Dünyadaki herkes ninemin acısını anlar, bir tek Türkler anlayamadı

Anita Toutikian: 'Dünyadaki herkes büyük ninem Kohar’ın çektiği acıları anlar ama bir tek Türkler anlayamadı. Sahip oldukları yeni mülkleri ve zenginlikleri hesap etmekle meşguldüler.'

ANITA TOUTIKIAN

ANITA TOUTIKIAN: 1961’de Beyrut’ta doğdu. Özel derslerle başlayan sanat eğitimine Haigazian Üniversitesi’nde devam etti, ayrıca Beyrut Saint Joseph Üniversitesi’nde klinik psikoloji doktorası yaptı. Seksenin üzerinde kişisel ve toplu sergiye katılan sanatçının, Ortadoğu sanatını konu alan pek çok yayını bulunuyor.

 

Aile hikâyelerim çok ama çok fazla şiddet içeriyor, üzerinden tam dört kuşak geçmesine rağmen anlatmaktan utanç duyuyorum. Ailemden sadece bir kişinin hikâyesi, bütün bir ulusun başına ne geldiğini yeterince resmedecektir.

Büyük ninem Kohar’ın babası, kardeşleri ve amcaları tıpkı güneşte eriyen lolipoplar gibi kazıklar üzerinde can verdi. Kohar’ın ailesi çok zengindi, sahip oldukları altınları nereye sakladıklarını itiraf edene kadar yavaş yavaş ölmeleri için kazıklara bağlandılar. İtiraf ettiler, ama onları salmak yerine kazıkları, onlar yavaşça ve acı içinde ölürken herkes görebilsin diye daha görünür bir yere yerleştirdiler. Kohar’ın kız kardeşi Kars’a kaçarken, karların ortasında öldü; kuzenleri, aynı yerin etrafında, ta ki açlık ve susuzluktan düşene kadar defalarca dönülen o ölüm yürüyüşünde tecavüze uğradı. Kohar’ın kocası yüksek bir tepeden aşağı atıldı. Oğullarından biri yemek bulmaya gittiğinde öldürüldü, daha yeni evlenmişti, karısını kaçırdılar. Daha önce Amerika’ya giden diğer oğluyla irtibatı kesildi. Üvey babası rahipti ve o küçük düşürüldü, sadece taktığı yüzüğü çıkarmadığı için parmağı kesildi, daha sonra o da öldürüldü. Küçük bebeklerini, aylarca saklandıkları soğuk mağaralarda otla ve kertenkelelerle besledi, daha sonra neredeyse bir köle gibi elleriyle çalıştı. O, türlü acıya ve aşağılamaya müsamaha gösterebildi ama Türkiye ona müsamaha göstermedi. 1930’ların başında Halep’e gitti, yolda sahip olduğu ne varsa vermek zorunda kaldı, hatta yeni doğmuş olan küçük torununun kundak bezini... Bebek soğuktan öldü. Dünyadaki herkes bu kadının çektiği büyük acıları anlar ama bir tek Türkler anlayamadı. Sahip oldukları yeni mülkleri ve zenginlikleri hesap etmekle meşguldüler.

Türkiye hükümetiyle diyaloga girmek düşüncesi hoşlanamayacağım bir illüzyon hissi veriyor. Türkler bir erkek çocuğuyla bir kurdun bir araya gelmesiyle doğduklarına inanıyor, fakat kurbanlarına gelince, bir çocuğun mantığına ve bir kurdun iştahına sahip olduklarının farkında değil. Bir çocukla onun işkence edilmiş oyuncağı arasında nasıl bir diyalog kurulabilir? Aç bir kurtla onun yemeği arasında nasıl bir diyalog kurulabilir? Şayet bir diyalogun modern şekli 113 sene önce yaşamış olan bir Ermeni’nin mezar taşına, bir Türk grafiti sanatçısının yazdığı ‘orospu çocuğu’ mesajıysa, nasıl bir diyalog mümkün olabilir? Türklerin aklına göre bu mezar taşı suçlu. Ben yaralanmadım, ama onların yetişkin olabilmesi için birkaç yüz sene geçmesi gerekiyor.


