‘Bu coğrafyanın her yanı film’

Süryanilerin gitmek ile kalmak arasında yaşadıkları ikilem, gidenlerin ve kalanların yaşadıkları sıkıntılar, beyazperdeye yansıdı. ‘Lüks Otel’ adlı ilk filmi (2011) ile Altın Portakal’da En İyi Görüntü Yönetmeni ödülünü kazanan Kenan Korkmaz, ikinci filmi ‘Gittiler, Sair ve Meçhul’de, Süryanilerin ikilemlerini yansıtmaya çalışıyor.

UYGAR GÜLTEKİN
uygargultekin@agos.com.tr

Süryaniler, 1915 soykırımı ve ardından Kürt savaşının şiddetlenmesiyle, yüzyıllardır yaşadıkları kutsal topraklarını terk etmek zorunda kaldılar. Gitmeyi başaranların yanında çok az sayıda Süryani, Mardin, Midyat ve köylerinde kalmayı başarabildi. Süryanilerin gitmek ile kalmak arasında yaşadıkları ikilem, gidenlerin ve kalanların yaşadıkları sıkıntılar, beyazperdeye yansıdı. ‘Lüks Otel’ adlı ilk filmi (2011) ile Altın Portakal’da En İyi Görüntü Yönetmeni ödülünü kazanan Kenan Korkmaz, ikinci filmi ‘Gittiler, Sair ve Meçhul’de, Süryanilerin ikilemlerini yansıtmaya çalışıyor.

Film, Süryanilerin yaşadığı Aynvert (Gülgöze) köyünün muhtarı ve çocuklarının gerçek hikâyesini ele alıyor. Köy, Kürt savaşının şiddetlenmesinin ardından neredeyse tamamen boşalır. Muhtar ve ailesi köyü terk etmez. Muhtarın oğullarından Yuhan da, babasını bırakmak istemediğinden, köyde kalır. Diğer oğul Joseph ise İsveç’e göç eder. Yuhan, sürekli olarak, kalma kararının doğru olup olmadığını sorgular; cebinde kilisenin anahtarı ve Stockholm kartpostalı ile, bu sorgulamanın gerginliğini yaşar. Joseph ise, İsveç’ten köye dönmek istemektedir; hatta köyde bir ev yaptırmaya başlamıştır. Yuhan da, Joseph de, zorunlu tercihlerin tutsaklığı içinde çırpınır ve her çırpınışta duvara çarpar. Yuhan’ın gitmesi, Joseph’in ise dönmesi çok zordur.

Uzun yıllar fotoğrafçılıkla uğraşan, Diyarbakır doğumlu eski bir gazeteci olan Kenan Korkmaz ile, film ve gitme-kalma ikilemi üzerine konuştuk.

  • Filmin çıkış noktası nedir? Bu hikâyeye nasıl ulaştınız?

Bir belgesel için Midyat’a gitmiştim. Aynvert (Gülgöze), 1915’te Süryanilerin sığındığı ve direnebildikleri, önemli bir köy. Muhtarın oğlu Yuhan’la tanıştım. Köyün tek genci o. Köyde sadece yaşlılar kalmış, yaşlı oldukları için gitmeye cesaret edememişler. Hepsinin çocukları dışarıda ve çok varlıklı. Ama yaşlılar çocuklarının varlığını istemiyor, kendi topraklarında yaşamak istiyorlar. Yuhan, köydeki bütün yaşlıların ihtiyaçlarını görüyor. Orada çok yalnız olduğunu gördüm ve araştırmaya başladım. Süryanilerle ilk temasım buydu. Araştırdıkça, yaşananların mutlaka anlatılması gerektiğini fark ettim. Sadece Süryaniler için değil, Kürtler için de çok önemli bu. Nihayetinde, Yuhan üzerinden bu hikâyeyi ele aldım.

  • Film, ‘gitme-kalma’ ikilemi üzerine kurulu. Kalan Yuhan’la başlıyor ve giden Joseph’le devam ediyor...

Bu hep zor bir ikilem. Gidenin aklında her zaman “Kalsaydım nasıl olurdu?” sorusu var, kalanların akıllarında ise gitmek... Filmde bu iki durumu ayrı ayrı göstermeye ve bu ikilemi, izleyicinin kendi kafasında kurmasını sağlamaya çalıştık.

  • Süryaniler dönüş meselesini hâlâ tartışıyor...

Buradakiler, gidenlerin dönmesini istiyorlar fakat onların dönme şansı yok artık. Bazı şeyleri eski haline getirmek mümkün olmuyor. Kırılan bir vazo onarılsa da, eskisi gibi olmaz, kırık yerleri bellidir. Kalanlara da saygı göstermek gerek. En azından, benim yaptığım gibi özür dileyebiliriz.

  • Avrupa’daki Süryaniler, memlekete dönme fikrine nasıl bakıyor?

Onlar biraz daha farklı bir yerde duruyor. Yaşlılarla konuştuğumuzda ve filmin ilk bölümünü gösterdiğimizde, hepsi ağlamaya başladı. Ama yeni kuşak için bambaşka bir hayat var. Onlar artık İsveçli olmuş.

  • Bu film sizin açınızdan bir yüzleşme anlamı taşıyor mu?

Süryanilere dönük saldırıların arkasında büyük ölçüde Kürtler vardı. Devlet fermanları vardı ama Kürtler varlıklı Süryanileri çekemedi. Ben sinema yoluyla bu durumla yüzleşiyorum. Filmi üretme sürecinde bu hesaplaşmayı fazlasıyla yaşadım. Atalarımın, onların atalarına neler yaptığını gözlerimin içine bakarak anlattılar. Bu beni üzdü. Türk toplumunun Ermenilerle, Süryanilerle yüzleşmesi gerek. İyi geliyor insana; en azından bana çok iyi geldi. Bu coğrafya, acılarla yoğrulmuş bir coğrafya. Neresine dokunsanız bir film konusu çıkıyor. 

Kategoriler

Kültür Sanat Sinema