Çin’in ruhu kızıl darı tarlalarında

Çin’i yöneten siyasi kurumların Batı kaynaklı çeşitli ödül, nişan ve benzeri şeylere karşı özel bir ilgileri vardır. Nobel Edebiyat Ödülü içinse uzun zamandır ayrı bir heyecan ve beklenti duyarlar, keza bu duygular 2012 yılına kadar yerini burukluğa bırakmıştı

FATİH GÖKHAN DİLER

Çin’i yöneten siyasi kurumların Batı kaynaklı çeşitli ödül, nişan ve benzeri şeylere karşı özel bir ilgileri vardır. Nobel Edebiyat Ödülü içinse uzun zamandır ayrı bir heyecan ve beklenti duyarlar, keza bu duygular 2012 yılına kadar yerini burukluğa bırakmıştı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kızıl Darı Tarlaları

Mo Yan

Çeviri: Erdem Kurtuldu

Can Yayınları

528 sayfa.

Öyle ki, ülke, Mao’nun ölümünden sonra uluslararası camiaya yeniden karışmış ve onunla kenetlenmiş, uzun bir zamandır da ‘Halk Cumhuriyeti’nin ne denli büyük bir dünya gücü olduğunu simgelemesi açısından, Çin’de yaşayan, çalışan, üreten ve orada kendini göstermiş bir ülke vatandaşı için bir Nobel Edebiyat Ödülü bekler olmuştu. Çin’in Nobel ihtirası ülkede öyle bir algı yaratmıştı ki ödül bir kişinin yaratıcılığını onurlandırmak yerine toplumsal bir başarıyı simgeler hale gelmişti.

Komünist Parti üyesi olan ve hükümete bağlı, resmi bir kurum olan Çin Yazarlar Federasyonu’nun ikinci başkanı olan Mo Yan’ın 2012 yılında İsveç Akademisi tarafından Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmesi, “Çin’in Nobel kompleksine bir nokta koydu” şeklinde yorumlandı.

Mo Yan, Çin’deki sansüre ses çıkarmadığı için eleştiri oklarının hedefi oldu. Ödül konuşmasında muhalif tavır takınıp takınmayacağından tutun Çin’deki pozisyonuna kadar konuşuldu ve ödülün siyasi nedenlerle verildiği söylendi. Akademi de takdim konuşmasında siyasi bir söylem takındı: “Komünizmin afişe ettiği mutluluk tablosu tarih yerine, Mo Yan efsanelerden ve halk öykülerinden mübalağa, parodiler ve türetmelerle ürettiği bir geçmiş tasvir ediyor ve bu 50 yıllık propagandanın ikna edici ve yaralayıcı bir değerlendirmesidir.”

‘Kalbimi üç kaseye koydum’

Bir Mo Yan kitabını, ‘Kızıl Darı Tarlaları’, ilk defa elime aldığımda kafamdaki imaj, ülkede iktidarı elinde bulunduranlarla kamusal bir oyun oynayarak kendine bir yaratıcılık alanı açmış olan ve bu şekilde de o iktidara doğrudan olmasa da bir tür eleştiri getiren bir yazar şeklindeydi. Çin’in Nobel ihtirası, Mo Yan’ın siyaseten suskun bir kişilik ve Komünist Parti üyesi olması ve bütün bunların kafamda oluşturduğu olumsuz bir etkiyle yaklaşmama rağmen ‘Kızıl Darı Tarlaları’ romanının beni etkilediğini söylemeliyim.

‘Kızıl Darı Tarlaları’, Mo Yan’ın doğduğu köye komşu olan bir köyde yaşanan gerçek bir hikâyeye dayanıyor. Köydeki milis birliği Jiaolai Nehri üzerindeki köprüde pusu kurup küçük bir Japon birliğiyle çarpışmış, askeri bir aracı ateşe verip o dönemin koşullarına göre Japonlara karşı büyük bir zafer elde etmişler. Çok geçmeden Japon birlikleri misilleme için geri dönmüş ve vardıklarında köyde milis birliğinden eser bulamayınca köydeki bütün evleri yakıp yıkmış ve köylüleri öldürmüş.

Yan, Japon istilasına karşı verilen ‘Devrim Savaşı’ arka planda, diğer yandan ‘Komünist Devrim’, ‘Kültür Devrimi’ ve tarihteki diğer önemli halk hareketlerini kendine has kurgu yöntemiyle aktarıyor.Sözü ona bırakırsak: “Bu kitapla köyümün uçsuz bucaksız kızıl darı tarlalarında dolaşan kahraman ruhlara ve haksız yere ölenlere sesleniyorum. Ben sizin soyunuzdan gelen bu değersiz, soya sosuna batırılmış kalbimi söküp parçalara ayırdım, üç kâseye koyup darı tarlalarına bıraktım. Sizlere adağımdır bu! Gelin yiyin!”

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