Özünde çok kötü bir şey: Katılım

“Herkesi kapsayan bir demokrasiden bazen ne pahasına olursa olsun kaçınmak gerekir. İşbirliğine dayalı her türlü yapıda, ağda ya da kurumda çatışmaların aşılması ve pratiğe geçilmesi en nihayetinde ancak birinin sorumluluk almasıyla mümkün olur.”

HALİL TÜRKDEN

“Herkesi kapsayan bir demokrasiden bazen ne pahasına olursa olsun kaçınmak gerekir. İşbirliğine dayalı her türlü yapıda, ağda ya da kurumda çatışmaların aşılması ve pratiğe geçilmesi en nihayetinde ancak birinin sorumluluk almasıyla mümkün olur.”

Katılım Kâbusu

Markus Miessen

Çeviri: Bülent O. Doğan

Metis Yayınları

208 sayfa.

 

Londra Mimarlar Birliği, Rotterdam Üniversitesi, Columbia Üniversitesi gibi kurumlarda eğitim ve seminerler veren mimar ve yazar Markus Miessen, ‘Katılım Kâbusu’ başlıklı çalışmasına ‘Mesele Nedir’ diye başlıyor ve kitap boyunca özetlemeye çalıştığı hipotezi bu cümlelerle aktarıyor. ‘Katılım Kâbusu’, Miessen’in ‘katılım’ kavramına ve daha ileriye götürülmesine yönelik çalışmalarının -üçlemesinin- sonuncusu.

Üçlemenin ilki olan ‘Did Someone Say Participate? An Atlas of Spatial Practice’ başlıklı eserde katılımı sorgulamakla yetinen yazar, ikinci çalışması olan ‘The Violence of Participation’da katılım kavramına ve fikrine tamamıyla karşı çıkmıştı. ‘Katılım Kâbusu’nda da yazarın mevcut ‘katılım’ biçimlerine alternatifler sunduğu ve eleştirel bir yaklaşımla mevcut demokratik düzenleri yeniden yapılandırma çabası içinde olduğunu görüyoruz.

‘Katılım Kâbusu’nda Miessen, uzlaşmanın her zaman iyi işleyen ve istenen sonucu veren bir şey olmadığını; fikirlerin ve görüşlerin çatıştıkları ortamlarda birbirlerinin içini doldurduğunu; bu çatışma ortamlarının yaratıcılık düzeyini de olumlu etkilediğini ve bu çatışma sonunda öne sürülen ‘uzlaşma’ vurgusunun söz konusu yaratıcı süreci baltalayacağını vurguluyor. Katılım kavramının içi her ne kadar iyi ve eşitlikçi bir amaç barındırsa da uzlaşma sonunda ortaya çıkan kararlar bazen anti-muhalif bir yaklaşımın ürünü olarak vasatın altında görünebiliyor.

Tepeden inme değil; yandan müdahale

Yazarın kitap boyunca makaleleri ve kimi söyleşilerinde mevcut katılıma yapılacak bir katkının değişim iradesi ve çelişkiden doğan bir yaratıcılık aracılığıyla faydalı olabileceğinin üzerinde duruyor. Tam da bu noktada bu müdahalenin katılımın masumiyetini ortadan kaldırabilecek bir pratiğe ihtiyacı vardır. Bu masumiyet ‘katılım’ kavramının tarih boyunca kapsadığı demokrasi, eşitlik ve uzlaşma gibi iyi niyetli vurgulardan dolayı pek de sorgulanamamış ve demokrasi üzerinden yapılan sorgulamalar hep bir ‘yeniden üretim’ halini almıştır. Miessen, bu katılım fikrine karşı çıkışındaki niyetini de demokratik ilkelere bağlı olmadığının altını çizerek ve eleştirel bir değişim iradesine olan ilgisiyle açıklıyor.

Bu noktadan sonra yapılacak her türlü müdahale ve eleştirel yaklaşım katılıma karşı olunduğu için ‘tepeden inme’ ve oldukça liberal bir yaklaşım gibi gelebilir. Ama Miessen’in Chantal Mouffe ile yapmış olduğu ve ‘demokrasiyi yeniden ele aldıkları’ söyleşide bu müdahalenin aslında yandan ve tam ortadan bir müdahale olduğu görülebilir. Kitabın ilk altı bölümünde söz konusu katılımın nasıl masum göründüğü; romantikleştirildiği ve uzlaşmayla beraber bir toplumu durağanlığa götürmesi tartışılıyor. Sonraki bölümlerde yazarın örnek teşkil edecek olaylarla sadece katılımı kötülemekle kalmayıp daha yapıcı bir yola girdiğini de görüyoruz.

Katılım dâhilindeki her türlü çatışma ve çelişki beraberinde birer mekâna dönüşebilir. Miessen’in bu önermesini mevcut kamusal alan mücadeleleri; Gezi olayları öncesi ve sonrası; parklardaki forumlarda gündeme gelen fikir beyanları; toplumsal muhalefetin kendi içinde oluşturduğu iktidar ve katılım eğilimlerinin neler getirdiği bağlamında okuyabiliriz.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