‘Dink cinayeti davası Dolmabahçe’de kapatıldı’

Hrant Dink’in avukatı Fethiye Çetin’in “Utanç Duyuyorum-Hrant Dink Cinayetinin Yargısı” kitabı raflarda yerini aldı. Çetin, kitabında şahsi dostluk hikâyesi ile harmanlayarak Hrant Dink’in çevresinde giderek daralan çemberi, dava, tehdit ve soruşturmalarla gerçekleşen sistematik kuşatma girişimlerini bütün ayrıntıları ile tahlil ediyor.

Hrant Dink cinayeti davası aslında bir anahtar sunuyor bize. Bu yapı geçmişte hesabı sorulmayan pek çok cinayetin çözümünde yardımcı olacak özellikte. Toplum bu dönemde öylesine kamplara bölündü ki her bir kamp diğer tarafa nefretle bakıyor. Ama Hrant Dink bu kampları bir araya getiriyor. Birbirine nefretle bakan kesimler bile cinayet davasına seyirci kalamıyor. Dink cinayetinin aydınlatılması bu düşmanlığı kırabilecek bir özelliğe sahip.

UYGAR GÜLTEKİN

Hrant Dink cinayetinin üzerinden altı buçuk yıla yakın bir süre geçti. Bu süre boyunca adalete ulaşmak mümkün olmadı ve cinayetin ardında herhangi bir örgüt bulunmadığı yönünde kamu vicdanını derinden yaralayan skandal karar sonunda Yargıtay’da bozuldu. Şimdi 17 Eylül Salı günü Çağlayan Adliyesi’nde dava yeniden görülmeye başlanacak.

Tam da bugünlerde Hrant Dink’in avukatı Fethiye Çetin’in “Utanç Duyuyorum-Hrant Dink Cinayetinin Yargısı” kitabı raflarda yerini aldı. Çetin, kitabında şahsi dostluk hikâyesi ile harmanlayarak Hrant Dink’in çevresinde giderek daralan çemberi, dava, tehdit ve soruşturmalarla gerçekleşen sistematik kuşatma girişimlerini bütün ayrıntıları ile tahlil ediyor.  

Fethiye Çetin kitabın ‘Bildiklerim ve Sezdiklerim’ başlıklı ikinci bölümünde ise karartma faaliyetlerini, MİT’ten Özel Harp Dairesi’ne kadar derin yapıların cinayetteki rolünü, dava boyunca gelen ihbarları, gizli tanık beyanlarını, cinayetin Trabzon bağlantısını, savcıların ajandalarında kaybolan delilleri, paylaşıyor. Tarihe kayıt düşmek olarak da okunabilecek bu bölüm, Çetin’in kitabını neden ‘Benim iddianamem’ diye tanımladığının da kanıtı. Çetin’le kitabından hareketle davayı gerek hukuki gerek siyasi boyutuyla konuştuk.

  • Hrant Dink cinayeti ve sonrasındaki süreç çok göz önünde yaşandı. Siz kitabınıza 19 Ocak’a vardıran yolun en başına geri dönerek başlıyorsunuz. Sizi içinden doğrudan geçtiğiniz dava sürecini bu kapsamla yazmaya iten nedenler nelerdi?

Pek çok insan cinayet öncesini basından çıkan haberlerden biliyor. Çok can yakıcı, hiçbir şekilde insan hak ve özgürlüklerine sığmayan, adil yargılama hakkının tümüyle çiğnendiği bir süreç yaşandı. Bir insana yapılabilecek en büyük kötülükler yapıldı. O kadar ki basın Hrant’a karşı saldırıya geçmişti. Ben bütün bu süreci gözler önüne sermek istedim. Sezgilerimle “Bir şey oluyor, bir şey var” dediğim ama o dönem adını tam olarak koyamadığım pek çok şeyin dava dosyalarında izini sürdüm ve bunları kitapta birleştirdim. Cinayet öncesi ve sonrasında görmezden gelinen ve üstü kapatılanlardan bir yere varmak istedim. Ben savcı değilim; kolluk güçlerim, istihbarat kaynaklarım yok. Dosyalardan aldığımız bilgileri ve kendi tanıklıklarımı bir araya getirdim ve Hrant Dink cinayetini bu haliyle yazdım.

  • Yaşatılan hukuksuzluk adalet mekanizması içerisinde yer alan bir avukat olarak sizi nasıl etkiledi?

Avukat olarak her ne olursa olsun müvekkilimi savunacağım. Ama beni asıl acıtan şey, bütün o saldırılara karşı Hrant’ın umutla mücadeleye devam etmesiydi. O yüzden kitabın adını “Utanç Duyuyorum” koydum. Ona yapılanları gördükçe utanç duydum. Bu toplumun bir parçası olduğum için, bu adalet mekanizmasının içinde olduğum için utanç duydum. Avukatların Hrant’a saldırıları inanılmazdı. O avukatlarla aynı cübbeyi giydiğim için utanç duydum. Kitap işte bu utancın kitabı oldu.

