Ermeni nefretinin üretim araçları

Konferansta 1915’ten önce Kürtlerin Ermenilere karşı olumsuz algısının üretilme sürecine odaklanan Mardin Artuklu Üniversitesi’nden Ramazan Aras’a göre bu şiddetinin ortaya çıkmasının sebepleri, kullanılan ‘devletçilik’ Hıristiyanlık karşıtı devlet destekli dini söylem.

SEVAG BEŞİKTAŞLIYAN
besiktasliyan@agos.com.tr

Mardin Artuklu Üniversitesi Antropoloji Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Ramazan Aras, konferansın ikinci gününde “Misilmenî: Müslüman Kürtlerin Müslüman Ermenilere Bakışına Dair Bir Analiz” isimli bir sunum yaptı. Konferans boyunca üzerinde pek durulmayan bir konu olan 1915’ten önce Kürtlerin Ermenilere karşı olumsuz algısının üretilme sürecine odaklanan Aras, bu şiddetin ortaya çıkmasının sebeplerine dikkat çekti. Aras’a göre bu şiddete kapı aralayan olumsuz algının oluşmasındaki ilk sebep, 1900’lerin başlarında basında, okullarda ve siyasi diskurda kullanılan söylemler.

Devletin Ermenilerin ‘hile ve ihanet’ içinde olduğu iddiasını bu kanallar vasıtasıyla yaygınca ürettiğini söyleyen Aras, olumsuz algının oluşmasını sağlayan bir diğer sebebin, geçmişten günümüze süren Hıristiyanlık karşıtı devlet destekli dini söylemler olduğunu ifade ediyor.

Böyle buyurdu El Minhac

Şafii mezhebinin önde gelen otoritelerinden İmam Nevevi’nin Kürt medreselerinde fıkıh konusunda okutulan en temel eseri olan el-Minhac’ı, bu örneklerden biri. Ticari, evlilik, arazi gibi konularda ortaya çıkan hukuki anlaşmazlıklar molla ve şeyhler tarafından çözümlenmek istendiğinde günümüzde de kaynak olarak kullanılan en temel metinde yer alan Hıristiyan ve Yahudi karşıtı ifadelerden bazıları şöyle:

“Müslüman komşusunun binasından daha yüksek bina yapmaktan zimmilerin engellenmesi gerekir. Bazılarına göre bu yasak zorunluyken, bazılarına göre bu zorunlu değil, böyle davranılması daha iyidir. Doğru olan Müslüman komşunun evi ile aynı seviyede bile olsa yasaklanmasıdır. Ancak başka ayrı bir mahallede iseler bundan engellenemezler. Zimmi kişi ata binmekten engellenir, ancak katır ve eşeğe binmekten engellenmez. Merkeplerine binerken demir değil, tahta üzengi kullanmaları gerekir. Yolda seyrederken, en dar tarafa doğru gitmeleri gerekir. Bir mecliste öne katılmamaları gerekir. Müslümanların bulunduğu bir hamama girdiklerinde ve elbiselerini çıkardıklarında demir, rısas veya başka bir maddeden bir şeyi boyunlarına geçirmeleri gerekir. Açıkça içki içmeleri, domuz yemeleri ve merasimlerini açıkta yapmaları yasaklanır.”

“Zimmi kişi küçük düşürülmek suretiyle kendisinden cizye alınır. Şöyle ki zimmi başını eğer, cizye alan kişi sakalından çekiştirir ve bu esnada cizyesini tartıya koyar. Bu şekilde cizye almak daha iyi olandır, bazılarına göre böyle davranmak vaciptir. Ben derim ki, bu şekilde davranmak batıldır.”

Aras, 1950’lerde ve 60’larda Cizre’de geniş bir etki alanına sahip olan Nakşibendi Şeyhi Şeyh Seyda’nın vaazlarında sıklıkla Hıristiyanlarla alışverişin kesilmesini, arkadaşlıktan kaçınılmasını ve onların yemeklerinin yenmemesini tavsiye ettiğini belirtiyor.

‘Müslümanımsı’

Ramazan Aras, 1915’teki Soykırım sonrası Müslümanlaş(tırıl)mış Süryani ve Ermenilere karşı Müslüman Kürtlerin bakış açısını, ihtida eden gruplara verilen isimler üzerinden de okuyor. Kürtler tarafından Müslümanlaş(tırıl)mış Süryani ve Ermeniler için kullanılan ifadelerden biri ‘bav filih’. Bav, Kürtçede ‘ata, dede’ anlamına gelirken, ‘filih’ ise aşağılayıcı şekilde ‘Hıristiyan, gâvur’ anlamında kullanılıyor. Ayrıca ‘filih’ kelimesi köken itibarıyla ‘köle’ anlamına da geliyor. Müslümanlaş(tırıl)mış Süryani ve Ermenilere için özellikle Mardin, Siirt ve Şırnak’ta kullanılan diğer ifade ise ‘Misilmenî’. Aras’ın bu kelimenin anlamını sorduğu Müslüman Kürtler genelde bu sözcüğün anlamını bilmediklerini ve babalarından öğrendiklerini söylemişler. Aras’a göreyse ‘Misilmenî’ kelimesinin Kürtçede Müslüman anlamında kullanılan ‘Misilman’ yerine kullanılmasının sebebi, Ermeni ve Süryanilerin geçmişte Hıristiyan olduklarını vurgulama anlamı taşıyor. Bu kelimenin morfolojik açıdan Arapçadaki ism-i tasğir (küçültme kalıbı) kalıbına çok benzediğini belirten Aras, kelimenin sonundaki ‘î’ harfinin “tam olmamış” anlamı katmak için kullanıldığını iddia ediyor.

Ramazan Aras’ın sunumundan

‘Memleketin saadeti Ermenilerle ittifaka bağlıdır’

20. yy’ın başlarında Kürtler arasında Ermenilere karşı yükselen şiddet dalgasına dair uyarılarda bulunan Kürt entelektüeller de yok değil. Aras’ın sunumunda değindiği bu örnekler arasında en çarpıcılarından biri, babası Botan Beyi Bedirhan’ın özellikle bölgedeki Nasturilere karşı iki büyük katliama giriştiği bilinen Abdurrahman Bedirhan. Kürdistan gazetesinde, Kürtleri “Abdülhamid’in Ermenilere yönelik katliamlarına katılmamaya” çağıran Bedirhan, Ermenileri de “bağımsız devlet hayalleri” nedeniyle eleştiriyor.

Bir dönem Bağdat Mebusu olan Babanzade İsmail Hakkı’nın bu minvalde yazdıkları da dikkate değer: “Kürdler üzerine atılan ağır iftiralardan biri, Ermenilere sözde eskiden beri düşmanlıklarının bulunması ve sözde öteden beri Ermenilerin can düşmanı olmalarıdır. Geçen dönemi (Abdülhamid dönemi) insanlık tarihinden çıkarıp atmak mümkün olsa, hiç bir halkın, komşusu, her zaman arkadaşı olan diğer bir halk ile o ölçüde iyi anlaşıp bağdaştığı görülemez.”

Aynı dönemde, Bediüzzaman Said Nursi’nin de kendisine Ermenilerin düşmanlığı ve ihaneti üzerine sorulan soruya verdiği “Size bunu kat’iyen söylüyorum ki şu memlekettin saadeti ve selameti, Ermenilerle ittifak ve dost olmaya bağlıdır” cevabı da dikkat çekici örnekler arasında yer alıyor.