Sasunlu Ermenilerin seslerle taşınan hafızası

Hollanda Leiden Üniversitesi Kültürel Antropoloji Bölümü’nden, Kürt halk şairleri (dengbêjler) üzerine bir doktora tezi yazmakta olan Wendy Hamelink, Müslümanlaştırılmış Ermenilerin, geçmişleriyle ve bağlılık hissettikleri kimliklerle müzik aracılığıyla kurdukları ilişkileri anlattı.

ALTUĞ YILMAZ

Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler Konferansı’ndaki konuşmasında, öncelikle, Kürt sözlü geleneklerinde ‘Ermenilik’ temasının yer alış biçimlerine değinen Hamelink, Van’da yaşayan bir Ermeni din adamının kızı olan ve Vali tarafından istenen, fakat bir Kürt gence âşık olan Meryem’in hikâyesini anlatan, ünlü ‘Metran Îsa’ destanından örnek verdi. Hamelink, Ermenilerin, Karapetê Xaço ve Gulê gibi, hep Kürtçe okumuş Ermeni dengbêjlerin şarkıları aracılığıyla da hatırlandığını, ancak bu müzisyenlerin, Ermeni değil Kürt kültürel hafızasının taşıyıcıları olduğunu belirtti.

Geleneksel Kürt müziğinin 20. yüzyıldaki en önemli isimlerinden, Ermeni dengbêj Karapetê Xaço (Garabet Haçaduryan, Batman - Bilêyder köyü, 1902 – Yerevan, 2005) 

16. yüzyılda Osmanlı egemenliği altına giren, ancak 19. yüzyıl sonlarına kadar, Ermeni köylerinden oluşan, büyük ölçüde bağımsız bir federasyon olarak kalan Sasun’un 1915 öncesi ve sonrasındaki nüfus yapısına dair bilgiler veren araştırmacı, soykırımdan kurtulan Ermenilerin çoğunun, ismen Müslümanlaşsa da, Hıristiyanlık inancını ve ritüellerini uzun süre devam ettirdiğini söyledi.

Hamelink, 1915’ten önce bölgede Ermenice, Arapça ve Kürtçe konuşulduğunu, birçok Ermeni’nin ve Kürt’ün birbirinin dilini bildiğini; 1915’ten sonra ise Ermeni dili ve kültürünün bir kuşak içinde bölgeden neredeyse tamamen silindiğini vurguladı. Hamelink, soykırım sonrasında, bölgede tanınan tek bir Ermeni dengbêj kaldığını, önceleri Ermenice şarkılar da okuyan Amo adlı bu müzisyenin, 1915’ten sonra Müslüman olup Ömer adını aldığını ve yalnızca Kürtçe okuduğunu anlattı. Araştırmacının, sunumunun başında, Sasunlu bir Ermeni’den yaptığı alıntı da, bu gerçekliğe işaret ediyordu: “Kürt müziği artık kulağımızdan silinmiyor”

Ermeni-Arap bir Kürt dengbêjin hikâyesi

Hamelink, Ermeni kimliğinin bir yandan neredeyse yok olmuş olmasının, bir yandan da unutulamayışını, bir Kürt dengbêjin hayat hikâyesine odaklanarak anlattı. Babasının Ermeni olduğunu söylemekten çekinmeyen ve Hıristiyan kökenli bir Müslüman olmaktan gurur duyan, birçok Sasunlu Ermeni’nin aksine, kendini ‘Fılle’ değil, Kürt ve Müslüman (‘Misilmîn’ yani Müslüman olmuş Ermeni) olarak tanımlayan Dengbêj Cihan, soykırımdan kurtulup din değiştiren Hagop ile Arap bir annenin oğlu olarak, 1925 yılında, Hewrê köyünde dünyaya gelmiş. Sekiz yaşındayken, annesi babasını terk etmiş ve başka biriyle evlenmiş. Babası da kısa süre sonra ölünce, Cihan, bir Kürt’le evli olan halasının yanında büyümüş ve 20 yaşlarındayken, annesi Ermeni, babası Kürt olan bir akrabasının (Hamo Ağa) davetiyle, onun köyüne gidip yanında çalışmaya başlamış; bir süre sonra da, kızıyla evlenmiş. Cihan, dengbêjliği, ağanın evine gelip giden dengbêjlerden öğrenmiş.

Hamelink, bölgedeki Müslümanlaşmış-Kürtleşmiş Ermeniler ile Hıristiyan kalmış olanlar arasındaki ilişkilere dair bir örnek olarak, Dengbêj Cihan’ın anlatısından, zorla Müslümanlaştırıldıktan sonra Hıristiyan kimliğine dönen bir kadın dengbêjden söz ettiği bölümü de aktardı. Dengbêj Cihan, Müslüman adı Henîfe olan Xemê’den, hayatında gördüğü tek kadın ve Ermeni dengbêj olan bu kadının icracılığından büyük bir hayranlıkla söz ediyor.

Hamelink, dokuz çocuğu olan ve 2004’ten beri İstanbul’da yaşayan Dengbêj Cihan’ın bütün çocuklarının, Kürt hareketinin güçlü savunucuları olduğunu, kendi çocuklarıyla her zaman Kürtçe konuştuklarını, bir avukat olan ve İstanbul’da yaşayan en küçüklerinin ise, kökenlerindeki Ermeniliği yeniden keşfettiğini ve Ermenice bir isim aldığını, hem Kürt hem de Ermeni meselesini yakından takip ettiğini söyledi. Babası Dengbêj Cihan ise, “Ben Kürt ve Müslüman’ım, Fılle değilim” demeye devam etse de, kişisel ‘Ermenilik’ hikâyesini, çekinmeden anlatıyor.

Hamelink de, sunumunu, Türkiye’de Ermeni kimliğinin sistematik bir şekilde silinmeye çalışıldığını, ancak buna rağmen, Ermenilerin ‘ses’inin, artık Kürt olan bir dengbêjin sözlerinde olduğu gibi, yankılanmaya devam ettiğini belirterek tamamladı.