AKP-Gülen Cemaati kavgası Dink cinayeti üzerinden devam ediyor

Hrant Dink cinayetinde sorumlu olduğu iddialarıyla gündemden hiç düşmeyen eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, ‘Geçmiş yıllardaki işlem bilgilerini usulsüz imha etmesi’ iddiası ile açığa alındı. Dink davasını yakından takip eden gazeteciler Nedim Şener, Kemal Göktaş, İsmail Saymaz ve Adem Yavuz Arslan’a, Akyürek’in açığa alınmasını sorduk.

EMRE ERTANİ
emreertani@agos.com.tr

Hrant Dink cinayetinde sorumlu olduğu iddialarıyla gündemden hiç düşmeyen eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, ‘Geçmiş yıllardaki işlem bilgilerini usulsüz imha etmesi’ iddiası ile açığa alındı. Dink davasını yakından takip eden gazeteciler Nedim Şener, Kemal Göktaş, İsmail Saymaz ve Adem Yavuz Arslan’a, Akyürek’in açığa alınmasını sorduk.

Ramazan Akyürek  ‘dokunulmaz’ konumunu 16 Mart’a kadar sürdürdü. Bu sırada, cinayetle ilgili bilgilerin üstünün örtüldüğü, İstihbarat dairesindeki log kayıtlarının silindiği iddiaları gündemden düşmedi. Ramazan Akyürek iddiaların artması üzerine önce İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan alınarak polis başmüfettişliğine atandı. Ardından da Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanı olarak atandı. Ramazan Akyürek geçen Ocak ayında bu görevinden alınmış ve merkeze çekilmişti.

Nedim Şener: Akyürek 2008'de açığa alınmalıydı

Hrant Dink cinayeti üzerine ‘Kırmızı Cuma’ ve ‘Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları’ adlı kitabı bulunan Posta gazetesi yazarı Nedim Şener, “Ramazan Akyürek’in açığa alınması çatışmanın yansıması olabilir ama gerekçesi Dink cinayetiyle ilgili log kayıtlarının silinmesi” diyerek şöyle devam etti: “Bu 2008'de yapılması gereken bir işlemdi, Akyürek’in açığa alınması için bu kadar beklenmemeliydi. Akyürek’in yanı sıra İstanbul, Ankara ve Trabzon’da birçok polise aynı işlemin yapılması gerekiyordu, makamlarından uzaklaştırılmalıydılar. Bu kişiler Dink davasının görülüğü yıllar boyunca o makamları işgal ettiler. Dink cinayetinde ihmali olanlar İstanbul’da istihbaratı yönettiler.”

Akyürek’in görevden alınmasının Dink cinayetiyle ilgili olduğunu ve bunu birkaç kaynaktan da teyit ettiğini ifade eden Şener, “İnsanlar bulundukları yere göre paralel polis olup olmadığı konusunda tartışma yapabilir, ama hiç tartışılmayacak bir şey var: Akyürek’in Dink ve Rahip Santoro cinayetinde çok ağır ihmal ve kusurlarının olduğu. Emniyetin muhbiri olan Erhan Tuncel’i istihbarat elemanı yapan kişinin Ramazan Akyürek olduğunu biliyoruz” sözleriyle Akyürek’in sorumluluğunu dile getirdi.

Şener şöyle devam etti: “Akyürek’in ekibinin hep belli bir partiye yakın polislerden oluştuğunu da biliyoruz. Yasin Hayal’in babasına telefonundaki Muhsin Yazıcıoğlu’nun fotoğrafını gösteren polisler olduğunu biliyoruz. Cemaat’in o partiye yakınlığını da biliyoruz. Emniyet muhbiri olan Erhan Tuncel’i, Büyük Birlik Partisi’ne kim yönlendirmiş? Bunların açığa çıkması lazım. Başbakan’ın imzaladığı 2 Aralık 2008 tarihli Başbakanlık Teftiş Kurulu raporu bize çoğu şeyi gösteriyordu. O rapor üzerinden ilerlenebilseydi cinayet tartışmaya yer bırakmayacak şekilde aydınlanırdı.”

