Nazizm’in zehirleyen dili: LTI

Tıpkı bir dönemin, bir ülkenin çehresinden bahsedilegeldiği gibi, bir devrin ifadesi de onun dilinde bulunur. Üçüncü Reich, tüm yaşam ifadeleri ve terekesiyle, korkunç bir tekdüzelikle konuşur: Gösteriş binalarının ölçüsüz şişinmesiyle ve enkazıyla, birbirinin aynısı olan bütün afişlerde ideal suretler olarak sabitlediği asker tipolojisiyle, SA ve SS’in adamlarıyla, otoyolları ve kitle mezarlarıyla. Bunların hepsi III. Reich’ın dilidir.

FATİH GÖKHAN DİLER

Tıpkı bir dönemin, bir ülkenin çehresinden bahsedilegeldiği gibi, bir devrin ifadesi de onun dilinde bulunur. Üçüncü Reich, tüm yaşam ifadeleri ve terekesiyle, korkunç bir tekdüzelikle konuşur: Gösteriş binalarının ölçüsüz şişinmesiyle ve enkazıyla, birbirinin aynısı olan bütün afişlerde ideal suretler olarak sabitlediği asker tipolojisiyle, SA ve SS’in adamlarıyla, otoyolları ve kitle mezarlarıyla. Bunların hepsi III. Reich’ın dilidir.

Nasyonal Sosyalizmin Dili LTI

Victor Klemperer

Çeviri: Tanıl Bora

İletişim Yayınları

419 sayfa.

Almanya’da bir nesil Nasyonal Sosyalizmi farklı pek çok açıdan değerlendirdi, kimisi onu Alman halkı için kurtarıcı bir edimin kaynağı olarak gördü, diğeri sadece tarihte hoş olmayan bir vaka ve bir başkası katillerin siyaseti olarak... Leni Riefenstahl, Nasyonal Sosyalizm propagandasına yardakçılık ederken, ardındaki gerçeği ne gördü ne işitebildi. Martin Heidegger, bugün hâlâ şaşkınlık verircesine, o düşünceyi bir yere kadar kucakladı ve Victor Klemperer ise onunla hesaplaşmayı kişisel bir dava haline getirdi.

Klemperer, Birinci Dünya Savaşı’nda cephede savaşmış bir dilbilimci. 1935’te, Yahudi olması nedeniyle Fransız edebiyatı profesörü olduğu Dresden Üniversitesi’nden uzaklaştırılıyor. Sürgünden ve toplama kampından eşinin Aryan olması sebebiyle kurtuluyor. ‘LTI, Nasyonal Sosyalizmin Dili, Bir Filologun Notları’ ise esas olarak Klemperer’in 1933’ten 1945’e kadar tuttuğu günlüklere dayanır.

Klemperer’in hesaplaşması

Günlüklerde gösterişli binaların, propaganda afişlerinde birbirinin aynısı olarak resmedilen askerlerin, otoyollar ve kitle mezarlarının da bahsi vardır. Ancak Klemperer esasında, bir filolog olarak III. Reich’in kullandığı dilin özüyle meşguldü. Bu dönemle ilgili tüm tanıklığını Nasyonal Sosyalizmin dilinin esasına inerek sundu ve bu esası kullanarak bir dönemle hesaplaştı. Onun ‘kahramanlığı’ buydu.

Klemperer “Bir mesleği on yıllarca icra ettiyseniz ve bunu zevkle yaptıysanız, neticede o size başka her şeyden daha fazla vurur damgasını. Nitekim benim en sıkı tutunduğum şey de mecazılaştırılmamış düz filolojik anlamıyla III. Reich’ın diliydi, fabrikada on saatlik çalışmanın, ev aramalarının, tutuklamaların, kötü muamelelerin dehşetinin boşluğu üzerinde yürürken denge çubuğum o oldu” diyor. Evet, bir insanın ifadelerinde yalan olabilir ama dilinin üslubu onun özünü çırılçıplak açığa vurur. Klemperer’in denge çubuğu bir anlamda Nazi Almanya’sının özüydü.

Klemperer, LTI’yi 1946’da, 1960’daki ölümüne kadar yaşadığı Doğu Almanya’daki evinde yazdı. III. Reich’tan kalan tüm imgeler hâlâ canlılığını korurken dolu dolu otuz altı bölüm kaleme aldı. Klemperer’in ortaya koyduğu eserin hem bir dilbilimci hem de bir eğitimcinin aklının ürünü olduğunu söyleyebiliriz: “LTI’nin zehrini açıkça ortaya koymak ve ona karşı ikazda bulunmak gerekir - bunun salt öğretmencilikten daha fazla bir şey olduğunu sanıyorum. Mümin bir Yahudi’nin çatal kaşığı dinsel kült açısından kirlendiyse, onları toprağa gömerek temizlersiniz. Nazi dil kullanımındaki bazı kelimeleri uzun süreliğine, bazılarını ebediyen, kitle mezarına gömmek gerekiyor.”

İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’da faşist zihniyetin tüm unsurlarının ortadan kaldırılması için seferber olundu. Savaş suçluları yargılandı, Hitler meydanlarının, parklarının ve bulvarlarının isimleri değişti, Hitler çınarları kesildi… Ama onun kullandığı karakteristik ifadeler yaşamaya devam etti.

En kuvvetli etkinin kaynağı

Bu açıdan, Hitler ve yandaşlarının kullandığı en kuvvetli propaganda aracı neydi diye sorduğumuzda cevabımız ne olmalı? Meydanlarda veya radyolarda yaptıkları konuşmalar mı ya da bazı konularda üzerine siyasi değerlendirmeleri mi? Belki de Yahudiliğe karşı kışkırtmalardı.

Hayır diyor Klemperer, en kuvvetli etkiyi meydana getirenler tek tek konuşmalar değildi, makaleler ya da bildiriler, afişler veya bayraklar da değildi. “İnsanın bilinçli hissedişle algılayacağı bir şey değildi en kuvvetli etkinin kaynağı.”

“Nazizm insanların etine ve kanına” tek tek kelimelerle, deyimlerle, cümle formlarıyla giriyor, milyonlarca defa tekrarlanarak kendini dayatıyor, “Bunların mekanik ve bilinçsiz biçimde devralınmasını sağlıyordu.”

Nasyonal Sosyalizm kendini Roma İmparatorluğu’nun devamı yani III. İmparatorluk olarak tanımlıyordu. Klemperer ise işte bu rejimin, Schiller’in tabiriyle “senin için nazmeden ve düşünen gelişkin/tahsilli” dilini ve bu dilin nasıl da bir iktidarın kendi zihniyetini, dayatmaya çalıştığı ideolojiyi tekrar tekrar ürettiğini ve ona karşı duranların bile aklını istila ederek, saf dışı bıraktığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. 

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