. Salih Müslim’in Ankara ziyaretiyle beraber benzer bir süreç Suriye’de de yaşanabilir. Siyasi gündem esnasında göz ardı edilen konu ise Suriye’deki petrol kaynaklarının akıbeti… El Kaide’nin Suriye kolları ile PYD arasındaki çatışmalar sınır bölgesi dışında, ülkenin petrol bölgesi olan, Serekaniye’ye 200 km mesafedeki Rumelian’da da devam ediyor.

Enerji uzmanı Shwan Zulal, “Kürtlerin kontrol altına almak istediği bölgede ciddiye alınması gereken bir petrol rezervi olduğunu” söylüyor. Suriye’de sadece birkaç noktada petrol kaynağı var ve çatışmaların yaşandığı noktalar da buralar… Zulal, enerji kaynaklarını PYD’nin kontrol altına alma ihtimali değerlendirilirse ortaya ister istemez bölgelerden oluşan geniş çaplı bir Kürdistan ihtimali çıkabilir görüşünü savunuyor ve Türkiye’nin bu gerçeğe uygun politika üretmesi gerektiğini belirtiyor. Gökhan Bacık ise Rojava ile IKBY’nin iki farklı siyasi ve sosyal yapı olduğunu belirtiyor ancak bu “iki taraf arasında ekonomik gelişmenin olmayacağı anlamına gelmez” diyor. Bacık’a göre böyle bir tabloda Türkiye, PYD ve Barzani bir blok oluşturabilirse ekonomik açıdan en makul çözüm bu olur.

Kategoriler

Güncel Dünya