Agos'un arşivi: Baron Seropyan'ın kaleminden 'Paregentan'

Agos'un arşivinde bugün Paregentan var. Büyük Perhiz'in öncesindeki haftaya denk gelen ve bu pazar kutlanacak olan Paregentan'ın hikayesini, geçtiğimiz sene kaybettiğimiz Sarkis Seropyan'ın kaleminden sunuyoruz.

Sarkis Seropyan yazdı: Vartanyanlar Bayramı*

Paregentan, sözlüklere göre, ‘Pagan dönemi şenliği’, ‘iyi yaşama günü’dür. Genel olarak ise, perhiz öncesinde, yemenin, içmenin ve oyunlar oynamanın serbest olduğu cumartesi gününün adıdır. Yedi hafta süren Büyük Perhiz’in öncesindeki cumartesi günü yapılan kutlamaya ‘Pun Paregentan’ denir.

Kilise takviminde, Paskalya yani ‘İsa’nın ölülerden dirilişi’ ve ona bağlı olarak birçok yortu ve bayramın kutlandığı gün her yıl değişir. Bu yıl Surp (Aziz) Sarkis günü 15 Şubat’a, ‘Ancarag’ (beceriksiz) olarak da anılan, Sahag Bartev’in isim günü ise 22 Şubat’a denk geldi. Sırada, 2 Mart Pazar günü kutlanacak olan Büyük Paregentan var.

Darda kalanların yardımına yetişen Hıdır-İlyas’ın Ermeni benzeri olan Surp Sarkis’in bu yıl alışılageldiği gibi İstanbul’da sakalını silkelemediğini, buna karşın doğuyu tir-tir titrettiğini kısaca geçip, beceriksiz gençleri başgöz etme geleneğinin damga vurduğu Sahag Bartev gününün de altını çizdikten sonra, Paregentan’a, ne yazık ki hemen geçemiyoruz, çünkü gazetemizin baskıda olduğu 27 Şubat Perşembe, en az Paregentan kadar önemli bir ‘isim kutlama günü’ olan Vartanants Bayramı.

İsimler kutlanıyor

Vartanyanlar Günü’nde, Vartan, Vahan, Mihran, Karekin, Diran ve özel isim günü olmayanların isim kutlamaları yapılır. Günün tarihçesi, 451 yılında Pers ordusu ile yapılan ölüm-kalım savaşını işaret ediyor. Meydan muharebesini kaybeden Ermeniler, 1036 şehit vermelerine karşın, yıllarca süren ‘dağda gerilla savaşı’ ile, dinini ve özgürlüğünü korumayı başarmış. Bu nedenle, “Hüznün karışmadığı sevinç yoktur” diyor, sözlü edebiyatımızın büyük ustalarından Rahip Vahan Der Minasyan. Vartanyanlar Günü’nde de, önce mezarlık ziyareti borcu ödenir, ardından isim kutlamaları yapılır.

Ancak dünyamız, eski ve kokuşmuş bir felsefi inancın iddia ettiği gibi bir hüzün vadisi değildir. Tanrı insana kederden fazla sevinç payı vermiştir. Nitekim diğer birçok dinden daha tutucu olan Hıristiyanlıkta bile, yemenin serbest olduğu günler, yılın perhiz günlerinden daha fazladır; yemek, içmek, eğlenmek, neşelenmek için bolca bayram günü vardır.

Ve işte ‘Pun’ (asıl) Paregentan, bu kutlamaların en uç halidir. ‘Paregentan’, sözlüklere göre, ‘Pagan dönemi şenliği’, ‘iyi yaşama günü’dür. Genel olarak ise, perhiz öncesinde, yemenin, içmenin ve oyunlar oynamanın serbest olduğu cumartesi gününün adıdır. Yedi hafta süren Büyük Perhiz’in öncesindeki cumartesi günü yapılan kutlamaya ‘Pun Paregentan’ denir.

Paregentan, Anadolu’da, halk arasında, her yönden sınırları zorlayan şenliklere dönüşmüş. Şehirlerde ve köylerde her tür kural yok sayılıp eğlenceler sabahlara kadar sürerken, kiliseler ve manastırlar da şenliklerden nasibini fazlasıyla almış, perhiz öncesi Cumartesi ve Pazar günleri önrahip, üstrahip, başrahip ve episkopos eşit sayılmış, birlikte yemiş, içmiş, oynamış, aşuğlar da onlara katılmış. Her gün İncil, Mezmur, Nareg, ilahi okuyan ağızlar bu günlerde şarabı övmüş, hatta işi, İsa Mesih’in içtiği şarabın Nuh Peygamber’in bağından gelmiş olduğunu iddia etmeye vardırmışlar. Bu nedenle de ‘Apeğatoğ’ (önrahipliği bırakma) olarak da adlandırılan Paregentan için şu dizeler kaleme alınmış: “İncil’i bırakmışlar / Tamburayı ele almışlar.”

Eski Siirt’te Paregentan

Kürdofon Siirt Ermenileri din konusunda öylesine “farklı” bilgilere sahiplermiş ki, Kürtçe şöyle bir dilekte bulunurlarmış: “Ya Xane Puguta, debehela Krisdosıt” (“Ey Aziz Kevork, sen koru İsa Mesih’i”). Saflıkta da geri kalmaz, “Şıkırje Xuje im Fellahın, babeme usa gotiye” derlermiş, yani “Elhamdüllah Ermeni’yim, babam öyle dedi”...

Siirtli Ermeniler, Vartanyanlar Günü perşembesi kutlamaya başladıkları Paregentan’ı ‘Xams Zakari’ (Sarhoşların Pazarı) adıyla bilir ve o gün dini törenin ardından, papazıyla, halkıyla, ellerinde şarap maşrapalarıyla kiliseye girip mihraptan kilisenin kapısına kadar iki sıra halinde yere otururlarmış. Önce papaz halkın sağlığı için Kürtçe temennide bulunur, sonra herkes maşrapaları kafalarına diker, Papaz Efendi cemaatin sağlığına “Keçe bışeyima, keseyiva” dermiş. Ardından insanlar evlerine döner, geceyarısına kadar sürdürürmüş içki ziyafetini.

* Bu yazı 28 Ocak 2014 tarihinde Agos'ta yayımlanmıştır. 

Kategoriler

Güncel Yaşam