Nejat İşler: Mutlu mutsuz bir adam

Can Öktemer, tüm ışıklar üzerindeyken, her zaman bir adım dışarıda kalmayı arzulayan bir mutlu bir mutsuz adam Nejat İşler’i yazdı.

CAN ÖKTEMER

Nejat İşler, biraz garip tesadüflerin adamı 29 Şubat 1971 doğumlu doğum gününü dört senede bir kutlayanlardan. 18 yaşında ailesine yük olmamak için evden çıkıyor, önce tişört alıp satıyor, sonra sokakta kitap. O yıllarda bulduğu şahane kitaplarla Teşvikiye'de yerel bir şöhreti oluyor (Fatih Özgüven'in, Orhan Pamuk'un favori kitapçılarından biriymiş). Daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi’nde konservatuar günleri başlıyor. 90'lı yılların başlarında ilk gençliğini yaşıyor. Malum o yıllar rock müziğin altın çağlarından biri… Dünyanın en baba rock grupları en baba albümlerini arka arkaya patlatıyorlar. Metallica, Türkiye'de ilk konserini veriyor. Nejat İşler o yıllarda uzun saçları, kovboy çizmeleri ile kendisinin başucu kitabı Beyaz Zenciler tadında hayat yaşıyor. “Abuk sabuk evlerde, saçma sapan tiplerle, yatıp kalkmalar... O olur, bu gider. Herkes rockstar gibiydi. Tamamen fütursuzduk, çok iyi bir tayfaydık biz.”

Üniversitede kalıp akademisyen olma hayalleri kurarken, Şehnaz Tango dizisine rockçı rolüyle pek hoşlaşmadığı televizyon dünyasına giriyor. Gülbeyaz dizisi ile ülke çapında şöhreti artmaya başlıyor. Aliye dizisinin mahcup ve melankolik Doktor Deniz rolüyle ise artık şöhreti perçinleşiyor. İnsanların akşamları onu televizyonda izlemek için koşarak eve geldiği oyuncu oluyor bir anda... Haliyle magazin basınında da ilgi odağı. Hep ‘batar bu işler’ düşüncesiyle girdiği bütün işler tesadüfi bir şekilde tutmaya başlıyor, bütün ışıklar ona dönüyor. Hiç istemediği halde herkesin ilgi odağı oluyor. Melankolik, efendi ve aşırıya kaçmayan serseri rolleri acayip tutuyor.O ise bu ilgi karşında televizyonda oynadığı bütün roller için aynı cevabı veriyor:“Fazla artistlik yapmıyorum öylece duruyorum.”

Sinemada ise televizyona oranla başka rollerin peşine düşüyor. Mustafa Hakkında Her Şey filminde taksiciyi, Anlat İstanbul'da bir katili, Yumurta filminde taşra ile kent arasında kalmış bir şairi canlandırıyor. Barda filminde ise kötülük abidesi Selim rolüyle televizyon yüzünden kafalarda oluşan efendi jön oyuncu imajını yıkmaya çalışıyor. Bu filmlerin üzerine ise “bu rolü oynamasaydım seti basardım” dediği Kaybedenler Kulübü filmi geliyor.Bu film, aynı zamanda “müthiş eğlendim” dediği 90'lı yılları anlattığı için de oynarken en keyif aldığı film oluyor bir anlamda.

Nejat İşler, en başından beri samimiyetsizlik ve hırsların üzerine kurulmuş bir sektörde tüm açık sözlülüğüyle oynadığı dizinin iyi bir dizi olmadığını, şartların iyi olmadığını dizilerde harcanan vakitlerin son derece saçma bulduğunu söyleyip durdu. Yeni aldıkları lüks arabalarıyla sağa sola caka satan adamlardan, bahşiş vermek için arabasının arkasından valeyi koşturanlardan, yeni aldıkları evlerini görgüsüzce magazin basınına açanlardan olmadı hiçbir zaman. Mülkiyetin hırsızlık olduğunu savundu bütün röportajlarda. Kazandığı paralar ile dünyayı dolaşmak ve hayattan çok fazla bir şey talep etmeden çok sevdiği dostlarıyla birlikte evine çekilip güzel sohbet edip bolca müzik dinlemek istediğini söyledi. Televizyon programlarına çıkıp çektiği berbat dizileri ve filmleri çok önemli bir işmiş gibi anlatmadı. En çok izlenen işi için bile “kötü iş ben bile izlemiyorum” diye açık yürekliğini gösterdi. Üniversite yıllarındayken, belki hayalini hiç kurmadığı kadar çok para kazandı bu işlerden ama kendisinden taviz de vermedi.Ne dinlediği müzik değişti, ne gittiği mekânlar…

Medya için bu “marjinal” halleri elbette müthiş bir malzemeydi. Magazin basının Teoman ile birlikte gece kulüplerinden alkollü vaziyette çıkarken en çok görüntülediği kişiydi. Haliyle kendisiyle biraz da medyanın yaratmış olduğu başka bir durum ortaya çıkmış oldu. Kendisinin kontrol edemediği ve müthiş bir rahatsızlık duyduğu bir durumdu elbette. Bütün bu magazinel durumların arkasında oyunculuğu es geçiliyordu. Bu durum artık onun için çekilmez de bir hale gelmişti. Çok sevdiği Whitesnake grubu konser için Türkiye'ye geldiği vakit grubu İstanbul'da o dolaştıracaktı fakat gittikleri yerde kendisinin David Coverdale'den daha fazla tanınma riskini göze alamadı. “Durdum ve düşündüm. Şimdi David Coverdale ve ben mesela bir kebapçıya gitsek, kebapçı hangimize hürmet eder? Maalesef bana! Yanımdaki David Coverdale, koskoca dünya starı yani! Ama adam onu tanımaz ki! Dolayısıyla ona böyle bir şey yaşatmak istemedim, çünkü ben yalanım yani! Yanında ezilip büzülmek istemedim ve giremedim o işe, yapmadım...”

Nejat İşler'in 2007 yılında Rolling Stones dergisine verdiği röportajda kullanılan eski bir fotoğrafı var. Sokakta kitap sattığı dönemde çekilmiş. Fotoğrafta çok huzurlu ve mutlu gözüküyor. Bir tarafta kitaplar, diğer tarafta eski plakların yanında oturmuş, objektife bakmamış, biraz utangaç bir tavırla gülümsüyor. Aynı zamanda Teşvikiye'de çekilmiş fotoğrafta işlek caddeden tam olarak nereye gittiği belli olmayan kalabalığı uzaktan izleyen, içlerine karışmamanın da vermiş olduğu huzur var sanki... Uzun bir süredir kendisinde pek görülmeyen bir ruh hali var fotoğrafta. Malum uzun bir zamandır başta İstanbul olmak üzere hayata dair birçok şeyden bıkmış bir hali var. Zaten geçtiğimiz senelerde bütün bu sıkıntılarından arınmak için Gümüşlük’e yerleşmişti. Kim bilir orada biraz susarak, bolca müzik dinleyerek, düşünerek,uzun bir zamandır yazmak istediği tiyatro oyunlarını yazarak, dünyayı dolaşarak,hayattan beklentilerini gerçekleştirecektir.

Kategoriler

Şapgir