Aleviler para değil eşit yurttaşlık istiyor

Alevi bir ailede doğup büyüyen Ayşe Acar, Alevi kültürü ve teolojisinin yanı sıra Anadolu’daki farklı inanç ve kültürler hakkında da araştırmalara sahip. Tuncel Kurtiz’in, vefatının ardından bir Alevi köyünün mezarlığına defniyle ilgili tartışmalar esnasında Ayşe Acar’ın gazetesiz.com internet sitesinde yayımlanan ‘Mahrem-Alevilik-Tuncel Kurtiz’ başlıklı yazısı sosyal medyada büyük yankı uyandırdı.

FERDA BALANCAR
ferda@agos.com.tr

Belgesel film yapımcısı ve yönetmeni olan Ayşe Acar, aynı zamanda radyo programcılığı ve sunuculuğu da yapıyor. Alevi bir ailede doğup büyüyen Acar, Alevi kültürü ve teolojisinin yanı sıra Anadolu’daki farklı inanç ve kültürler hakkında da araştırmalara sahip. Geçen haftalarda sinema ve tiyatro oyuncusu Tuncel Kurtiz’in, vefatının ardından Kaz Dağları’ndaki bir Alevi köyünün mezarlığına defnedilip defnedilmemesiyle ilgili tartışmalar esnasında Ayşe Acar’ın gazetesiz.com internet sitesinde yayınlanan ‘Mahrem-Alevilik-Tuncel Kurtiz’ başlıklı yazısı sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. Yazısında “Kültür ve inanç kodlarını okuyamamak gibi bir sorunumuz var” diyen Acar ile Alevilik ve Aleviler üzerine konuştuk.    

  • Tuncel Kurtiz’in Tahtakuşlar köyünün mezarlığına gömülüp gömülmemesiyle ilgili bir yazı yazdınız. Yazıyı okuyamayanlar için soralım; Bir Alevi köyünün mezarlığına Alevi olmayan birinin gömülmesine karşı çıkılması yobazlık mıdır?

Yobaz sözcüğünün bu kadar kolay kullanılması yerel ve yerellik kavramını bilmemekle ilgili. Halk yerel dokuları bilmiyor olabilir ama mesela eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın bu hataya düşmesi beni çok şaşırttı.  Alevi geleneğini içerden biliyorum. Sadece içinde doğup büyüdüğüm Alevi geleneğini değil, Anadolu’da var olan Ermeni ya da Anadolu Hıristiyan geleneği gibi diğer gelenekleri de okumaya, anlamaya gayret ederim.

  • Tartışmanın ekseninde yer alan ‘mezarlık’ yaşamın, yaşam biçiminin bir parçası değil mi? 

Alevilik açısından kutsal olan, köşeye ve zamana sıkıştırılmış bir şey değildir. Hayatın tam içindedir. Mesela su içerken de Alevisiniz. Yolda yürürken de… Mesela Dersim Alevilerinde Munzur suyu babadır, kutsaldır. Dağlar kutsaldır. Yaprağa dokunduğunuzda Allah’a dokunmuş olursunuz. Alevilik gibi bazı geleneklerde yaşamın kendisi kutsaldır. Bu da sadece Alevilere özgü değil aslında. Hıristiyan inancında da vardır bu. Dolayısıyla mezarlık da Aleviliğin bir parçası ve bu yerel bakışla köyün mezarlığına Alevi olmayan birinin gömülmesine karşı çıkmak yobazlık diye damgalanmamalı.

  • Cemevlerinin ibadethane olmasına karşı çıkanlar “Bir dinin iki ibadethanesi olmaz” diyorlar. Ne düşünüyorsunuz?

“İstanbul Boğazı’na yapılacak 3. köprüye Yavuz Sultan Selim adı verilmesi kutuplaşmayı artırmaktan başka bir işe yaramadı, yaramayacaktır. Neden Mimar Sinan gibi bir isim varken Yavuz ismi konulur? Doğacak tepkiler biliniyordu tabii. Kutuplaşma bilerek yaratılıyor.”

