Neden suçladığımı anlamanız için

Aşod Pakraduni: ‘Soykırım değildi’ söylerler, ‘tehcire çıkmaya mecbur değildiniz’ söylerler, ‘biz sevgi dolu komşuyduk’ söylerler... ve Mecliste bir Ermeni Mebus olan Krikor Zohrab da öyle söylemişti: “Benim kardeşim beni öldüremez!” Ertesi gün kardeşi Talat kafasını elinde tutuyordu...

AŞOD PAKRADUNİ

AŞOD PAKRADUNİ: Aşod Pakraduni 1990'da Beyrut'ta doğdu. Uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisans tezi üzerine çalışan Pakraduni, Model Birleşmiş Milletler, Model Lübnan Ulusal Dialog programları dahil olmak üzere, diplomasi, liderlik ve çatışma çözümü programlarında faaliyet gösteriyor. Yazıları İngilizce ve Ermenice çeşitli yayın organlarında yayınlandı.

Hayatımdaki nadir anlarından birinde, kullanacak kelimeler bulamıyorum... Size nasıl hitap etmeliyim? Sayın? Bu kelimeyi size hitap ederken kullanacağımı hayal edemezdim, ama sanırım kullanmalıyım... Kullanmamalı  mıyım? Hepinize aynı şekilde mi hitap etmeliyim? Genelleyebilir miyim mesajımı? Ama herkese teker teker mesaj yazmak zaten imkânsız. Bana izin verin, yüreğimden yazmam için izin verin bana. Kırılmayın söyleyeceklerimden, çünkü aşağıdaki sözlerim kalbimin karanlık köşelerinde saklıydı, tarihin karanlık köşelerinden gelen... ki siz de, biz de o tarihten geliyoruz.

Söyleyeceklerimden kendilerini muaf tutanlara saygı ve teşekkürden öte vereceğim başka bir şey yok.

Bir Ermeni delikanlı, genç, insan, nasıl isterseniz tanımlayın beni... 92 yaşında vefat eden bir adamın torunu, Dikranagerd-Diyarbakır’da yaşamış bir adamın. Türklere ve Kürtlere komşuluk eden bir adamın torunu. Türk askerlerin evine kafası kesilmiş babasının kanlı giysilerini getirip, yerine annesinden temiz giysiler almalarına tanık olan bir adamın torunuyum. Bunun üzerine dedemin annesi, onun gözü önünde matematik öğretmeni olan hocasının varoluşunu silmek için evdeki tüm evrakları ve kitapları yakmış. Ve ben bugün buradayım, bu hikâyemden başka da hiçbir şeyim yok, üç nesil isimden de başka şeyim yok, ne soy ağacı, ne de bir anlatı...

“Soykırım değildi” söylerler, “tehcire çıkmaya mecbur değildiniz” söylerler, “biz sevgi dolu komşuyduk” söylerler... ve Mecliste bir Ermeni Mebus olan Krikor Zohrab da öyle söylemişti: “Benim kardeşim beni öldüremez!” Ertesi gün kardeşi Talat kafasını elinde tutuyordu... Şimdi nasıl güveneceğim ben kardeşlik duyurularına? Benim varoluşumu bile inkar eden bir hükümete nasıl güvenebilirim? Bilmedikleriniz için sizi suçlamamakla nasıl sizinle konuşabilirim ben?

Ama sizi suçluyorum, hepinizi suçluyorum.. Sizi gerçeği bilmediğiniz için suçluyorum. Gerçek için mücadele etmediğiniz için suçluyorum sizi... Büyük babamın ihanetle tehcir edildiği topraklarda yaşadığınız için suçluyorum... Kaybolan kimliğim için suçluyorum sizi... Benimkinden başka ülkelerde acı çektiğim için suçluyorum sizi... Meşru olarak bana ait olan bir şeyleri aldığınız için suçluyorum sizi... Ama bu kadar suçlamak? Bana ne faydası olur? Size ne yarar?

Bana varoluş hissini verir. Mücadele etmek için bir sebep verir, Ermeni kalmak için bir sebep. Talat'ın hayal ettiği gibi bir müzede olmadığımı gösterir bütün dünyaya... Ve siz? Bazılarınız Osmanlıların devamını olmadıklarını söyler, bazılarınız da dolunayda Turan’ın sesini duyarsınız. Ama söyleviniz ne olursa olsun, gerçek o ki, güçle ve kanla alınan bir toprağın üzerinde yaşıyorsunuz. Sizin devletinizi, modern Türkiye devleti, bir dünya savaşından harap olarak çıktıktan sonra, Ermeni varlığına ve topraklarına el koyarak küllerden çıkarabildi ekonomisini. Bir not olarak söyleyeyim ki, atalarımın teriyle ve kanıyla inşa edilmiş kiliselerden hala ayakta duranlar ya cami ve diğer ibadet alanı olarak kullanılıyor, ya inek gübresiyle kaplanmış, ya da ateşleme hedefi olarak işe yarıyor. Nasıl sizi suçlayamam? Siz nasıl beni suçlamıyorsunuz?

