Greve gidince okuldan attılar

Can Öktemer, Marmara Üniversitesi araştırma görevlisi Figen Algül’le, Gezi eylemleri sırasında KESK’in grev çağrısına uyduğu için işten çıkarılmasını konuştu. Algül, bir doktora tezi sunumunda ortaya çıkan ‘olağan’ Ermeni lobisi tartışmasını da şapgir’e anlattı.

CAN ÖKTEMER
can.oktemer@gmail.com

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi bir süredir Fakülte Dekanı Yusuf Devran'ın almış olduğu bazı antidemokratik kararlarla gündeme geliyordu. Bu iddiaların başında, Devran'ın öğrencileri fişlenmesi ve öğretim üyelerinin tehdit edilmesi vardı. Geçtiğimiz günlerde ise KESK'in grev çağrısına uyan ve greve giden akademisyenler Figen Algül ve Can Özbaşaran'ın yine bu fakülte tarafından işten çıkarıldı. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi araştırma görevlisi ve Eğitim-Sen Marmara Üniversitesi temsilcisi Dr. Figen Algül'le işten çıkarılma sürecini ve Türkiye'de ki akademik ortamın ne kadar özgür olduğuna dair konuştuk.

Yakın zamanda siz ve Can Özbaşaran, Marmara Üniversitesi’ndeki işlerinizden oldunuz. Bize bu süreci anlatabilir misiniz? 

Bizler, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki Eğitim-Sen’li araştırma görevlileri olarak, KESK’in “İnsanca Yaşam, Güvenceli İş ve Gelecek” talebiyle, 4-5 Haziran’daki iş bırakma kararına uyarak,  Gezi direnişine destek verdik. Bunun sonucunda fakültedeki 11 Eğitim-Sen’li araştırma görevlisine soruşturma açıldı. Soruşturma sonucunda 8 araştırma görevlisi arkadaşıma YÖK Disiplin Yönetmeliği’nin 9. Maddesinin m ve t bentlerine (siyasal olmayan boykota katılma) 24 ay kademe durdurma cezası verildi. Bu, Gezi direnişi sırasında kaybettiğimiz Ethem Sarısülük’ün katiline verilenle aynı cezadır. Bir arkadaşımız greve katıldığı için “maaştan kesme” cezası aldı. Ben ve arkadaşım Can Özbaşaran ise YÖK Disiplin Yönetmeliği 11. madde b bendi 1. fıkrası uyarınca, “Görevden Çekilmiş Sayma” cezası yani atılma cezası aldık.

- Üniversitenin işten çıkarılma gerekçeleri neydi?

Suçumuzu kapsayan fıkra şöyle;

“Cumhuriyetin temel niteliklerinden herhangi birini değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik eylem yapmak; ideolojik, siyasi, yıkıcı, bölücü amaçlarla eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek suretiyle kurumların huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak; boykot, işgal, engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak ya da bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek, yardımda bulunmak”

Siz, birkaç hafta önce üniversitenin bu kararına karşılık YÖK'e itirazda bulunmuştunuz. Bu süreçle ilgili son durum nedir?

Ben ve arkadaşım Can Özbaşaran, 10 Mart’ta YÖK’e sunulmak üzere itiraz dilekçelerimizi verdik. Şu an YÖK’te değerlendiriliyor. Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya başkanlığındaki YÖK Yüksek Disiplin Kurulu son kararı verecek. Biz, bu kurulun sağduyulu hareket edeceğini, Anayasa ve İLO gibi uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış sendikal haklara karşı duyarlı olacaklarını ümit ediyoruz. Yüksek Disiplin Kurulu söz konusu cezaları reddedebilir, onaylayabilir ya da indirebilir.

İşten çıkarılmanızla alakalı YÖK'ten de olumsuz bir dönüş yaşanırsa mücadelenizi nasıl yapmayı planlıyorsunuz?

YÖK’ten çıkacak karar eğer olumsuz olursa, yani işten atılma cezalarımız onaylanırsa ve Marmara Üniversitesi ile ilişiğimiz kesilirse, idare mahkemesine gideceğiz, daha sonrasında Danıştay ve en son olarak da AİHM yolu bizim için açık.