Ehlibeyt’in teoloji yorumuyla Ehli Sünnet’in teoloji yorumu farklılık gösterir. Neden bunları konuşmuyoruz?  TV ekranlarında bu teolojik tartışmalar yapılmalı. “İslam’da ibadethane camidir”  yorumunu tek doğru gibi göstermek doğru değil, yobaz olarak tanımlanabilirsiniz. Bu noktada da yobazlıkla yerellik arasındaki ayrım çok önemlidir. Yobaz, bir anlamda müsemmadan yoksun demektir. Müsemma ad alan, isim alan demektir. İsim nesneyi sınırlar. Mesela bardak dediğiniz zaman o artık masa olamaz. Onu bardak olmakla sınırlarsınız. İsim ‘sınırlayan’ demektir. Yobaz, ismini aşındıran bu sebeple isimden yoksun anlamına gelir. Yerellik ise ismi olan demektir. Alevi, Ermeni veya Kürt birer isim yani kimliktir. Size verilen ismi yani sınırı aşarsanız, ötekine “Sen öyle yapamazsın” derseniz, haddinizi aşmış olursunuz. Bunu modernler de yapıyor. Bu sadece dine, dindarlara özgü değil. Yobazlık size verilen ismin sınırlarını yani haddini aşmak demektir. Kim haddini aşıyorsa yobaz demektir. Yerellik tam tersi isim sahibi olmak demektir. Evrensellik ise yerellikler arasındaki ilişkiye denir. Evrensellikle medeniyet kurulur. Eğer farklılıklar arasında bir ilişki yoksa orada medeniyet filan kurulamaz.

  • Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı son demokratikleşme paketi Alevileri hayal kırıklığına uğrattı. Cemevinin ibadethane olup olmadığı tartışması da alevlendi. Bu tartışma hakkında ne düşünüyorsunuz?

Alevi inancına göre cemevinin dini referansı Hazreti Muhammed’in elleri ile inşa ettiği ‘Mescid-i Nebevi’dir. Tarihe bakacak olursanız o evde kadınlarla erkekler birlikte bulunur. Toplumsal yaşamda karşılaşılan her sorun orada konuşulur, tartışılır. Aynen cemevinde olduğu gibi… Cem başlamadan önce rızalık denilen bir bölüm vardır. Yani insanlar birbirleriyle ilgili şikayetleri varsa, onları bu bölümde ifade ederler. İnsanlar birbirlerinden razı olmadan cem başlamaz. Bunun referansı da bir anlamda yine Mescid-i Nebevi’dir.

  • Cemevleri şehirleşmeyle birlikte ortaya çıktı deniyor. Buna katılıyor musunuz?

Eskiden köylerde hangi ev büyükse cem orada yapılırdı. Alevilikte mekân değil, mahal, yani ‘hal’ önemlidir. ‘Hal’i taşıyan mahal ise dededir.  Dede neredeyse cemevi orasıdır. Mesela dede köye geldi ve Fatma’nın evine gitti. O ev cemevidir o ibadette. Halin taşıyıcısı mahal önemlidir, mekân değil.  Köy yaşamı, dışa kapalı inanç yaşamına çok uygundur. Ama şehir farklılıkların buluştuğu yerdir. Bu nedenle medeniyet şehirde kurulur. Farklılıkların karşılaşmasına, yan yana bağdaş kurmasına izin vermediğimiz için medeniyet üretmekte problem yaşıyoruz. Alevilerin şehirlere göç etmesiyle birlikte cemevi sosyolojik bir ihtiyaç oldu. Cem, kentlerde apartman dairelerinde yapılamazdı çünkü müzik yani ‘deyiş’ cemde çok önemli bir unsurdur. Apartmanda insanları müzikle rahatsız edebilirsiniz. Bu nedenle şehirlerde belirlenmiş cemevlerine ihtiyaç duyuldu.

  • Alevilerin beklentilerinin önümüzdeki dönemde gerçekleşeceğine dair umudunuz var mı?

