Talat Paşa hayranı evli-barklı Sherlock

‘Yoldaş Pançuni’ ile büyük bir üne sahip olan Yervant Odyan’ın az bilinen kitabı ‘Abdülhamid ve Sherlock Holmes’ Everest Yayınları tarafından ilk kez Latin harfleriyle yayımlandı. Kitabın editörlerinden Seval Şahin ve Türkiye’de yazılan polisiye romanlar üzerinde uzmanlaşmış araştırmacı Erol Üyepazarcı ile, Odyan’ın ‘Sherlock’unu konuştuk.

EVRİM KAYA
evrimrkaya@gmail.com

EROL ÜYEPAZARCI:

“Odyan Efendi’nin çizdiği Sherlock Holmes tipi Sherlock Holmes’un tam bir karikatürüdür. Aslında, kitaba ismini vermesine karşın, Sherlock Holmes’un yapıttaki rolü pek önemli değildir.”

‘Yoldaş Pançuni’ ile büyük bir üne sahip olan Yervant Odyan’ın az bilinen kitabı ‘Abdülhamid ve Sherlock Holmes’ Everest Yayınları tarafından ilk kez Latin harfleriyle yayımlandı. 1911 ya da 1912 yılında Türkçe olarak Arap harfleriyle basılan kitap, hem Türkiye’de polisiye romanın ilk örneklerinden olması, hem de II. Meşrutiyet’in ilanı gibi çalkantılı bir dönemi işleyen ve başta Abdülhamit olmak üzere, dönemin ünlü simalarını içeren bir belge-roman olması itibariyle dikkate değer bir eser. Kitabın editörlerinden Seval Şahin ve Türkiye’de yazılan polisiye romanlar üzerinde uzmanlaşmış araştırmacı Erol Üyepazarcı ile, Odyan’ın ‘Sherlock’unu konuştuk.

Yaklaşık bin sayfalık bir kitap olan ‘Abdülhamid ve Sherlock Holmes’ İstanbul’un çeşitli semtlerinde işlenen cinayetlerle açılır. Cesetlerin üzerinde bulunan gizemli yazı ve rakamları kendine karşı siyasi bir planın parçası olarak görerek korkuya kapılan Abdülhamit, Arthur Conan Doyle’un romanlarından tanıdığı kurgusal karakter Sherlock Holmes’un arkasındaki gerçek İskoç dedektif McClain’i bu gizemi çözmesi için İstanbul’a getirtir. McClain’in bu cinayetlerin peşine düşerken giderek İttihat ve Terakki sempatizanına dönüşmesiyle roman beklenmedik bir yere doğru ilerler.

Kitabın editörlerinden Seval Şahin, yayına hazırlama sürecini söyle anlatıyor: “2011-2014 yılları arasında TÜBİTAK destekli bir araştırma projesi olan ‘Türkiye’de Polisiye Romanın Tarihi, 1884-1928’ başlıklı bir çalışma yürüttük. Projede Banu Öztürk, Didem Ardalı Büyükarman, İpek Şahbenderoğlu ve Ayşe Şahin ile birlikte çalıştık. Kitap, proje kapsamındakiler arasında en ilginçlerinden biriydi ve okur okumaz yayımlamak istedik. Proje kapsamında 2012 Kasım ayında ‘Edebiyatımızın Üvey Evladı: Polisiye’ başlıklı bir sempozyum düzenledik ve bu sempozyumda Everest Yayınlarının o zamanki genel yayın yönetmeni Sırma Köksal’dan da destek aldık. Ardından, yayınevinin o zamanki editörlerinden Emre Taylan ile çalışmaya başladık. Onlar yayınevinden ayrıldıktan sonra yeni genel yayın yönetmeni Cem İleri de kitapla ilgilendi ve eski-yeni kuşak yöneticilerin ortak kararıyla kitap basıldı. Yayına hazırlama süreci yaklaşık olarak iki yıl sürdü. Orijinali büyük boy 830 sayfa, Arap harfli bir kitabın Latin harflerine aktarılması oldukça zahmetli bir işti. Bunu ben, Didem Ardalı Büyükarman, Banu Öztürk, Ayşe Şahin ve E. Şule Ayva, birlikte yaptık. Ardından, kitabın bugünün okuruna hitap edebilmesi için bir sözlük ekledik. Erol Üyepazarcı da orijinalde yer alan resimleri verdi ve eserin baskısının orijinale en yakın hale gelmesi konusunda çok yardımcı oldu.”