Gezi eylemleri sırasında KESK'in çağrısına uyup greve giden birçok akademisyen olmuştu. Başka okullarda sizin bildiğiniz kadarıyla greve giden akademisyenler hakkında bir soruşturma açıldı mı?

Tunceli Üniversitesi’nde de Eğitim-Sen’li araştırma görevlileri, KESK’in 4-5 Haziran ‘dakiiş bırakma kararına uyarak sınavlara girmemişti ve orada bizden farklı olarak sınavlar iptal edilmişti. Açılan soruşturmada bizimle aynı dosyayı, yani sendikal haklardan yana olan idare mahkemesi, Danıştay ve AİHM kararlarını içeren dosyaları savunma olarak sundular. Tunceli Üniversitesi Rektörlüğü, oradaki araştırma görevlisi arkadaşlarımızın savunma dosyalarını inceledikten sonra şu kararı verdi:

“Sendikal haklar gerek TC Anayasası tarafından gerekse taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler tarafından koruma altına alınmış olup sendikal eylemlere katılma nedeniyle çalışanlara ceza verilemeyeceği öngörülmüştür”. Yani Tunceli Üniversitesi’ndeki araştırma görevlileri, KESK’in 4-5 Haziran’daki iş bırakma kararına uymaları sendikal faaliyet kapsamına girdiği için hiçbir ceza almadı ama Marmara Üniversitesi aynı gerekçe ile işten atıyor. Aynı hukuk, ne yazık ki farklı işliyor.

Şüphesiz ki, gerek Marmara Üniversitesi’nde gerekse diğer üniversitelerde, KESK’in iş bırakma kararına uyan başka akademisyenler de oldu ama onların yöneticileri bizde olduğu gibi şikayette bulunmadılar ve haklarında soruşturma açılmadı.

Türkiye'de akademik özgürlüğün hep sorunlu olduğu bir gerçek. Sizce Türkiye'de gerçek bir akademik özgürlüğün olabilmesi hangi koşullara bağlı?

Bugün Türkiye’de üniversitelerin bağlı olduğu kurum olan YÖK, ne yazık ki, 12 Eylül ortamında kurulmuştur. Üniversiteler, tüm fikirlerin özgürce tartışıldığı, araştırma özgürlüğünün olduğu, hiç kimsenin dünya görüşü, etnisite, inançları ve cinsel yönelimleri nedeni ile ayrımcılığa uğramadığı, protesto ve örgütlenme hakkının bulunduğu özerk kuruluşlar haline gelmelidir. Diğer yandan üniversitelerde gerek akademik gerekse idari personel tüm karar alma mekanizmalarında yer almalıdır.

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi özelinde ise, 6 Mart günü bölüm başkanlığı kapsamında tez sunumlarımızı yaparken yaşadığım bir olay, son derece çarpıcı bir örnektir. Doktora tezim, teoride “topluluk medyası” üzerine. Saha araştırmasında ise “Nor Radyo”yu ele aldım. Nor Radyo, başını sosyalist Ermeni gençlerin çektiği bir oluşum. Ben, tez sunumum sırasında bu ifadeleri kullandığım anda, Bölüm Başkan Yardımcısı tepki göstererek “Bunların lobilerle bağlantıları ne?” diye sordu, ben bir bağlantılarının olmadığını söyledim. “Görünürde” diye cevap verdi. “Benim tespit ettiğim bir şey yok” dedim. Bu akademik özgürlüğe indirilen açıkça bir darbedir. Ne yazık ki, bu ülkede hala “Ermeni” kelimesini duymaya bile tahammül edemeyen insanlar ve onun ötesinde “akademisyen”ler var. Bu olay, fakültede tez çalışmasına başlayacak olan genç akademisyenleri konu seçiminde tedirgin edecek ve devlet ideolojisi dışına çıkan çalışmalar yapmaları önünde engel oluşturacaktır.

Kategoriler

Şapgir