Bu, anayasanın 10. maddesiyle ilişkili. Eşit yurttaşlık talebidir bu. Diyanet İşleri diye bir kurum var. Alevi ya da diğer inanç gruplarından Yahudi, Hıristiyan olarak vergi veriyorsunuz ama bu size hizmet olarak dönmüyor. Diyanet, toplumun sadece Sünni kesimine hizmet götürüyor. Burada eşitlik ilkesi zedeleniyor. 

  • Alevilerin taleplerinin önümüzdeki dönemde karşılanacağını düşünüyor musunuz?       

Hükümetin iyi niyetle, samimi olarak bu sorunu çözmek istediğini artık sanmıyorum. Ancak ‘Tekke ve Zaviyeler Kanunu’nu ortadan kaldırmak için bu sorunu çözmek isteyecekler gibi görünüyor. Hükümetin düzenlediği Alevi çalıştaylarında da bu niyet gözüktü. Tarikat tipi örgütlenmelerin serbest kalması için Alevi sorunlarını kullanmak isteyebilirler.

  • Tekke ve Zaviyeler Kanunu’nun değiştirilmesine nasıl bakıyorsunuz?

Her şeyden önce Aleviliğin bir ‘tarik’i, yani yolu vardır fakat bir tarikat değildir. Bu kanun çıktığında tarikatlar zaten bozuluma uğramış, işlevini yitirmişti. Bozulumun nedenini anlamak için Kadızadeler Olayını bilmek gerekiyor. Olayın öncesinde, olayların kaynağı olan 16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim’in hilafetle beraberinde getirdiği 800 Arap din âliminin getirdiği bir anlayış var. Âlim dediğime bakmayın, ilim tartışmalarına bir örnek vereyim; kahve içmek caiz midir, değil midir? İlim bu düzeyde. Bu dönemden önce medreselerde olduğu gibi tekkelerde de pozitif bilimler vardı. Kültürel ve sanatsal üretim yaygındı. Ancak Yavuz’un getirdiği 800 Arap din adamıyla birlikte tarikatların içi boşaltıldı. Cumhuriyet kurulurken bu tarikatların içi çoktan boşaltılmıştı. Bugün tarikatlar gerçekten var olmuş olsaydı; bu tarikatlarda yöntemli ilim, sanat, kültür üretimi olurdu. Oysa bugün böyle bir nitelik görmüyoruz. Şimdi İlahiyat Fakülteleri var. Onlara önem vermeliyiz. İlahiyat Fakültelerinden Felsefe derslerini çıkaralım anlayışına –ki tepkiler üzerine şimdilik durdu sanırım- dur diyelim.

  • Sünni tarikatların da cemevleriyle birlikte özgür olmasına karşı mısınız?

Bunu demiyorum, “Tarikat var mı?” diyorum. Mesela Nakşibendilik bir gelenektir ama günümüzde Türkiye’deki Nakşibendiler bu kadim gelenek üzerinden ne üretiyor, neden göremiyoruz, diye soruyorum. Aynı şey Aleviler ya da Hıristiyanlar için de geçerli. Israrla söylüyorum, gelenekler şimdideki üretimleri üzerinden tarihte var olurlar, yalnızca geçmişin tekrarı, aklı şimdide yok saymaktır. 

  • Alevi dedelerine maaş bağlanması da gündemde. Buna katılıyor musunuz?

Alevilerin asıl sorunu tanınma. Dedelere maaş bağlanmasına tümüyle karşıyım. Köylerdeki dedeler de bunu makul bulmuyor. Kuran’da  “Allah’ın ayetlerini parayla satmayın” deniyor. Bu, aslında Sünni imamlar için de geçerli olmalı.

Aleviler için asıl sorun tanınma dediniz. Bunu açar mısınız?