'Anybody in the world will understand the suffering of my grandmother except the Turks'

By Anita Toutikian, April 2014, Beirut

Your proposal provoked me, and I honor it.  I left everything to write this in spite of the huge pressure about Thursday’s  exhibition.

My family stories are very very violent, I feel ashamed to tell them even after four generations.  The story of just one member of my family is enough to give the picture of what happened to a whole nation.

The father, uncles and brothers of my great grandmother Kohar died on the kazook sticks like lollypops drying in the sun. I can’t even dare to describe what kazook is. Kohar’s family were very rich, they were put on the kazouk  in order to kill them slowly, until they confess where their gold was hidden. They confessed, but the perpetrators did not spare them, they just changed the location of the kazooks to a busy crossroad so that everybody could see them die slowly and in agony. Kohar’s sister died in the snow when they were escaping to Kars, her cousins were raped while walking in the death march that turned  round and round in the same location until all fell of hunger and thirst. Kohar’s  husband was thrown down from a high cliff. One of her sons was killed when he tried to go find food, he was a newly wed, and his wife was stolen.  The other son who had gone to the USA earlier was lost contact with.  Her father in law who was a priest was disgraced and his finger was cut off because he had a ring that was not pulling out, then he was killed too. Her young babies ate grass and lizards for months hiding in the cold mountains, and she worked later in her own lands almost as salve. She could tolerate all kinds of suffering and humiliation, but Turkey did not tolerate her. She had to leave in early 30’s to Aleppo, on the way she had to give away everything she possessed, even the kundak or the wrapping cloth of her newborn grandson was taken away. The baby died of cold. Anybody in the world will understand the extreme suffering of this woman except the Turks. They were busy counting their new possessions and wealth.

orospu cogu,  a 113 year old Armenian gravestone decorated  by a Turkish graffiti artist

I have the feeling that dialogue with the Turkish government is an illusion I cannot entertain. They believe that they are born from the union of a child boy and a wolf, but they are unaware that they have the logic of a child and the appetite of a wolf when it comes to their victims.  How is a dialogue possible between a child and his tortured toy? how is a dialogue possible between a hungry wolf and his food? How is a dialogue possible if a modern example of dialogue is an “orospu cogu” message from a Turk graffiti artist to an Armenian man who died 113 years ago? For the Turkish mind the gravestone must be guilty. I am not hurt, but they need a few hundred years to become adolescents.  


Արար աշխարհ իմացաւ, միայն թուրքերը չիմացան մեծմօրս վիշտը

ԱՆԻԹԱ ԹՈՒԹԻԿԵԱՆ

Ծնած է Պէյրութ, 1961-ին։ Յատուկ դասերով սկսած արուեստի ուսումը ապա շարունակեց Հայկազեան համալսարանի մէջ։ Միաժամանակ Պէյրութի Սէն Ժոզէֆ համալսարանէն ներս տոքթորականը պաշտպանեց քլինիքական հոգեբանութիւն առարկայով։ Մասնակցեցաւ աւելի քան ութսուն անհատական կամ հաւաքական ցուցահանդէսներու։ Հեղինակն է Միջին Արեւելքի արուեստին ձօնուած բազմաթիւ հրատարակութիւններու։

 

Աշխարհի վրայ ամէն մարդ հասկցաւ այս կնոջ տառապանքը, միայն թուրքերը չհասկցան, անոնք իրենց նոր տիրացած կալուածները եւ հարստութիւնը հաշուելով զբաղած էին

Շիրմաքարին վրայ «Բոզի զաւակ» գրողին հետ դեռ ի՛նչ երկխօսութիւն

Իմ ընտանիքիս պատմութիւնը կը պարունակէ բռնութեան բազմաթիւ ապրումներ, որոնց մասին ես որպէս չորորդ սերունդ, դեռ ամօթով կ՚արտայայտուիմ։

