Çağın Karanlığı Üzerine

İlker Cihan Biner ve Misak Tunçboyacı, gün geçtikçe kuşatılan, yeniden inşa edilen ve artık neye benzediğini bilemediğimiz hayatlarımıza dair yazdılar.

İLKER CİHAN BİNER ve MİSAK TUNÇBOYACI

1
Her şey son derece mükemmel olmak zorunda. Her günü mükemmel kılabilmek için komuta kadememiz bizleri her alanda şekillendirmeye, her an sınırlarımızı daha da daraltmaya çabalıyor.
Cinayetlerle örülen duvarların yeniden bina edildiği, yükseltildiği bu hayatta yaşamak neye evrilmektedir, hiç düşündünüz mü?

2
Şeylerin tanımlarla benimsendiği ve o şeyleri dışlayan, yavanlaştıran ve kurban eden bir tarih. Antik Yunan’dan, Rönesans’a uzun bir tanımlar mezarlığı: Heretikler, Tanrı’nın varlığını kabul etmekle birlikte Hıristiyanlığa inanmayan Gayri-Hıristiyanlar, Sodomistler (keçiyi andıran kıllı habis yaratıklar), insanı baştan çıkaran kadınlar ve erkekler, keçiboynuzlu yaratıklar…
Bugün tıpkı asırlar önce yapıldığı gibi tanımların ardı arkası kesilmiyor. Çıyandan, çapulcuya, vatan hainine, bozguncuya kadar epeyce tanımın yeniden kotarıldığı bir dünya…

3

Huo Rf Off Flight-Kapalı Uçuş 2012

Adorno, distopyanın medeniyetimizi kendi teolojisi ekseninde yansıtıp onun o canavarca doğasını doğrudan açığa vurduğundan bahseder1. Aldous Huxley’in ‘Cesur Yeni Dünya’sı bu bağlamda yaşadığımız çağı özetleyen en önemli distopyalardandır. ‘Cesur Yeni Dünya’nın başlangıcında 34 katlı yerden bitme gri bir binanın üzerinde şu yazar: ‘Londra Merkez Kuluçka Ve Şartlandırma Merkezi’. ‘Dünya Devleti’nin ise sloganı bellidir: ‘Cemaat, Özdeşlik, İstikrar’. Yaşadığımız dünya, tıpkı ‘Cesur Yeni Dünya’ gibi tek tip bir dünya. Yaşam, kesintisiz bir biçimde, gözümüzün önünde şekillerden şekillere evrilirken, kalıplanıp bizleri tek tipleştiren tahayyül, hepimiz adına bir felaket. Sorgulamaları bir kenara terk ettikten sonra, kademe kademe arttırılan ve bahisler etrafında yoğurulan bu deney sahasının parolası da belli: İstikrar!

4
Bedenlerimiz biyo-politiğin ta kendisi! İktidarla kuşatılmış bedenlerimiz her an gözetim altında tutulurken, bir yerlerde kontrol edilip, sürekli düzenlenirken; demokrasi, ancak bizi yöneten bir devlet biçiminden ibaret. Yaşamlar, kapatıp-kuşatma mekânlarına sıkıştırılırken, bizlere derler ki, ‘artık… değilsin’. Okula gittiğimizde bizlere ‘artık ailenle değilsin, askere alındığımızda ‘artık okulda değilsin’ diyecek birileri çıkacaktır2.

Birileri okuldayken, ‘eğitim için’, askerdeyken ‘vatan için’, bankadayken ‘ekmek parası için’ diyerek, kulağımıza bir şeyler fısıldayacaktır. Denetim toplumları bu sayede meşrulaşacaktır.
Ressam Magritte’nin kara tahta üstüne resmettiği pipo resminin altında ‘bu bir pipo değildir!’ yazar. Magritte’nin pipo deseninden çok altına yazdığı yazı dikkatini çeker Foucault’nun. Çünkü Foucaut da ‘Kelimeler ve Şeyler’de denetim toplumuna dair benzer bir şeyi söyleyecektir: ‘Gördüğümüz söylediğimizin içine hiçbir zaman yerleşmiş değildir!’

5

Susan Sontag, ‘Susmanın Estetiği’ adlı makalesinde şöyle der: ‘Her çağın kendi tinsellik tasarısını yeniden üretmesi gerekir. Elbette bu tasarının sürekli yenilenmesi gerekir.'3 Dostoyevski’nin ‘İnsancıklar’ romanının yoksul kahramanı paltoyu soğuğa karşı değil, başkalarına karşı koymak için ister. ‘İnsan paltoyu başkaları için giyer’ der Devuşkin: ‘Çizmeye, gururumu korumaya ihtiyacım var.’

Ressam Huo Rf ,‘Kapalı Uçuş’ isimli çalışmasında, tıpkı bir Dostoyevski kahramanı olan Devuşkin gibi kendini çevreleyen karanlığa karşı zihnini gökyüzü ile resmeder. Genç ressam için kaçış bir uçuştur. Gökyüzüne uçuş.

6
Her koşulda sorgulamanın değil, itaatin beklentilendiği bir dünya, şimdimizin sınırlarını belirginleştiriyor. Düşünmek, taşınmak, bir mesele. Bir meseleye vakıf olmak önemli bir çaba. Bir çabaya düşmek, istikrarlı bir biçimde korkusuzca hareket edebilmek. Gerçekten de temiz havaya ve serbest alanlara ihtiyaç duyuyorsak, Walter Benjamin’in yıkıcı karakter tasviri başlangıç için bizlere iyi gelecektir: “Yıkıcı karakterin yalnız bir tek parolası vardır: Yer açmak. Ve de bir tek faaliyeti: Ortalığı temizlemek. Onun temiz havaya ve serbest alanlara ihtiyacı her türlü nefretin üstündedir. Yıkıcı karakter genç ve neşelidir. Çünkü genç tutar insanı yıkıcılık, kendi çağımızın bıraktığı izleri silip süpürdüğü için tutar; hatta keyiflendirir, çünkü süpürüp atma yıkıcı için tam bir indirgeme, kendi durumunun köküne inmek anlamına gelir.”4

 

1. Bülent Diken, “Huxley’in Cesur Yeni Dünyası ve Bizimkisi” (İsyan, Devrim, Eleştiri/Metis
Yayınları)

2. Ulus Baker’in F-Tipi, Mernis ve İnternet: Hapishanenin İçi Ve Dışı adlı yazısından alınmıştır: (http://www.korotonomedya.net/kor/index.php?id=21%2C230%2C0%2C0%2C1%2C0)

3. Susan Sontag, “Susmanın Estetiği” (Sanatçı: Örnek Bir Çilekeş/Metis Yayınları)

4.Yıldırım Türker’in Yıkıcı Karaktere Selam adlı yazısından alınmıştır: (http://www.radikal.com.tr/yazarlar/yildirim_turker/yikici_karaktere_selam-1040477

Kategoriler

Şapgir