Anayasanın 10. maddesinin öngördüğü eşit vatandaşlığın hayata geçirilmesini istiyoruz. Ben bir yurttaş olarak şunu anlamıyorum: Şimdiki başbakan ya da bundan önceki başbakanlar kamuoyunun karşısına çıkıp “Peygamber Efendimiz” diye bir ifade kullanıyorlar. Şüphesiz inancının gereğini söylüyor ama ateist, Hıristiyan ya da herhangi bir dine mensup olmayan insanlar için bu ne ifade ediyor? Siz başbakan olduktan sonra, başbakan kimliğiyle böyle bir ifade kullanmamalısınız. Herkesin başbakanı değilim demiş olursunuz.

  • Alevilerin Cumhuriyet dönemi boyunca çok acı çektikleri, baskı altında tutuldukları buna rağmen ağırlıklı olarak cumhuriyeti kuran parti CHP’yi ısrarla destekledikleri bunun da ‘Stokcholm sendromu’ yani celladına aşık olma hali olduğu iddia ediliyor. Buna katılıyor musunuz?

Aleviler, İslam tarihinin ilk dönemlerinden bu yana pek çok katliama maruz kaldılar. Aleviler her zaman taassuptan çekmişler. Taassubun olduğu her yerde Aleviler katledilmiş. Cumhuriyetin gelmesi ve hilafetin kalkmasıyla birlikte Aleviler üstündeki ölüm korkusu kalktı. Bunu kimse görmek istemiyor. Cumhuriyet döneminde taassubun önüne geçildiği için Aleviler rahat nefes aldı. Alevilerin Kurtuluş Savaşı’nı desteklemelerinin nedenlerinden biridir bu. Cumhuriyetin kuruluşu ve Hilafet’in kaldırılması ve başka nedenlerle de Aleviler Atatürk’ü bir kurtarıcı olarak görür.  

  • Peki, 1938’deki Dersim katliamını Aleviler nasıl algılıyor?

Nedeni ne olursa olsun binlerce insanın öldüğü bir katliamdır. Aleviler, bunu dönemin başbakanı Celal Bayar’a atfederler. Olaylar üzerine detaylı konuşan bazı dedeler hâlâ hayatta; bizzat onlara sorulmalı bu konu.

  • Aleviliğin bir İslam inancı olmadığını iddia eden Aleviler de var. Ne düşünüyorsunuz?  

Bunu söyleyenler Aleviliği ve Alevi teolojisini bilmiyor. Aleviliğin İslam dışı olduğunu söylemek için Aleviliğin inanç ve kültürel birikimini yok saymanız gerekir. Alevi cemini ortadan kaldırmanız lazım zira Alevi cemi ‘Hak, Muhammed, Ali’ üzerine yapılır. Pir Sultan Abdal’ı ve diğer ozanları yok saymanız lazım. Kısacası ‘Alisiz Alevilik’ diyorsanız, Aleviliği yok saymanız gerekir. Bu da mümkün değildir.  

  • Hıristiyanlıkla Aleviler arasındaki tarihsel ilişkiler nasıl?

Öncelikle Anadolu’da Ihlara Vadisi gerçeği var. Pagan Hıristiyanların olduğu, Pavlikyanların yaşadığı bir coğrafya burası. Anadolu, Hıristiyan sufilerle İslam sufileri arasında bir buluşma noktasıdır. Alevilerin, Anadolu Hıristiyanlarıyla olan muhabbeti bu tarihsel mirasa dayanır.   

  • Son günlerde çok tartışılan ‘cami-cemevi projesi’ hakkında ne düşünüyorsunuz?

Doğru bulmuyorum. Binaları yan yana koyarak insanları nasıl barıştıracaksınız? Bu Aleviliği ancak Sünniliğin yanına iliştirerek kabul edilir görme gayretidir.  Şayet Alevilere kıymet verildiği için iyi niyetli bir çaba sergilenmek isteniyorsa o zaman bunu talep eden kişiler samimiyetle ve açıkça kendi isim ve imzalarını kullanarak “Alevilere eşit yurttaşlık hakları verilmelidir. Anayasanın ihlali kabul edilemez” demeli ve hükümete bu konuda baskı yapmalıdır.

Kategoriler

Güncel Gündem