Burada oturup –Türklerin ya da başkalarının–  tarihi gerçeklerini inkâr etmelerini dinleyeceğim... Soykırım kelimesi 1915’te Ermenilerin başına geldiği şeyi anlatmak için uydurulmuştur... Ermenilere olan şeyin soykırım olmadığını söylemek, turuncunun turuncu olmadığını söylemek gibidir. Birinci Dünya Savaşı’nda müttefikleriniz olanlar soykırım olduğunu söylüyorlar. Modern devletinizin kurucusu, Mustafa Kemal bile, soykırım olduğunu söyledi...

Sonunda biliyorum ki söylediklerim sizin ya da devletinizin Ermeni Soykırımı üzerindeki görüşlerinizi değiştirmeyecek, ama size neden suçladığımı anlamanız için yardımcı olabilir...

Ve bir defa daha söylediklerimden kendilerini muaf edenlere takdirimi ve teşekkürlerimi sunmak isterim. İçtenlikle inanıyorum ki onlar adil bir amaç için savaşıyorlar, sorumluklarını taşıyabilir bir Türkiye için mücadele ediyorlar, kendi geçmişiyle yüzleşebilen bir Türkiye için.

15 Nisan 2014

* Beyrut’ta yaşayan Aşod Pakraduni’nin İngilizce kaleme aldığı mektubu, yine Beyrut’ta yaşayan ve aile büyüklerinden öğrendiği Türkçeyi zaman içinde Türkiye televizyonlarını izleyerek geliştiren Vahakn Keşişyan Türkçeye çevirdi. Metnin dilindeki bazı acemilikleri bu yüzden aynen bırakıyoruz. (Agos)


To understand why I blame you

In one of the rarest moments of my life I am at a loss for words… how do I address you? Dear? I never thought I would use that term when addressing you, but maybe I should… or should I? Should I address you all in the same manner? Should I generalize my message? But it is impossible to cater write this message to every single one of you based on your individual stances and ideas…. Let me tell you this, allow me to write to you from the heart, from the soul, and take no offense in what I say, since the words to follow are what have been hidden in dark corners of my heart, stemming down to the dark corners of a history we both result from

For those of you who exempt yourselves from the words I write down, I have nothing but respect and thanks to give

An Armenian boy, adolescent, man, call me what you may… the grandchild of a man who passed away at the age of 92, a man who lived in Dikranagerd, Diyarbekir side to side with Turks and Kurds living in the same area, only to see Turkish soldiers bringing the bloody clothes of a beheaded man to his house and getting clean ones in return, and see the flames his own mothers fears brought to life, in order to erase every piece of evidence of his father's existence. And here I am, with nothing but a story of where I come from, not even more than three names of my forefathers, no papers, no family tree, no story

'it was not genocide' they say, 'you weren’t forced to leave' they say, ' we were loving neighbors' they say… and Krikor Zohrab, an Armenian member of parliament back in the days said, my brother will not kill me, next day his brother Talaat held his brain in his hand…. How do I now trust the calls of brotherhood as my forefathers once did? How do I now believe in a government that does not even acknowledge my existence? How do I now speak to you without trying to blame you for what you do not know?

But I do blame you, I blame you all… I blame you all for not knowing the truth; I blame those who do for not fighting for it…. I blame you all for living on a land my grandfather was forced to flee in betrayal… I blame you all for my lost identity… I blame you all for having to suffer in countries outside my own… I blame you all for taking what is rightfully mine… but all this blame? What does it give me? What does it give you?

Well, it gives me a sense of existence, a reason to fight, to stay Armenian, to show the world that I am not in a museum like Tallaat intended…. And you? Some of you claim you are not the sons of the ottomans, you are different, while others still hear the sound of Turan howling at the full moon, but whatever may be your discourse, the truth is that you are living on a land that you have taken by force and blood. Your state, the state of modern turkey, devastated after a world war, based its economics and rose up from the ashes through the seizure of Armenian lands and wealth. On a personal note, what remains of the churches built by my forefathers sweat and blood are being used as mosques, places of worship in other parts are covered in cow dung or used as shooting practice targets… so how do I not blame you? And how do you not blame me?

I will not sit and listen to people -Turkish or not- denying historical facts… the term genocide was coined for what happened to the Armenians in 1915 and before… saying what happened to the Armenians was not genocide is like saying the fruit orange is not the color orange! Your allies since the First World War say it happened. The founding father of your modern nation, Mustafa Kemal, he said it happened, before going on for killing another 100,000

In the end, the truth is those few words up there will not change your or your states views on the Armenian genocide, but they might they just might help you understand why I blame you

And once more I would like to express my appreciation and thanks to all those who exempt themselves from the above, and sincerely believe that they are fighting for a just cause, for a Turkey that is up to its responsibilities, for a Turkey that can actually face its past!

