İnkâr Yasası Fransa’ya değil Türkiye’ye lazım

Fransa’da Soykırımı İnkâr Yasası’nın iptali için Anayasa Konseyi’ne başvuran 77 senatörden biri olan İstanbul doğumlu tarihçi Esther Benbassa, ezberbozan bir açıklama yaptı: “Aslında hafıza yasalarına karşıyım. Tarih ne mahkemelerde, ne parlamentolarda ne de tarihçilerin ellerinde yazılır. Böyle bir yasanın çıkması gereken yer Fransa değil Türkiye’ydi. Oysa Türk devletinin kendisi en büyük inkârcı konumunda.”

‘Soykırımı İnkâr Yasası asıl Türkiye’de çıkmalıydı’

Esther Benbassa, İstanbul doğumlu, 15 yaşından bu yana Fransa’da yaşayan bir tarihçi. 2011 seçimlerinde Val de Marne’dan Yeşiller Partisi adayı olarak Fransa Senatosu’na seçilen Benbassa, ‘Ayrımcılığa Karşı Ortak Tavır’ adlı bir sivil toplum örgütünün de yöneticiliğini yapıyor. İnkâr Yasası oylamasında ‘hayır’ oyu veren ve aynı zamanda yasanın iptali için Anayasa Konseyi’ne başvuran 77 senatörden biri olan Benbassa’ya, Ermenilerin yaşadıklarını nasıl tanımladığını ve yasaya hangi gerekçelerle hayır oyu verdiğini sorduk. 1915’i “Soykırım” olarak tanıdığını vurgulayan Benbassa, Holokost’un inkârını suç sayan Gayssot Yasası ile İnkâr Yasası arasında da üstünde düşünülmesi gereken   bir karşılaştırma yaptı.

ROBER KOPTAŞ
rober.koptas@agos.com.tr

•          1915’te Osmanlı topraklarında yaşananlar hakkında ne düşünüyorsunuz? 1915 olaylarını nasıl tanımlıyorsunuz?

Ben bir Osmanlı tarihçisiyim, dolayısıyla bu olaylardan haberdar olmamam söz konusu olamaz. 1909’dan 1920’ye kadar görev yapan Osmanlı döneminin son Hahambaşı Haim Nahum’u konu alan bitirme tezimi yazdığım sırada, farklı dillerden birçok arşiv belgesi taradım. Bunlar arasında, Yahudilerin Ermenilerle aynı kaderi paylaşmasından korkan Hahambaşı’nın, Fransa’daki Ya-hudi kurumlarına olan biteni anlatarak uyarıda bulunduğu mektupları da yer alıyordu. Kendisi Paris’teki Jöntürklerin arkadaşıydı; erken davranıp Yahudilerin, ulusalcı Jöntürk siyasetinin kurbanı olmaması için uğraşıyordu. Hahambaşı yanılmamıştı, zira Yafa’daki Yahudiler bu dönemde sürgün edilecekti. Bu tezi yazmadan önce Osmanlı İmparatorluğu üzerine çalışan birkaç tarihçinin çalışmalarını okumuştum; hepsi de, Türk kurumlarıyla iyi geçinmek ve Türk arşivlerinde çalışmaya devam edebilmek kaygısıyla, Ermeni Soykırımı’nı ‘tehcir’ olarak nitelendiriyordu. Tarihçi Bernard Lewis’in 1990’larda bu konuda dile getirdiği açıklamalara karşı imza veren 30 kişilik bir aydınlar grubunun içinde yer aldım; gerçi Lewis’in tercihini ‘tehcir’ ifadesinden yana kullanmasının nedeni, o dönem gayet istikrarlı bir şekilde devam etmekte olan Türkiye-İsrail ilişkilerini zedelememekti. Bir tarihçi olarak, 1944’te Raphael Lemkin tarafından dile getirilen ve Nürenberg Mahkemesi’nde de başvurulan soykırım tanımlamasına dayanarak, bu olayları soykırım olarak nitelendiriyorum: ‘Bir halkın yaşamını ve kültürünü ortadan kaldırmaya, maddi ve manevi bütünlüğünü bozmaya yönelik olarak, belli bir yöntem izlenerek yürütülen planların tümü.’ Lemkin’i soykırımı bu şekilde tanımlamaya iten, 1915 Ermeni Soykırımı ile Yahudi karşıtı zulümlere dair bildikleriydi.

•          Soykırımı inkâr yasasının iptali için Anayasa Konseyi’ne başvuran metnin altına imza atarken temel motivasyonunuz neydi?

Devlet suçlarının, Ermeni Soykırımı’nın tanınmasını sağlayan 29 Ocak 2001 yasası gibi yasalarla tanınması taraftarıyım. Ermenilerin Nürenberg’deki gibi bir mahkemeleri olmadığından, Fransız parlamenterler tarafından oylanan bu yasanın bir anlamı vardı. Aslında hafıza yasalarına karşıyım. Tarih ne mahkemelerde, ne parlamentolarda, ne de tarihçilerin elinde yazılır. Böyle bir yasanın çıkması gereken yer Fransa değil, Türkiye’ydi. Oysa Türkiye devletinin kendisi en büyük inkârcı konumunda. Hükümetin baskısıyla Senato’ya sunulan bu yasa ise, geçen yıl geri çevrildikten sonra sağ ve sol kanat tarafından oylanmıştı; amaç, her oyun önem kazandığı seçim döneminde Ermenilerin oylarını toplayabilmekti. Aslında iptal başvurusunda bulunmazdım, fakat Yeşiller Partisi’nin diğer tüm üyeleri gibi karşı oy kullandığımdan, doğal olarak ben de imza attım. İptal başvurusunu, 77 senatör ile 60’ı aşkın Ulusal Meclis üyesi imzaladı.

•          Holokost’un inkârını suç sayan Gayssot Yasası hakkında ne düşünüyorsu-nuz? Gayssot Yasası ile İnkâr Yasası arasında ne fark var?

Gayssot Yasası, 1881 tarihli basın özgürlüğü yasasında iyileştirmeyi içeriyor; oysa bu yasa aceleyle kotarılmış, zorla geçirilmek üzere allanıp pullanmış. Üstelik, ne Türklerin soykırımı tanımasına yardımcı olacak, ne de Ermenilerle Türkler arasında bir yakınlaşmaya. Toplama kamplarında yakınlarını kaybetmiş olan büyük tarihçi Pierre Vidal Naquet, Gayssot Yasası hakkında şunları söylemişti: ‘Böyle bir yasa Almanya’da anlamlı olabilir, Fransa’da ise işe yaramaz.’ Ben de Ermeni Soykırımı’nın inkârına karşı çıkarılan bu yasayla ilgili olarak aynı şeyleri söyleyebilirim: Böyle bir yasa Türkiye’de anlamlı olabilir, Fransa’da değil. Ben ifade ve düşünce özgürlüğünün tarafındayım. Gayssot Yasası için bugün oy verecek olsam, sanırım karşı oy kullanırdım.

 

 

Kategoriler

Güncel Türkiye Dünya

Etiketler

Gayysot