  • Hrant Dink hakkında ‘Türklüğü tahkir ve tezyif’ten açılan ilk davada sürecin bir yerden sonra kırıldığını, aktörlerin giderek kalabalıklaştığını anlatıyorsunuz. Kırılma nerede yaşandı?

Dava önceleri normal seyrinde ilerliyordu. Şikâyet edenler zaten belliydi. Ben yazıyla ilgili özellikle bilirkişi incelemesi talep ettim. Hâkimi buna ikna ettim, kendi okuyabilirdi ama işi şansa bırakmak istemedim.  Yazı dizisi bilirkişiye gitti ve Hrant lehine çok iyi bir rapor geldi. Yargı pratiği şöyledir; eğer hâkim kendi bilirkişiye göndermişse bu rapora uyar. O yüzden umutlanmıştık. Ama bilirkişi raporunun hemen ardından davanın seyri değişti. O duruşmadan itibaren Kerinçsizgiller sahne almaya başladı. Duruşmalara kalabalık geliyorlardı. Bir anda inanılmaz rezaletler yaşanmaya başladı. Hâkim üç celse karar veremedi, üçüncü celseden sonra ise o rezalet kararı verdi. Ne olmuştu diye sonradan bakınca, Ergenekon davasında bu durumu açıklayan izlere rastladım.

  • Neydi o izler?

Ergenekon sanıklarından Ümit Sayın’ın 2005’te yaptığı msn görüşmeleri Ergenekon dosyasında deliller arasına girdi. Onları okuduğumda tam o dava sürecinde Ümit Sayın’la Özel Harp Dairesi’nden iki subayın Hrant Dink davası ile ilgilendiğini gördüm. Ve tam da bilirkişi raporu geldiğinde Özel Harp Dairesi’ndeki subay, Ümit Sayın’a “Bu arada Hrant Dink’i beraat ettirecekler galiba” diyor. Sonrası yok. Noktalarla kapatılmış. Bunun deşifresini yapan emniyet bazı yerleri atmış. Sonra gene bir msn görüşmesinde Ümit Sayın “Grup önümüzdeki hafta devreye giriyor” diyor. Bakıyorum önümüzdeki hafta dediği tarihte Kerinçsizgiller’in duruşmaya katılmaya başladığını görüyoruz. Hâkim karar veremiyor. Bilirkişi hakkında suç duyurusunda bulunuluyor. Bu grup, toplantılarını Karaköy Türk Ortodoks Kilisesi’nde Sevgi Erenerol’la birlikte yapıyor. Mesela Levent Temiz’le konuşuyorlar. Temiz, “Dink davası” diyor. Özel Harpçi de “Ya, öyle mi? Onların buraya zaten yolları düşüyordu” diye tepki veriyor. Burası dediği yer Özel Harp Dairesi. Hrant Dink hakkında şikâyette bulunanların yolları Özel Harp Dairesi’nden geçiyor ama ne yazık ki bunlarla ilgili soruşturma açılmıyor. Bütün bunları bir araya getirdiğimde bir sonuç çıkartabiliyorum.  

  •  “Bu işin içinde Ergenekon’dan çok fazla aktör var ama sadece bunlar değil” şeklinde bir saptamanız var. Diğer aktörler kim?

İzler Ergenekon dosyasında ve bu izleri takip ederek asıl örgüte ulaşılabilir. Asıl örgüt Ergenekon’u da aşan daha derin bir yapı. Bunu anlatmaya çalışıyorum. Başından itibaren oraya götüren birtakım kokular alıyorum. Gerek Ergeneken’da gerek Hrant Dink cinayeti dosyasında üstü kapatılanlar, anında buharlaştırılanlar, ortaya çıktığı halde yok edilenleri takip ettiğimizde Ergenekon’dan daha derin bir yapıya doğru gidiyorum. 

  • Peki MİT bu cinayetinin neresinde?

Emniyet istihbaratın bilgisi olduğu ortaya çıktı. Jandarma İstihbaratın da bilgisi var. MİT nerede? Bu önemli bir soru. Pek çok kez başvuru yaptık ama olmadı. Bu ülkenin en büyük ve en güçlü istihbarat örgütü olmasına rağmen hiçbir yerde görülmedi. Cinayetin ardından Karadeniz Bölge Başkanı görevden alındı. Demek ki bir hatası olduğu düşünülüyor. Daha sonra MİT personeli olduğunu iddia eden Ramazan Dündar adlı bir şahıs bizi aradı. Cinayetle ilgili elinde bazı bilgi ve belgeler olduğunu söyledi. Kripto uzmanı olduğunu söylüyordu. Belgedeki rakamları Kiril alfabesiyle okuduğumuzda Hrant adı çıkıyordu. Belgede 80,85 kodu var. MİT iç yönetmeliğinde bunun infaz emri olduğunu iddia ediyordu. Hangi bilgisayarda yazıldığı da yazıyor. MİT’e detaylı sorular sorduk. Gelen cevap iki satır: “Ramazan Dündar bizimle çalışmadı, belgelerin bizimle ilgisi yok.”