Abdülhamid hem gaddar, hem de korkak

‘Korkmayınız Mister Sherlock Holmes!’ adlı kitabında Türkiye’de polisiye romanın tarihini incelerken Yervant Odyan’a da değinen Erol Üyepazarcı ise, kitabı bir Ermeni’nin gözünden Abdülhamit döneminin değerlendirilmesi açısından dikkate değer bir eser olarak niteliyor ancak ekliyor: “Odyan’ın edebi kişiliği bakımından önemli bir yapıt olduğunu sanmıyorum; örneğin ‘Yoldaş Pançuni’ çok daha nitelikli bir eserdir.” Ayrıca, kitabın içerdiği çeşitli Osmanlıca hatalarının altını çizerek, yayımlandığı dönemde eleştirildiğini düşündüğünü söyleyen Üyepazarcı, “Odyan, bu yüzden, kitabının devamı olan ‘Saliha Hanım yahut Müstebide Karşı Kahraman Osmanlı Ordusu’ isimli yapıtı Ermenice kaleme almış ve Ermeniceden Türkçeye Süleyman Tevfik adlı bir mütercim çevirmiştir” diyor.

Şahin ve Üyepazarcı, Odyan’ın eserinin, Abdülhamit’e çok ağır eleştirilerin yöneltildiği eserlerle dolup taşan II. Meşrutiyet Dönemi’nin bir halkası olduğu konusunda hemfikir. Üyepazarcı, bir İttihatçı perspektifinin işareti olan kimi abartılı betimlemelerin “gerçekle pek örtüşmediğini” ancak Abdülhamit’in “çok gaddar, çok korkak ve çok müstebit bir kişi olarak” resmedilmesinin Odyan’a has olmadığını belirtiyor.

Seval Şahin, dönemin bir başka polisiye yazarı Ebüssüreyya Sami’nin, ‘Abdülhamid’in Kayguları’ adlı eserinde çok daha kötü bir Abdülhamit portresi çizdiğini hatırlatarak ekliyor: “Odyan’ın Abdülhamit’i vesveseli ve ne yapıyorsa da bu vesveseden yapıyor. Tabii, padişaha büyük bir eleştiri de getirmiyor değil. Zaten amacı II. Meşrutiyet’i ve onun kahramanlarını yüceltmek. Kitapta, Abdülhamit ve çevresi kötülenir ve dehşetengiz bir şekilde çizilirken, tam karşı tarafta yer alan II. Meşrutiyet’in önemli simaları Talat Paşa vb. birer kahraman olarak sunulurlar. Ben yine de Abdülhamid’e çok insafsız yaklaştığı kanaatinde değilim.”

SEVAL ŞAHİN:

“Kitapta, Abdülhamit ve çevresi kötülenir ve dehşetengiz bir şekilde çizilirken, tam karşı tarafta yer alan II. Meşrutiyet’in önemli simaları Talat Paşa vb. birer kahraman olarak sunulurlar. Ben yine de Abdülhamid’e çok insafsız yaklaştığı kanaatinde değilim.”

