‘Türkiye’de hapishaneler insan deposuna dönüştürüldü’

Emre Can Dağlıoğlu, Türkiye’de hapishanelerinin durumunu ve mahkûmların sorunlarını Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Başkanı Zafer Kıraç’la konuştu.

EMRE CAN DAĞLIOĞLU
misakmanusyan@gmail.com

Türkiye’de, özellikle sosyal medya kanalıyla hasta mahkûmlar sorununun aciliyeti son dönemde bir kez daha ortaya çıktı. Biz de, hapishanelerinin durumunu ve mahkumların sorunlarını, Türkiye’de hapishanelerin şartlarını uluslararası standartlara ulaştırmak için sivil toplumun katkısının mobilize edilmesi amacıyla 2006 yılında kurulan Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kıraç’la konuştuk.  

  • Türkiye’de devletin cezaevlerine bakış açısı nedir?

Türkiye’de bugün itibariyle 141.316 mahpus var, bunların 5.580’i kadın, 1.942’si (12-18 yaş arası) çocuk. Son 8 yılda, mahpus sayısı iki katına çıktı. Adalet Bakanlığı sürekli yeni hapishaneler yapıyor ve 2020 yılı hedefi 280.000 mahpus kapasiteli hapishanelere ulaşmak. Bu korkunç bir planlama. Avrupa ülkelerinde hapsetmek yerine alternatif yöntemler aranırken, Adalet Bakanlığı hapsetmeyi birincil öncelik olarak almaya ve sürdürmeye kararlı. Bir örnek verirsek, 83 milyonluk Almanya’da mahpus sayısı alınan önemli tedbirlerle ve alternatif uygulamalarla 80 binlerden 55 bine indi ve ülkenin 2020 hedefi de bu sayıyı 40 bin civarına düşürmek. Bizdeki durum ise çok vahim 74 milyonluk ülkede 141 bin mahpus ve 2020 hedefi 280 bin mahpus. Böyle nereye gideceğiz?

  • Cezaevlerinde mahkûmların yaşadığı sorunlar nelerdir?

Hapishanelerde çok fazla sorun var, en önemlisi kalabalık. Kapasite çok fazla aşılmış durumda ve sosyal yaşam sıfır noktasında. Hapishaneler adeta birer insan deposuna dönüştürüldü. Özellikle kadınlar ve çocuklar zor şartlarda yaşıyorlar. Engelli, LGBT, yabancı, yaşlı ve ağır hasta mahpusların durumuysa çok daha kötü.

Engelli mahpuslar için hapishanelerde yapılan düzenlemelerin bir kısmı göstermeliktir. Engelli mahpuslar, iki kat üzerine inşa edilen ve havalandırma hariç, neredeyse bütün sosyal kullanım alanları üst katlarda yer alan hapishanelerde sosyal yaşamdan mahrum bırakılıyor. Hiçbir maddi olanağı olmayan, birçoğunun ziyaretçisi gelemeyen yabancı uyruklu mahpuslar arasında mektubunu gönderebilecek pul parasından mahrum olanlar dahi bulunmaktadır. LGBT mahpuslar, kendi güvenlikleri gerekçe gösterilerek diğer mahpuslarla bir araya getirilmiyor. Bu durum onların ortak kullanım alanlarına çıkabilmesine engel teşkil ediyor ve tek LGBT mahpus olarak bulundukları hapishanelerde ise tecrit anlamına geliyor.

  • Son günlerde daha çok gündeme gelen bir de hasta mahkûmların sorunları var. Şu anda hapishanede bulunan kaç tane hasta mahkûm var? Bunların kaçı ağır hasta?

İnsan Hakları Dernekleri (İHD), ağır hasta mahpus sayısını 550 civarında olduğunu söylüyor. Adalet Bakanlığı’na göreyse bu sayı 330 civarında. Bu ağır hasta ve kendine bakamaz durumda bulunan mahpuslardan 115 tanesinin ciddi anlamda ölüm sınırlarında olduğunu biliyoruz. Bu insanların hapishanelerde tutulmaları utanç verici ve bu, bir insanlık suçu. 2012  istatistikleri hapishanelerde 262  mahpusun öldüğünü gösteriyor ve bu, büyük bir rakam. Haftada 5 tabut çıkmaktadır hapishanelerden. Şu ana kadarki veriler 2013’te bunun her gün bir ölüme dönüştüğünü göstermektedir. Bu da demek oluyor ki, devlet, hapishanelerde açıkça cinayet işliyor.

