Toprağını öptüğüm gibi Didem...

Gizem Asya Genç, hayatını anlatarak bitiren “çiçekli şiirlerin yazarı” Didem Madak hakkında “giriş mahiyetinde” yazdı.

GİZEM ASYA GENÇ
giz_genc@hotmail.com

Gene böyle yaz sıcağı bir gün. Haziran mı, Temmuz mu bilmem, belki de Ekim’di, denizin kokusunu içimize çekebildiğimiz bir kahve. Önce Didem dedim, ölüm dendi, sigaralar yakıldı, küllükler doldu, mayhoş oldum, kendime yakındım sanırım orada, belki en çok orada, kadın sofrası, kallavi kelamlar, uzayan kahkahalar, ketenpereye gelmiş özlemlerim, “Didem... Didem” dedim, olsa olsa mamamla yaşıttı oysa, “Didem...” diyebildim.

                                                                          ***

Renoir tablolarından fırlayıp hoyratça toprakta koşuşturan çocuklar gibi, dantellerini çamura bulaştırmış gibi... Dahası tüm o suretlerin aslı gibi, ayni tutulduğu tabiiyetinden istifa edip bir tabur şairin önüne kabak soyarken çıkıp , ”Siz aşktan n'anlarsınız bayım?” diyerek utandıracaktı aşkı.

Didem Madak o anda; imanla mürtet arasındaki, isyanla baş eğdiği toprakta “Ah!” dedi. Sesinin tonunu emanet ettiği ahlat ağacına. Yedikçe yüzümüzü buruşturan meyvelerden koskoca bir şair gülücüğü doğdu.

“Erk” demeden, “siz” demeden, “adamlar” demeden naif ama tavizsiz bir kadın duruşuyla var oldu şiirin dünyasında. Adı-hikâyesi noktasız, virgülsüz kazındı, kırık bir şair gülüşü emanet bıraktı geriye.

“Heceleme beni artık Allah'ım

bırak okunaksız kalayım…”

Deniz haliyle, İzmir'de başlayan serüvenle, hep tuzlu suyun kokusunu alacak kadar yakınlarda geçti ömrü. Buruşuk ruhları ile gezen kadınları, bir erkeğe ait olabilecek bir ruhun ezkaza bir kadında barınmasını ve kadınlar arasında “konuşulmayan bazı meseleler” adlı gizli anlaşmaları anlatıyordu. Bıkkınlık, bunalmalar, açığa vurmalar, hep bir iç çekiş, batıldan umulan medetler, tekrar tekrar kapıya dayanan sarhoş bir iç çekiş... Bir kadının ömrü. Kadınlık ağrıları, günlerin renkleri, renklerin tatları, tatların geometrik şekilleri ve kromozom sayısı Arnavut kaldırımlarının...

“Güzin ablası kitaplar olan bir kızdım.

İçim sıkılmasa o kadar,

tek satır bile okumazdım”

Susmayı bir çeşit ''rahatlık'' olarak tanımlıyor Didem, sanırım kadınların niçin pek susmadıklarının sebebi, o rahatlığın amansız hezimetinde gizli. Sadece kendini duymanın delirtici girdabı, girift kadın ruhunun beyhude çırpınışları. Bu yüzden yaşamak da, şiir de, yaşlanmak da özgürlüktür. Kadının özgürlüğü biraz da çok konuşmakla hatta çene çalmakla ilintilidir.

Bir şüphede saklı olan Tanrı'yı yol arkadaşı belleyen şairin tüm mısralarında kadınlığın onulmaz sanrıları dile gelir, histerik bir çığ değil bu tane tane düşen çok uzun süren yaz günlerince beklenmiş kar taneleri gibi. Doldursa dahi gözlerimizi, akmayan yaşlar armağanıdır tüm mısraları.

Bu yüzden yolunuz denizi olan bir şehre çıkacaksa, en güzel yol arkadaşıdır Didem Madak.

                                                                               ***

Toprağını öptüğüm gibi Didem. Her bayram yapılan mezar ziyaretleri gibi, daha çok yazacağım hakkında. Şiirinle çok yaşa...

Kategoriler

Şapgir