Մեծ-մեծմօրս Գոհարի հայրը, եղբայրները եւ հօրեղբայրները արեւուն տակ հալող լօլիփօփերու նման մահացան՝ ցիցերու վրայ։ Շատ հարուստ էին ու տանջուեցան որպէս զի յայտնեն իրենց ոսկիները պահած տեղը։ Խոստովանեցան, բայց փոխանակ ազատ թողուելու, որպէսզի ամէն մարդ դիտէ անոնց ցաւատանջ ու կամաց կամաց մահանալը, աւելի տեսանելի տեղ փոխադրեցին ցիցերը…։ Գոհարի քոյրը դէպի Կարս փախուստի ճամբուն վրայ ձիւներու մէջ մեռաւ։ Զարմուհիները առեւանգուեցան եւ այդ նոյն վայրի շրջակայքը, մինչեւ որ անօթի ու ծարաւ մեռան, բռնաբարուեցան։ Գոհարի ամուսինը բարձունքէ մը վար նետուեցաւ։ Որդիներէն մին՝ որ դեր նոր ամուսնացած էր,  սպաննուեցաւ երբ ուտելիք բան մը կը փնտռեր։ Կինը առեւանգեցին։ Կապը խզուեցաւ նախապէս Ամերիկա գացած միւս տղուն հետ։ Խորթ հայրը քահանայ էր, նուաստացուցին զայն։ Երբ մերժեց մատանին հանել, մատը կտրեցին։ Աւելի ետք ան ալ մեռաւ։ Երեխաները ամիսներ շարունակ խոտերով եւ մողեզներով սնանեց քարայրի մը մէջ։ Ձեռքերով աշխատեցաւ, գերիի մը նման։ Ան կրցաւ հանդուրժել իր մատնուած բազում տարապանքներուն ու նուաստացումներուն, բայց Թուրքիան չի կրցաւ հանդուրժել իրեն։ 1930-ականներու սկիզբը Հալէպ գնաց։ Հալէպի ճանապարհին ստիպուեցաւ ունեցած-չունեցածը տալու, մինչեւ իսկ նորածին թոռնիկը փաթթած քուրչի կտորը... Թոռնիկը ցուրտէն մեռաւ։

Աշխարհի վրայ ամէն մարդ հասկցաւ այս կնոջ տառապանքը, միայն թուրքերը չհասկցան, անոնք իրենց նոր տիրացած կալուածները եւ հարստութիւնը հաշուելով զբաղած էին…։

Թուրքիոյ կառավարութեան հետ երկխօսութիւն մը հաստատելու գաղաբարը անհաճոյ երազանքի մը տպաւորութիւն կը յառաջացնէ ինձ մօտ։ Թուրքեր կը հաւատան թէ տղու մը ու գայլի մը մէկտեղումէն գոյացած են։ Չեն անդրադառնար որ զոհերնուն նկատմամբ ալ տղու մը տրամաբանութեան եւ գայլի մը ախորժակին տէր են։ Տղու մը ու անոր տանջանքի ենթարկուած խաղալիքին միչեւ ի՞նչ տեսակ երկխօսութիւն մը կրնայ հաստատուիլ։ Սոված գայլի մը ու անոր ուտելիքին միչեւ ի՞նչ տեսակ երկխօսութիւն մը կրնայ հաստատուիլ։ Եթէ երկխօսութեան արդի ոճը 113 տարի առաջ ապրած հայու մը շիրմաքարին թուրք կրաֆիթիի նկարիչի կողմէ գրուած «Բոզի զաւակ» պատգամն է, ո՞ր երկխօսութեան մասին կը խօսինք։ Թուրքերու մտայնութեամբ այդ շիրմաքարը մեղաւոր է։ Ե՛ս չեմ վիրաւորուած, բայց անո՛նք դեր քանի մը դարու կը կարօտին չափահաս դառնալու համար։ 

Kategoriler

Güncel Diaspora