‘Boşandıktan sonra dost kalabilen çift görmedim’

Avukat Didem Konaş Büyükpınar’ın ‘Bir Boşanma Avukatının Anıları’ adlı ilk kitabı NTV Yayınları’ndan çıktı. Büyükpınar, kitabında Türk Medeni Kanunu’ndaki boşanma maddelerini, küçük açıklamalarla birlikte vererek, bu maddelerle ilgili, tanık olduğu boşanma hikâyelerini okura sunuyor. Büyükpınar’la buluşup kitabına, evliliğe ve boşanmaya dair söyleştik.

ÖZGÜN ÇAĞLAR
ozguncaglar1@gmail.com

Avukat Didem Konaş Büyükpınar’ın ‘Bir Boşanma Avukatının Anıları’ adlı ilk kitabı NTV Yayınları’ndan çıktı. Büyükpınar, kitabında Türk Medeni Kanunu’ndaki boşanma maddelerini, küçük açıklamalarla birlikte vererek, bu maddelerle ilgili, tanık olduğu boşanma hikâyelerini okura sunuyor. Büyükpınar’la buluşup kitabına, evliliğe ve boşanmaya dair söyleştik.

  • Avukatların müvekkillerinin sırlarını paylaşması uygun mudur?

Anlattıklarım, şahit olduğum boşanma davalarından en az üçünün kurgulanmış hali. Hikâyeler, öncesinde kanundan alıntıladığım boşanma sebeplerine örnek olsunlar ve insanlara yol göstersinler diye yazıldı.

  •  Sizce kuşaklar arasında evliliğe ve boşanmaya bakışta nasıl farklılıklar var?

Bizim kuşağın anne babası için, yani 1930’lu 40’lı yıllarda doğmuş olanların kuşağı için evlilik, ölüme kadar sürmek üzere yapılıyordu. Fakat zaman içerisinde kadınların da ekonomik bağımsızlığın kazanmasıyla beraber, kadın kocasına o kadar da bağlı olmadığını anlamaya başlıyor. Kendi ayakları üzerinde durmaya başlayan kadın, “Neden bu adamı çekeyim ki ben?” diye düşünüyor. Ama 1980 sonrası kuşağa ait gençlerin bazen, bir oyun olarak evlendiklerini görüyoruz. Sonradan evlilik kendilerine hayal ettikleri özgürlüğü sağlayamıyor. Mesela bu kuşağın kadınlarına eve gelince yemek yapmak ya da evin düzenini sağlamak zor geliyor. O zaman bu kadınlar da “Neden bu adamı çekeyim ki ben?” diye düşünüp boşanıyorlar.

  • Şahit olduğunuz çok sayıda kötü evlilik varken, evliliğin insan doğasına aykırı olduğunu düşündüğünüz oldu mu hiç?

Ben kişisel olarak evlilik fikrine muhafazakâr yaklaşıyorum. Evliliğin, topluma karmaşa değil, düzen getireceğine inanıyorum. Evlilik kurumuna saygılıyım. Bunun yanında da mutsuz gidiyorsa evlililiğin bitirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Körü körüne bir muhafazakârlık değil benimki; akılcı, mutluluğa dayanan bir şey.

  • Evliliği bir maratona benzetirsek, neden hep bir taraf erken yoruluyor ya da pistin dışına çıkıyor? İki kişi genelde neden aynı anda evliğini bitirmiyor sizce?

Olur da iki kişi aynı anda maratondan koptuysa, anlaşmalı olarak boşanıyorlar zaten. Ama genelde evlilikler bir iktidar mücadelesi olarak sürüyor. Baskın olan taraf, kadın ya da erkek olsun, gücünü karşı tarafa kabul ettirdiyse, istediği düzeni devam ettirebiliyorsa, evlilik onun açısından zaten sürüyor. Ezilen taraf da dayanamaz hale gelince “Yeter” diyor.

  • Evliliğin sürebilmesi için insanların daima birlikte mi hareket etmesi gerekiyor?

Evlilik birliği içinde kadın ve erkeğin zaman içinde ortak zevklere, ortak beğenilere sahip olmaları çok doğal. Ancak kadının ve erkeğin aynı şeylerden zevk almaları biraz da insan doğasına aykırı. Çiftler birbirlerini biraz rahat bırakmalılar. Herkes hoşlandığı şeyleri kendi başına da yapabilmeli, kendine ve hobilerine zaman ayırabilmeli.

  • Ama birçok insan, eşinden farklı zevk sahibi olmasını, boşanmalarına bir gerekçe olarak gösteriyor?

İnsanların farklı hobilerinin olması tamamen birbirlerinden kopuk yaşamaları demek değildir ki. Farklı hobileri olan çiftler, bunların yanında ortak noktalar bulamıyorlarsa, ortak zevkler paylaşamıyorlarsa o evlilik sorgulanmalıdır zaten.

  • Mutlu evliliğin sırrını nasıl açıklıyorsunuz?

