Besni’de dönmeler ‘kocaman bir aile’

'Taner Akçam’ın defaatle altını çizdiği üzere, Ermeni Soykırımı’nın yapısal unsuru olan zorla din değiştirme, yani Müslümanlaştırma konusu üzerine put kırıcı bir konferans düzenlendi. Konferans katılıcımlarından biri olarak Murad Uçaner ile birlikte Adıyaman Besni’de çocuk yaşta yetim bırakılan Ermenilerin nasıl Müslümanlaştırıldıklarının hikâyesinden bir kesit sunduk.'

Murad Uçaner ve Ümit Kurt 

ÜMİT KURT

2-4 Kasım 2013’te Türkiye’de tıpkı 2005’te yine İstanbul’da düzenlenen konferansta olduğu gibi tarihi bir olaya tanıklık ettik. Taner Akçam’ın defaatle altını çizdiği üzere, Ermeni Soykırımı’nın yapısal unsuru olan zorla din değiştirme, yani Müslümanlaştırma konusu üzerine put kırıcı bir konferans düzenlendi. Konferans katılıcımlarından biri olarak Murad Uçaner ile birlikte Adıyaman Besni’de çocuk yaşta yetim bırakılan Ermenilerin nasıl Müslümanlaştırıldıklarının hikâyesinden bir kesit sunduk.

1915 öncesinde Adıyaman’da Türkler, Süryaniler, Ermeniler ve Aleviler birlikte yaşıyorlardı. Şehirde yaşayan 700 Ermeni ve 100 Süryani ailenin birçoğu bölgenin zanaatkârlarındandı. Şehirde bulunan 1600 senelik Ermeni mezarlığı ise bu bölgenin tarihi Ermeni bölgesi olduğunun işaretidir.

Bizim anlattığımız hikâye, o yıllarda Adıyaman sancağına bağlı olan Besni kazasında geçiyor. 1915 yılı öncesinde, Ermeni Patrikhanesi rakamlarına göre Besni’de 8 merkeze dağılmış şekilde 4550 Ermeni yaşıyor. 1915’te Besni’de yaşayan Ermeniler, 400 civarında ev ile 128 dükkânı terk etmek zorunda kalarak tehcire gönderilmişler. Kazada Ermenilere ait üç kilise ile bir manastır bulunuyor. Dört okulun bulunduğu Besni’de bu okullara devam eden öğrenci sayısı ise 320.

Besni’de yaklaşık 1800 kadın, çocuk ve çok az erkekten oluşan bütün halk, 28 Temmuz 1915’te Adıyaman ve Besni için alınan tehcir kararı ile güya Urfa’ya nakledilmek üzere sürüldü. Fırat Nehri’ne akan Göksu Nehri’nde soyunmak zorunda bırakılıp, topluca öldürülüp nehre atıldılar.

1915’te Besni’de ailelerini kaybederek yetim kalan ve daha sonra çeşitli aileler tarafından evlatlık alınarak Müslümanlaştırılan yetimlerin sayısı ise 35-40 civarında. Fakat bu yetimlerin tamamı Besni’den gelmiyor. Besni’de aileleri Tehcir’den bir daha geri dönemeyip yetim kalan çocukların yanında, Zeytun, Maraş, Malatya, Sivas, Bayburt ve diğer çevre vilayet ve kazalardan Besni’ye muhtelif yollarla getirilen yetimler de var.

Bizim görüşme yaptığımız kişiler de dâhil olmak üzere söz konusu yetimlerin neredeyse tamamının birbiriyle akraba olması ise çok dikkat çekici. Zira bu yetimlerin büyük çoğunluğu, kendi aralarında evlendirilmiş. Dolayısıyla bu akrabalığın kökeni, görüştüğümüz kişilerin nineleri ve dedelerinin akraba olmasından neşet ediyor.

Bu çalışmadaki amacımız, 28 Temmuz 1915’te alınan kararla önce Adıyaman ve daha sonra oraya bağlı bir kaza olan Besni’de vuku bulan tehcir ve soykırım sürecinde yetim kalan ve yine Besni’ye çevre yerleşimlerden gelen yetim çocukların hikâyesini bu çocukların torunlarının ağzından aktarmaya çalışmaktı. Söz konusu yetim çocukların tamamı Müslümanlığa ihtida etmiş ve inançlı birer Müslüman olarak yaşamışlar. Onlardan sonra gelen iki kuşak da aynı şekilde yaşamaya devam ediyor. Buna rağmen, yaşadıkları Sünni-Türk kimlikli toplum, bu kişileri ‘gavur’ ve ‘dönme’ olarak kodlamış, bu kodlama yapısal ve hatta yasal bir hal alarak tüm gücüyle sürüyor.  

Üçüncü kuşağın yaşadığı bu dramı ve karşı karşıya kaldıkları durumu, en iyi özetleyen görüştüğümüz iki kişinin şu cümleleridir:

“Yahu bari bıraksınlar unutalım, hayatımızı devam ettirelim... Yahu arkadaş biz neyiz? Kimiz? Sen anneni seçtin mi? Babanı seçtin mi? Doğduğun yeri seçtin mi? Sadece arkadaşını seçersin. Neyin peşindeyiz o zaman? Biz Nuh’tan geliyoruz, onun çocuklarıyız. Oraya kadar gel, ondan sonra insanı sev, gel konuşalım.”

“Yani şu anda bile yanımızda bir Besnili olsa bir konu tartışsak hala bu benim yüzüme vurulur yani dönme olmam. Sanki ben şerefsizlik, namussuzluk yapmışım...”

Torunlara göre 1915’in nedeni ekonomik

“En önemli faktör ekonomi… Para için yaptılar, çünkü hepsi (Ermeniler) zengin, hiç fakirleri yok. Gidip boğazına sıkıp alamaz ya! Zaten kazandığının üçte birini vergi olarak alıyor. Üzerine gitse isyan çıkacak. Ben zannetmiyorum, azınlıklar pek başkaldırmaz. Azınlıklar yumuşak olur, hepsi dinibütün olur. Sadece para, başka bir şey değil. Sırf para için bunu yaptılar.”

“Bunların eşraflığına da aldırma. Hepsi bizim paramızın üstüne yatıp iç edenler. Boğos’un ailesinin hali vakti bir hayli yerindeydi ve Keremoğlu, Boğos’u evlat edinince bunların hepsini aldı. Zaten diğer çocuklar için de geçerli bu. Sadece çocuklarını bırakmadı ki, bu aileler mallarını mülklerini de bıraktılar. Tehcir’den sonra kalanların mallarını gücü yetenler aldı. Kimin gücü kime yetiyorsa, malları onlar aldı.”