İttihatçı Sherlock

Şahin bu romanın Türkçedeki ilk Sherlock Holmes pastişi olduğunu söylüyor ve romanı Tanzimat’ta başlayan ‘tercümeden çok adaptasyon’ geleneğinin bir parçası olarak değerlendiriyor: “McClain’in Sherlock Holmes’a benzeyen birçok yönü var: İpuçlarının peşine düşmesi, pertavsızıyla olay yerinin her tarafını dikkatlice incelemesi, zekâsı, yabancı dillere hâkimiyeti, gözlem gücü... Ama tabii, evli-barklı, çoluk çocuk sahibi bir Sherlock Holmes yaratıp, sonrasında bunu, İngiliz olmaktan kaynaklı bir özgürlük ve adalet düşüncesinin genlerinde yer almasına dayanarak, II. Meşrutiyet sempatizanına dö-nüştürmesi, yazarın kendi inisiyatifine kalmış. Sherlock Holmes pastişleri dünyanın birçok ülkesinde, hatta kendi ülkesinde de hâlâ üretiliyor.”

Üyepazarcı’ya göre ise, Odyan’ın Sherlock’u karikatürize bir karakter: “Odyan Efendi’nin çizdiği Sherlock Holmes tipi Sherlock Holmes’un tam bir karikatürüdür. Sherlock Holmes’un yapması mümkün olmayan salaklıklar yapıp Saliha Hanım ve çetesinin eline düşmekte; onlar kendisini öldürmeyip serbest bırakınca da ‘hürriyeti seven bir milletin evladı olduğundan’ onlara yardım etmektedir. Aslında, kitaba ismini vermesine karşın, Sherlock Holmes’un yapıttaki rolü pek önemli değildir. Fakat kitabın sonunda Odyan Efendi bir şirinlik yapmaktadır: Sherlock Holmes Meşrutiyet’in ilan edildiğini duyunca İstanbul’a gelmekte ve Çamlıca tepesine çıkıp, oradaki Odyan Efendi’nin deyişiyle, ‘hürriyet perveran’a yani hürriyet âşıklarına, hangi lisanla olduğunu bilmediğimiz bir nutuk çekmekte ve ‘Osmanlılara yardım edecek tek millet biz İngilizleriz’ demektedir.”


Yervant Odyan

19, yüzyıl başında, Kayseri’nin Muncusun köyünden genç yaşta İstanbul’a gelip saray mimarlığına dek yükselen Boğos Odyan’ın adıyla anılıp ünlenen bir aileye mensup olan Yervant Odyan, Ermeni Milleti Nizamnamesi (1863) olarak bilinen Osmanlı’daki ilk anayasa örneğinin hazırlayıcılarından Kirkor Odyan’ın da yeğeniydi. Üsküdar’daki Berberyan Ermeni Okulu’nda bir buçuk yıl kadar öğrenim gördü. Sonrasında eğitimini evde, amcasının çevresindeki, dönemin ünlü Ermeni aydınlarından aldığı derslerle sürdürdü. Dönemin pek çok ünlü dergi ve gazetesinde yazıları yayımlandı. 1896 Ağustos’unda, Osmanlı Bankası işgali ertesinde Ermenilere yönelik saldırılar sırasında İstanbul’u terk edip Yunanistan’a geçti. 1899’da Paris’te Azad Khosk [Özgür Söz] adlı aylık dergiyi çıkardı. Birkaç ay Londra’da çalıştı, oradan İskenderiye’ye ve Bombay’a gitti. 1904’te İskenderiye’ye geri geldi, haftalık ve günlük birkaç gazete yayını girişiminde bulundu. Kahire’de 1907’de Arev adlı günlük mizah gazetesini kurdu.

1909’da, II. Meşrutiyet’in serbest bir ortam getirmesi üzerine İstanbul’a döndü. 1915’te tutuklanıp Der Zor’a tehcir edildi; ağır koşullarda mucize eseri sağ kaldı. 1918’de İstanbul’a döndü; 1922’de Bükreş’e, oradan Trablus’a, oradan da Kahire’ye geçti. 1926’da kanserden öldü ve Kahire’de gömüldü.

Aras Yayıncılık’ın internet sitesinden alınmıştır.

Kategoriler

Kültür Sanat Edebiyat