Bana göre evliliklerde, insanlar gerçekten ve gerçekten kendi kişiliklerinden asla taviz vermeden karşısındakine hoşgörüyle yaklaşmalı. Adamın/kadının bir zevki var ama siz o zevkini hiç paylaşmıyorsunuz, bırakınız yapsın. Ama dediğim gibi, mutlaka ortak zevkler bulunması lazım.

  • Cinsellik dışında elbette...

Evet, cinsellik dışında. Müvekkillerimden dinlediğim hikayelerden biliyorum ki, insanlar bazen cinselliği evliliğin kurtarıcısı olarak görüyorlar. Daha da fenası, çocuk yaparak evliliklerini kurtarmak istiyorlar. Sonra, evlilik kötü gidiyor, bir çocuk daha yapalım, bir çocuk daha yapalım. Aslında en büyük kötülük bu çocuklara yapılıyor. Unutulmasın, çocuk asla evliliği kurtaracak bir şey değildir.

  • Boşanmak taraflarda nasıl bir etki bırakıyor?

Tecrübelerimden çıkardığım sonuç şu: Kadınlar, erkeklere göre maalesef boşanmalardan daha çok etkileniyor. Çünkü kadınlar daha naif, daha duygusal. Boşanma sonrasında çocuklar da, erkek ne kadar zengin, ilgili, eğitimli olursa olsun kadınlara kalıyor. Ama biz kadınlar çocuklarımızı kendimiz için doğurup, her zaman onlardan kendimizi sorumlu hissediyoruz. Çocuk rahmimize düştüğü andan itibaren anneyiz. Ama erkek öyle değil, erkek çocuğun üstünü başını aldığı zaman, eğitim giderlerini karşıladığı zaman babalık yaptığını zannediyor. Çocuk, emek isteyen çok özel bir hediye.

  • Boşanma sonrası neler yaşanıyor?

Bazı boşanmalarda çiftler “Boşanmamız önemli değil, biz dost kalacağız” diyorlar ama ben şimdiye kadar boşandıktan sonra dost kalan bir çift görmedim. Arkadaşlık bir süre devam ediyor ama birinin hayatına üçüncü kişi girince, her şey değişiyor. Ben davalarına baktığım çiftlere diyorum ki, “Çocuklarınızın sünneti, diploma töreni, düğünü var. İkiniz de bu özel günlerde bulunmak zorundasınız. Böyle günlerde birbirinizin yüzüne bakabilecek saygıyı koruyun çünkü çocuğunuzun bir tane annesi, bir tane babası var.”

  • Farklı dinlerden insanların yaptığı karma evliliklerle ilgili boşanma davalarına baktığınız oldu mu? Bu çiftler ne tür gerekçelerle boşanmak istiyorlar?

Eşlerin farklı dinlere mensup olduğu boşanma davalarım oldu. Benim kişisel fikrim, çiftleri boşanmaya iten sebeplerin din farklılığı değil, yetiştikleri toplumun farklılığı idi. Öncelikle yabancıların aile kavramı Türklerden daha farklı. Yetiştiriliş biçimi, örf ve adetlerin farklılığı gibi değişik etkenler, bireylerin evliliklerinde sorunlara yol açabiliyor. Aynı toplumda yetişmiş ancak farklı dinlere mensup evli arkadaşlarım var, evlilikleri de gayet mutlu devam ediyor.


‘Aile Konutu’ kadınları koruyan bir düzenleme’

  • Kitapta çoğu çiftin, son düzenlemelerle yasaya eklenen ‘Aile Konutu’ kavramından habersiz olduğunu söylüyorsunuz. Bunun gibi başka ne gibi yasalar gerekli sizce?

Bir arkadaşımdan bu konuyla ilgili “Keşke bu kitabından daha önce haberimiz olsaydı, yasadaki bu yeni kavramını bilmiyorduk” diye bir geridönüş aldım. Çünkü arkadaşımın eşi, hayatına yeni biri girdiği için kendisinden boşanmak istedi, arkadaşımı ve çocuklarını birlikte yaşadıkları evden apar topar gönderdi. ‘Aile Konutu’ kavramı, özellikle kadınları koruyan çok iyi bir düzenleme.

Kanunda eksiklikler tabii ki var: Yakın bir kadın arkadaşım var; eşiyle anlaşamıyor, ama eşi arkadaşımdan ayrılmak istemiyor.  Arada kavga-bağrış yok ama birlikte bir hayatları da yok. Arkadaşım boşanmak istiyor ama kocası istemediği için boşanamıyor. Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmak istediklerinde, tanık beyanlarıyla evliliklerinin kötü gittiği, kavga-bağrış olduğunu kanıtlamaları lazım. Yok böyle bir şey ama dediğim gibi ortak bir hayatları da yok. Yasaya göre, boşanma davası açılıp dava reddedildikten sonra taraflar, üç yıl bir araya gelmez ve ortak bir hayat sürdürmezlerse yeni bir dava açıp çift boşanabiliyor. Ama insan hayatından üç yıl  çok büyük bir kayıp. Mesela bu durum tekrar düzenlenmeli.

Kategoriler

Güncel Yaşam