  • Cezaevlerinin hasta mahkûmlar için iyi bir yer olmadığı kesin. Bu açıdan, cezaevlerinin en büyük sorunları nelerdir?

Ağır hasta mahpuslar üç aşamada ciddi sorunlar yaşıyorlar. Birincisi, hapishanede koşullar hastalığının iyileşmesi yönünde hizmet edecek halde değil. Sağlık kontrolü, yemekler, sıcaklık gibi koşulların sağlanıp sağlanmadığı muamma. İkincisi, mahkemeye ya da hastaneye götürülüp getirilirken ambulans yerine ring araçları kullanılıyor. Bu araçlar, hasta olmayan bir mahpus için bile işkenceyken, hasta bir mahpusun transferi için kullanılması bütün insan hakları kurallarının ihlali anlamına geliyor. Üçüncüsü de tedavi için geldikleri hastanelerdeki koşullar ve hastane personelinin davranışları, onur kırıcı. Tedavi, adeta bir işkenceye dönüşmektedir.

Hasta mahpuslar için Metris’te yapılan R tipi Hastane-Hapishane, ne yazık ki, ihtiyaca cevap verebilecek kapasiteye de, insan haklarına dayalı bir yönetim anlayışına da sahip değil. Bu hapishane, bir sürgün yerine dönüştü ve Türkiye’deki hasta mahpuslar burada toplanmaya başlandı. Diyarbakırlı bir hasta mahpus, İstanbul’da ailesinde kopuk kalmak zorunda bırakıldı. Ayrıca bu hapishaneye sivil denetim yapılması hakkı kullandırılmıyor. Hâlbuki tabipler odası ve ilgili STÖ’ler, bu hapishanede incelemelerde bulunmalı.

  • Adalet Bakanlığı, Ocak 2013’te mevcut infaz geri bırakma maddesini genişletmesinin ardından hasta mahkûmlar adına olumlu gelişmeler yaşandı mı?

Biz, bu maddeden sonra 300 kişinin çıkacağını umarken, sadece 17 kişi yararlanabildi bu haktan. Bu maddeye eklenen terörden yatan ve topluma zararlı olabilecek mahpuslar kriteri, bütün umutlarımızı bitirdi.

  • Devlet, kanser veya ağır şizofreni hastası olan mahkûmları neden cezaevinde tutmakta ısrarcı?

Onarıcı adalet anlayışı yerine intikamcı adalet anlayışı sürdükçe bu konularda anlamlı mesafeler kat edilemiyor. Yapılan başvurular ve alınamayan izinler gösteriyor ki, Bakanlık ve Genel Müdürlük, STÖ’lerin hapishanelerle ilgili bir aktör haline gelmesi konusunda çekincelere sahip.

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de insan hakları ve demokrasi konularında söylenenler ile yapılanlar ya da yaşanan gerçekler birbirini tutmuyor, hele hapishaneler söz konusu olduğunda bunu bütün açıklığıyla görüyoruz.

Bu tutarsızlığı ortadan kaldırabilmek için insan hakları ölçütlerinin uygulanmasının soyut kuramlarla, göstermelik paketlerle sağlanamayacağını kavramamız gerekiyor. Hapishanelerin yönetim süreci en üst düzeyden başlayarak, her düzeyde alıkoymanın ahlaki temellerinin bilinciyle yayılmalıdır. Bu temeller, uluslararası birçok sözleşme ile garanti altına alınmıştır. İktidarlar, “Yaptığımız şey doğru mu?” sorusunu her fırsatta sormalı, bu konuda sivil toplum örgütlerinin izleme ve denetleme yapmasına olanak verecek ortamı sağlamalıdır.

  • Peki, bugünkü koşullar dünden daha mı iyi?

Türkiye, hapishaneler konusunda karanlık bir geçmişe sahip. Bugün daha mı iyi? Hayır, neredeyse dünü aratacak inanılmaz insan hakları ihlalleri yaşanıyor. Yarın daha iyi olabilir umudumuz ise bugünkü uygulamalar nedeniyle hızla tükeniyor. İnsan hakları kuralları iktidarların günlük işlemlerinde somut bir şekilde uygulanmalı, ihlallere son verilmeli ve sorumlular hesap vermelidir.

Kategoriler

Şapgir