  • Savcıların ajandasında kalan oldukça ciddi bazı bilgilerden de söz ediyorsunuz, bunlar neler?

Savcının ajandasında kalan bilgilerden biri çok önemliydi. Ankara ve İstanbul’da muhbir olarak çalışmış bir kişi geldi. Birtakım şeyler anlattı. Gizli tanık olması için zorla ikna ettik. Savcılara götürdük. Dink cinayeti soruşturmasını yapan Fikret Seçen ile Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Zekeriya Öz aynı odadaydı. İlgilendiler. Emniyeti aradılar. Ama haber çıkmadı. Tanığımız ortadan kayboldu. Çok önemli şeyler anlatıyordu. Hrant’la ilgili 7 klasörlük bir bilgiden bahsediyordu. Bütün bunlar ajandalarında kaldı. Biz savcılarla görüşürken, “Bu cinayetin öncesine ve sonrasına vâkıfız, bizden alın” demiştik. Her görüşmede önlerindeki takvimlere notlar aldılar. En son savcı Muammer Akkaş, sizi çağırıp bilginize başvuracağız, dedi. Bunu söylediğinin üzerinden neredeyse 8 ay geçti.

  • Sizce neden böyle bir tutukluk, adım atamama süreci yaşanıyor? Temel sıkıntı nerede?

Bunu birtakım bilgilerden yola çıkarak birtakım sezgilerle açıklayabiliyorum. Ama Ergenekon davasının açılması, soruşturmalar, tutuklamalar, bana kalırsa Dink cinayeti bunlar için bir araç olarak kullanıldı. Bu benim iddiam. Kesin kanıtlarla ileri süremem ama sezgilerime güveniyorum. Masaya pazarlık konusu olarak konan dosyalardan biri Hrant Dink cinayetiydi. Bunu 2007’den beri düşünüyorum. O günden bugüne yaşananlar bu düşüncemi pekiştirdi. 2007’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın Dolmabahçe görüşmesinden sonra başladı Ergenekon soruşturması ve Hrant Dink soruşturması orada bitirildi. O görüşmeden sonra bir adım attıramadık. Hrant Dink davasının bazı pazarlıklara kurban edildiğini düşünüyordum o zaman. Büyükanıt’ın önüne konan dosyalardan biri de Hrant Dink cinayeti davası dosyasıydı. Belki orada bir uzlaşma sağlandı. Ergenekon davası sürecine baktığımızda bu uzlaşmayı görüyorum. Öngörüm doğrulanıyor.

Büyükanıt, dönemin Genelkurmay Başkanı. Pek çok şaibeli belgenin altında imzası var ve Ergenekon soruşturmasının hep dışında tutuldu. Belli dengeler üzerinde uzlaşıldı. Bir grup tasfiye edildi. Bu grubun eski suçları, Özel Harp Dairesi suçları üzerine gidilmeyecek, sadece hükümeti devirmek, darbe teşebbüsü ile sınırlı kalacaktı. Bir de Danıştay saldırısı var, başka eylem yok. Sanıyorum anlaşma bu düzeyde. O yüzden Ergenekon davasının geçmişin acısını yaşayan mağdurları da tatmin etmedi. Hrant Dink cinayeti davası aslında bir anahtar sunuyor bize. Bu yapı geçmişte hesabı sorulmayan pek çok cinayetin çözümünde yardımcı olacak özellikte. Zaten o yüzden aydınlatılmıyor.

  • Cinayetin aydınlatılması için bir toplumsal mutabakat var ama bu siyasi irade üzerinde ne kadar etkili oluyor?

Toplum bu dönemde öylesine kamplara bölündü ki her bir kamp diğer tarafa nefretle bakıyor. Bu çok acı bir şey. Ama Hrant Dink bu kampları bir araya getiriyor. Cinayet davasına hiç kimse duyarsız kalamıyor. Dink cinayetinin aydınlatılması bu düşmanlığı kırabilecek bir özelliğe sahip. Birbirine nefretle bakan kesimleri bir araya getirebilir. Çünkü bu hepimizin geleceğini ilgilendiriyor. Bu mücadeleyi sürdürmezsek galip çıkamayız. Somut, elle tutulur bir şey var artık karşımızda. O güç bizi kamplaştırıyor, düşmanlığı keskinleştiriyor. Bu düşmanlık üzerinden de sistem devam ediyor. Hayır dediğimizde sistem eskisi kadar rahat at oynatamayacak. 

Kategoriler

Güncel Dink Davası