Futbolun konuşulmadığı futbol programları

Can Öktemer, futbol konuşulması amaçlanırken, maç yayını olmadan dört saat sürdüğü için siyaset, askerlik anıları gibi birçok başka şeyin de konuşulduğu futbol programlarında tekrar tekrar üretilen erkeklik kodlarını vurguluyor ve çok rağbet gören bu programların aslında milliyetçilik, ırkçılık, cinsiyetçilik ve homofobi dolu içeriklerine dikkat çekiyor.

CAN ÖKTEMER

can.oktemer@gmail.com

Türkiye'de futbolun sadece bir spor dalı olmadığı günün 24 saati yaşanan bir olgu olduğu bilinen bir gerçektir. Bu topraklarda gazeteler bile okunmaya, spor sayfalarının olduğu son sayfadan başlanır. Maç 90 dakikadır ama o maçın muhabbeti yıllar bile sürer. Öyle bir tutkudur ki Türkiye'de futbol, bu durumu hayatın her alanına taşmıştır. Sinan Engin'in Türkiye'nin olimpiyatları Japonya'ya kaptırmasından sonra sarf ettiği 'Tokyo ne ya? Futbolda başarısı ne? Sporda başarısı ne?' sözü bile Türkiye'deki spor algısı üzerine bir fikir verebilir. Bu durum haliyle futbolun sadece sahada kalmadığı, medyaya dolayısıyla televizyona kayan bir durum yaratmıştır. Hafta sonları televizyonların en çok izlenen programların olması şaşırtıcı değildir elbette. Bu programların özellikle maçın tartışmalı pozisyonlarının yorumlandığı anlar o kadar önem arz eder ki futbolcular bile maç sonlarında 'Erman Hoca akşam pozisyonu televizyonda değerlendirir' bile derler.

Lig maçlarının yayın haklarının TRT'den şifreli kanallara geçtiği 90'lı yıllardan beri futbolseverler için vazgeçilmez programlar bunlar. Ağırlıklı olarak yorumcu olarak eski futbolcu ve hakemlerin oluşturduğu bu programları her ne kadar  bir kesim izleyici büyük ciddiyetle takip etse de son yıllarda, özellikle internetin de etkisiyle genç kuşak izleyici içinde vazgeçilmez olmuş durumda. Gerek Ekşi Sözlük'te gerekse sosyal medyada programı takip eden bir yığın genç izleyici var. Elbette bu programları takip eden genç izleyiciler bu işleri ciddiyetle izlemiyorlar. O programlardaki yorumcuların komik hallerine, ağızlarından kaçan küfürlere gülüyorlar. Erman Toroğlu'nun yapacağı argolu içerikli bir yorum, Ahmet Çakar'ın komplo teorileri, Ziya Şengül'ün her Fenerbahçe mağlubiyetinden sonra öfkeli halini takip ediyorlar, videolarını YouTube'a koyuyorlar ve hallerinden anlaşılacağı gibi çok eğleniyorlar.

Program yapımcıları da bu potansiyeli keşfetmiş olacaklar ki bu komik hallerin dozunu her hafta yükseltiyorlar. Fakat bu programlar bu kadar rağbet görürken yine bu programların üretmiş olduğu milliyetçilik, ırkçılık, cinsiyetçilik ve homofobi dolu içerikleri biraz göz ardı ediliyor. Başta Telegol, Beyaz Futbol olmak üzere  büyük televizyon kanallarının vazgeçilmezi durumundaki bu işler aynı zamanda Türkiye'deki hegemonik erkeklik kodlarının birer yansıması görevini görmekte. Türkiyeli erkeklik kodlarından biri olan kahvehane sohbetlerinin bir benzeri bu futbol programlarında birebir gerçekleşmekte. Maç esnasında rakibin darbesiyle yere düşen futbolcu için 'futbol erkek oyunu, öyle her darbe ile yere düşmeyeceksin' gibi sözlerden, uzun saçlı, küpeli futbolcular için çeşitli “imalara” varana kadar hegemonik erkeklik söylemleri sıklıkla karşımıza çıkmakta.

Bu kahvehane sohbeti izleyici için çok ilgi çekici bir hal alıyor. Hiç bir maç yayınını göstermeden (elbette yayıncı kuruluşun tekelci politikası yüzünden) dört saate yakın süren bu programlarda sohbet bir noktadan sonra günlük siyasetten, askerlik hatırlarına varıyor.  Bununla beraber bu programlar sadece erkeklik kodlarını yeniden üretmekle kalmıyor Türkiye'deki egemen ideoloji olan muhafazakâr milliyetçilik söylemlerinden de kaçınmıyorlar elbette. Takımları çalıştıran ve  ligdeki performansları kötü giden yabancı hocalar için sanki önceliği başkaymış gibi “para kazanmaya geliyor bunlar buraya” tarzı yorumlardan “kendini kovdurup tazminat peşinde” yorumlarına varana kadar yabancı düşmanlığını açıkça ilan eden söylemlere sahipler. Ayrıca yine futbol takımlarındaki siyahi futbolcular için yapılan türlü belden aşağıya şakalar da cabası... Bununla beraber “milli takımı sadece Türk hocalar çalıştırmalı” söylemi, yabancı takımlarla oynanan maçlarda yükselen milliyetçi yorumlar ve rakibi aşağılayan, Türklüğü öven cümleler de bu programlarda sıklıkla yer almakta.

Haliyle içerikleri bir çok açıdan son derece sıkıntılı olan bu televizyon işleri genç izleyici için her ne kadar eğlenceli görünse de kabul edilmeli ki bir noktadan sonra bu sıkıntılı söylemleri görmezden gelinmekte. “Nasıl olsa bir şey olmaz” denilerek de her hafta tekrar tekrar bu söylemler yeniden üretilmekte. Bu programlar yüzünden, futbola güzellik katan her an da yok olup gitmekte... Ama kim bilir, belki gelecekte, her maçta mağlup olan futbul romantiklerinin de galip geleceği bir dönem olacaktır. 

Kategoriler

Şapgir