Yakup Köse ve üzerimize kâbus gibi çöken 28 Şubat!

Filiz Işıker, yargılaması ‘tek boyutlu’ olarak süren 28 Şubat’ın 14 yaşındayken idamla yargılanan, belki de en büyük mağdurlarından Yakup Köse ve 32 kişiye yeniden açılan davayı yazdı.

FİLİZ IŞIKER

28 Şubat’ın birçok mağduru var şüphesiz ama biri var ki, yaşadıkları bir çocuğun başına gelmesi muhtemel olmayacak kadar korkunç. Yargılanma süreci hukuksuzluğun dik alası! Henüz 14 yaşındayken idamla yargılanıp 10 yıl hapis yatan Yakup Köse’den bahsediyoruz.

Bugünlerde ise tekrar ceza alması söz konusu. 14 yaşında imam-hatip lisesi talebesiyken katıldığı, Çeçenistan’a destek mitinginde ‘İBDA-C selamı’ yaptığı ve ‘Allahu Ekber’ diye slogan attığı için evine yapılan bir operasyonla gözaltına alınıp türlü baskılar sonucu hayatında ilk kez duyduğu İBDA-C’ye üye olmakla suçlandı. Kendisi, aslında yaptığı işaretin ne olduğunu, İBDA-C’nin ne anlama geldiğini bilmediğini, sadece büyüklerinden gördüğü için o an yaptığını ifade ediyor. Gözaltı sürecinde ona zorla imzalatılan bir belge sonucu idamla yargılandı. “14 yaşında bir çocuk, 7 yere bomba atmak ile suçlanıyordu. Anayasal düzeni cebren yıkmaya teşebbüsten kalemi kırıldı, idam cezası aldı.”

14 yaşında olmasına rağmen ıslahevi yerine yetişkin cezaevine, katillerle aynı koğuşa konuldu. Öncesinde ise Antalya’da bir hücrede tutuldu. Hücre sürecinden sonra Nazilli Cezaevi’ne nakledildi. Burası yetişkin cezaeviydi. Köse, ıslahevlerinde yer kalmadığı gerekçesine bir türlü anlam veremiyor haklı olarak. Cezaevinde yaşadıklarını şu sözlerle ifade ediyor:

“Alt ranzada yatan mahkûm, karısını öldürmekten cezaevindeydi. Üst ranzada yatarken gürültü yapmamaya çalışır ve beni ne zaman öldüreceğini düşünürdüm. Buna rağmen, devletin, ne yapalım yerimiz yoktu, demesini kabul edemiyorum.”

Karar duruşmasından önce, oğlunun idamla yargılandığına inanamayan annesi Yakup’un ‘Mickey Fare’ baskılı bir tişört giymesini istiyor. “Hâkim seni böyle görünce belki çocuk olduğunu hatırlar” diye ümit ediyor. Ancak hâkim, Köse’nin yüzüne dahi bakmamış kalemini kırarken.

Mickey örneği birçoğumuza “Uçurtmayı Vurmasınlar” filmini hatırlatır. Filmde altını ıslatan çocuk Mickey’i suçlar. Ancak Mickey, bu sefer Yakup Köse sayesinde belki de ilk kez aklanıyor.

Yakup Köse, ilk olarak müebbet hapse çarptırıldı. Fakat yaşı küçük olduğundan cezası 18 yıl 8 aya düşürüldü. 2005 yılında ise çıkan şartlı salıverme yasası sonrası özgürlüğüne kavuştu. Ancak hakkında açılan başka bir dava yüzünden bugünlerde tekrar yargılanıyor ve bu karar onanırsa tekrar cezaevine konacak. Yakup Köse gibi 32 kişi daha bu davada yargılanıyor ne yazık ki! Bandırma Cezaevi’nde yattığı sıralarda Noel Baba -Yakup Köse’nin anlatımına göre “solculara yapılan” Hayata Dönüş Operasyonu ile aynı dönemde- diye adlandırılan operasyon sonucu savunmasız insanlara ateş açılmış 1 mahkûm ölmüş ve 9 mahkûm da yaralanmıştı. Yakup Köse de yaralananlar arasında yer alıyordu. O da kolundan yaralanmıştı. Arkadaşlarıyla ‘tabutluk’ denen hücreye kondu... Şu sıralar 2000 yılında gerçekleştirilen operasyon sırasında askere karşı isyan ve yangın çıkarma suçlarından yargılanıyor. Bu davada Köse dışında 32 kişinin bir kısmı da, Köse gibi çocuk yaşta içeri girmiş ve hala hapis yatan kişiler.

Dava 27 Kasım’da Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde görüldü. Davada karar çıkması bekleniyordu, ancak 25 Aralık 2013 tarihine ertelendi. Ertelenmesinde hiç şüphesiz Köse ve arkadaşlarının uğradığı haksızlığı gündeme taşıyan kamuoyuna duyuran bir takım köşe yazarları ve yurt çapında düzenlenen eylemlerin de payı olduğu söylenebilir. Yakup Köse, uğradığı haksızlığın devlet tarafından görülmediğinden yakınıyor. Geçtiğimiz günlerde Rusya’da tutuklanan Greenpeace üyesi Gizem için seferber olan devletin onu ve arkadaşlarını neden görmediğini soruyor?

Yaşadıklarını kitaplaştıran Yakup Köse’nin geçtiğimiz Şubat ayında Kökler Yayınevi’nden çıkan “Bir Çocuğun Gözünden 28 Şubat – Cezaevi Notları” kitabından bir anekdot:

“Normal bir tıraş beklerken saçlarımın usturaya vurulmasıyla dımdızlak kalıyorum ve bu halde fotoğraf çekimine götürülüyorum. Polis, gardiyan tamam da, fotoğrafçıdan dayak yiyeceğim hiç aklıma gelmezdi. İçeri girer girmez, bir tekmede beni yere seren fotoğrafçı, 'Ulan yobazlar, ulan cumhuriyet düşmanları, bu devleti size yıktırmayacağız,' dedikten sonra bir de en ağırından küfürler ediyor. Benim için dayak yemek neredeyse sıradan bir durum haline geldi. Elime bir levha tutuşturup fotoğrafımı çekiyorlar. Kafa usturaya vurulmuş, surat morluklarla dolu bir halde hücreme geri götürülüyorum...”

28 Şubat Darbesi’nin failleriyle ne yazık ki hâlâ hesaplaşılabilmiş değiliz. Evet, Batı Çalışma Grubu ile ilgili şu sıralar 103 sanık yargılanıyor, ancak bu işin sadece bir boyutu. Bunun yanında sermaye, medya, bazı dernek mensupları ve üniversite hocaları gibi 28 Şubat sürecinin uygulayıcılarının da yargılanması gerekiyor. Ancak bu şekilde hesaplaşılabilir bu darbeyle. Sadece mağdurların değil, vicdan sahibi herkesin bu meseleyi sahiplenmesi gerekiyor. Haksız yere tutuklanan, işkencelere maruz kalan, hayatı karartılan, Pınar Selek ve Salih Mirzabeyoğlu gibi sembol isimlerin de aralarında bulunduğu bütün mahkûmların bir an önce serbest kalması dileğiyle...

Kategoriler

Şapgir