Hükümet-cemaat kavgası sonucunda bazı şeylerin açığa çıktığını dile getiren Şener, “Bu noktada, başka isimlerin de aynı işleme tabii tutulması ve kamu görevlileriyle ilgili yürütülen soruşturmada savcılığa belgelerin teslim edilmesi gerekiyor. Böyle, eve tim gönderip silahını ve kimliğini almakla olmaz” dedi.

Kemal Göktaş: Akyürek’in yargılanmasına hükümet ve cemaat ittifakı engel olmuştu

Vatan gazetesi yargı muhabiri Kemal Göktaş da Ramazan Akyürek’in Dink soruşturmasının başından beri cinayette izi olan bir polis müdürü olduğuna dikkat çekerek, “Akyürek, Erhan Tuncel’in Mc Donald’s bombalamasından sonra polis muhbiri yapılmasından tutun da daha sonra İstihbarat Daire Başkan’ı olduğu süreçte Hrant Dink’in korunmasına yönelik gerekli işlemleri yapmayan kişi ve cinayetten sonra da birçok belgenin savcılığa ve mahkemeye gönderilmemesinden sorumlu” dedi.

Akyürek’in Dink cinayetiyle ilgili çok önceden soruşturulup yargılanması gerektiğini vurgulayan Göktaş, şöyle devam etti: “Bu yargılamaya hükümet ve cemaat ittifakı engel olmuştu ve Akyürek korunmuştu. Akyürek’in, yargılanmamasının tek sorumlusu hükümettir, gerekli soruşturma izinleri verilmemiştir. Zaten yargı da, bugün açığa çıktığı gibi, bu ‘paralel’ denen yapıyla hükümet arasındaki ittifakta merkezi bir rol oynamıştı. Yani cemaat ve hükümet ittifakının en önemli işbirliği, yargı alanında tezahür etmişti.”

Hükümet ve cemaat arasında çatışma başlamasından bu yana Ramazan Akyürek’le ilgili böyle bir işlem yapılmasının beklendiğini ifade eden Göktaş, “Buradan yola çıkarak, Akyürek’in, Dink cinayetindeki ihmal ve kastının açığa çıkarılabileceği bir sürecin başlamasını umuyoruz. Ama bu temiz bir süreç olmayacak, hukuksal kaygıların hâkim olduğu, Dink cinayetinin aydınlatılmasının amaçlandığı bir süreç değil, Ramazan Akyürek ve cemaatçi polislerin tasfiye edilmesinin hedeflendiği bir süreç olacak” dedi.  İlginç gelişmelerin olacağını düşündüğünü söyleyen Göktaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdiye kadar siyasi iradenin gösterdiği tutum, cinayetin perde arkasının aydınlatılması konusunda umut vermedi. Hükümetin engelleyici bir tutum içinde olduğunu göz önüne alarak bu gelişmeleri değerlendirmek gerekir.”

İsmail Saymaz: 'AKP, davaları sonuna kadar sömürdü'

Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz, AKP-cemaat kavgası olmasa, Ramazan Akyürek’in, emniyet teşkilatında yükseleceğini, belki de emniyet genel müdürü olacağını belirterek başladı konuşmasına.Saymaz, “Akyürek, bir dönemlerin DYP’sine dönmüş AKP’nin içinde bakan olacaktı belki de. Muammer Güler örneğinden hareketle bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Tabii bu kavga yaşanmasaydı. AKP, cemaati bir tehdit konseptine yerleştirince Ramazan Akyürek de kızağa alındı. AKP, bunu cemaatin kamu görevlilerini tasfiye etmek üzere bunu kullanıyor” dedi.

Akyürek’in Hrant Dink cinayetiyle ilgili log kayıtlarını silmesi üzerinden yapılan tartışmanın, özü itibariyle Dink cinayetiyle yüzleşmek için olmadığını ifade eden Saymaz, şöyle konuştu: “Dink cinayetini geçmişte de çıkarları için kullandılar. AKP ve cemaat muhafazakâr bir oligarşiye büründü. Biri seçimle gelip kadrosu olmayan, diğeri oy kitlesi olmayan bir kadro hareketi olarak 2007’den bu yana Özel Yetkili Mahkemeler üzerinden tüm toplumu dizayn ettiler. Belli başlı siyasi davaları ya açtırdılar ya da yürümekte olan davaları manipüle ettiler.”

Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayeti için “Bu cinayetler AKP iktidarını alaşağı etmek için gerçekleştirilmişti” argümanının ileri sürüldüğüne dikkat çeken Saymaz şöyle devam etti:“Bu davalar uzun süre böyle manipüle edildi, insanlar kandırıldı. Gelinen süreçte şu anlaşıldı: AKP bu davaları sonuna kadar sömürdü. Bu argüman üzerinden cinayetin bütün sorumluluğunu TSK’ya ve ne olduğu anlaşılamayan Ergenekon’a yüklerken, aslında bu cinayetin işlenmesinde kendisine yakın ne kadar kamu görevlisi varsa onları soruşturmadan uzak tuttu ve içinde cemaatçilerin de olduğu bir kısmını terfi ettirdi. Çünkü nasıl olsa fail belliydi. Peki, fail kimdi? Bilmediğimiz Ergenekon’du. Cemil Çiçek’ten bugüne kamu görevlileri bu kirli argümanda ellerini yıkadılar. Keza Gülen cemaati de öyle. Cemaat neden Ergenekon ve Hrant Dink davasını birleştirmedi? Çünkü kontrolden çıkabilirdi ve kendi görevlileri de yargılanabilirdi. Bunun yerine, Hrant Dink davasında adı geçen polisleri Ergenekon davasında görevlendirmeyi yeğlediler.”

Adem Yavuz Arslan: Dink olayıyla ilgili değil

Dink cinayetini anlattığı ‘Bi Ermeni Var’ kitabının yazarı ve Bugün gazetesi yazarı Adem Yavuz Arslan ise Akyürek’in açığa alınmasıyla ilgili olarak “Dink olayıyla ilgili değilmiş, benim edindiğim bilgi o yönde” dedi.

“Ramazan Akyürek’in açığa alınmasıyla ilgili bu işin aslı nedir ne değildir diye kaynaklarıma sordum. Dink olayıyla ilgili değilmiş, benim edindiğim bilgi o yönde. Dink olayını, kitabımda anlattığım gibi herkes kendine göre istismar etmeye devam ediyor. Benim aldığım bilgiye göre, Akyürek’e, ‘Sana verdiğimiz görevi kabul et’ diyorlar, o da kabul etmiyor. Bunun üzerine de Dink hadisesinden açığa alındı” diye konuşan Arslan, yine Dink olayının istismarıyla karşı karşıya olunduğunu söyledi.

‘Kimin cemaate yakın olduğunu tespit edemem’

“Paralel muhabbetine Dink’i bahane edip Akyürek’i görevden alıyorlar. Hadisenin Dink’le ilgisi yok, Dink üzerinden kavga devam ediyor maalesef” diyen Arslan,  “Akyürek’in Gülen cemaatine yakın olduğu” iddiasıyla ilgili olarak şu yanıtı verdi:  “Akyürek’in, Gülen cemaatine yakın olduğu konusu Aydınlık gazetesinin yıllardır devam ettirdiği bir iddia. Bu yakınlık nasıl ispatlanır, bunu bilmek mümkün değil. Geçen günlerde Arjantin’deydim.  Oradaki Türk okullarından birinin mütevelli heyetinin başkanı oradaki Ermenilerden biriydi. Adam Ermeni ve Hıristiyan ama sonuçta kendini cemaate yakın hissediyor. Çok tartışmalı bir alan olduğu için ‘şuraya yakın’ ‘buraya yakın’ bölümünü tartışmaktan ziyade, yapılan işlemin hukuki olup olmadığına bakıyorum. Kimin cemaate yakın veya uzak olduğunu ne tespit edebilirim, ne de bunun üzerine yorum yapabilirim.”