 

Ashod Pakradouni

4.15.2014

 


Մեղադրանքս հասկնալու համար...

ԱՇՈՏ ԲԱԳՐԱՏՈՒՆԻ

Ծնած է Պէյրութ 1990-ին։ Կը շարունակէ մասնագիտանալ Միջազգային յարաբերութիւններ նիւթով։ «Օրինակ՝ ՄԱԿ», «Օրինակ՝ Լիբանանի Ազգային Երկխօսութիւն» ծրագիրներու կողքին կ՚աշխատի նաեւ դիվանագիտութիւն, վարչականութիւն եւ բախման լուծում եւ նման նիւթերու վրայ։ Հայերէն եւ անգլերէն զանազան յօդուածներ հրապարակեց մամուլի մէջ։

«Ցեղասպանութիւն չէ» կ՚ըսեն։ «Ստիպուած չէիք աքսորուելու» կ՚ըսեն։ «Սիրալիր հարեւաններ էինք» կ՚ըսեն։ Խորհրդարանի հայ երեսփոխան Գրիգոր Զօհրապ ալ «Եղբայրս զիս չսպաններ» ըսած էր։ Յաջորդ օր «եղբայրը» Թալեաթի ձեռքերուն էր գլուխը... Ուստի ես ինչպէ՞ս վստահիմ եղբայրութեան կոչերուն։ Իմ գոյութիւնս իսկ ուրացող կառավարութեան մը ի՞նչպէս վստահիմ։ Ձեր չգիտցածներուն մասին ձեզ եթէ չմեղադրեմ, ապա ի՞նչպէս կրնանք խօսիլ։

Այն հազուադէպ պահերէն է որ կը դժուարանամ արտայայտուելու... Ի՞նչպէս պէտք է դիմեմ ձեզ։ Յարգելի՞։ Չէի երեւակայեր իսկ որ օր մը այս բառով պիտի դիմեմ ձեզ։ Բայց դիմելու եմ...Կամ ալ ո՞չ։ Բոլորիդ նոյնպէ՞ս պէտք է դիմեմ։ Կրնա՞մ ընդհանրացնել իմ պատգամը։ Բայց արդէն հնարաւոր չէ ամէն մեկուն զատ զատ գրել։ Կ՛արտոնէք որ սրտէս եկածին պէս ուղղեմ խօսքս։ Մի վրդովիք իմ խօսքերես, վասնզի անոնք սրտիս մութ մէկ անկիւնեն դուրս կու գան եւ պատմութեան մութ էջերէն եկած էին հոն։ Այն էջերէն՝ որոնցշէ կու գանք թէ մենք եւ թէ դուք։

Շնորհակալութիւն բոլոր անոնց, որոնք զիրենք զերծ կը պահեն իմ խօսքերէս

Հայ երիտասարդ մը, կամ պարզապէս երիտասարդ մարդ մը, ինչպէս որ կ՚ուզէք բնութագրեցէք զիս…։ 92 տարեկանին մահացած մէկու մը թոռը, Տիգրանակերտ- Տիյարպէքիր ապրած, թուրքերու եւ քիւրտերու հետ դրացնութիւն ըրած մէկու մը թոռը, գլխատուած հօրը արիւնոտ տարազներուն թուրք «ասքյար»ներու կողմէ տուն բերուելուն, փոխարէնը մօրմէն մաքուր տարազներ առնուելուն ականատես եղած մարդու մը թոռն եմ։ Այս դէպքեն ետք մեծհօրս մայրը, թուաբանութեան ուսուցիչ իր ամուսնոյն գոյութիւնը անհետացնելու համար տան մէջ գտնուող բոլոր գիրքերը, փաստաթուղթերը այրած է։ Ու ես ահա հոս եմ։ Այս պատմութենէն զատ ոչինչ ունիմ։ Երեք սերունդի անուններէ զատ ոչինչ ունիմ։ Ո՛չ տոհմածառ մը, ո՛չ ալ պատում մը։

Բայց կը մեղադրեմ ձեզ։ Բոլորդ կը մեղադրեմ...։ Իրողութիւնը չգիտնալնուդ համար, իրողութեան համար չպայքարելնուդ համար կը մեղադրեմ... Մեծ հօրս, դաւադրութեամբ աքսորուած հողերուն վրայ ապրելնուդ համար կը մեղադրեմ... Կորած ինքնութեանս համար կը մեղադրեմ... Օտար երկիրներ տարապելուս համար կը մեղադրեմ... Օրինաւորապէս ինծի պատկանածը յափշտակելնուդ համար կը մեղադրեմ։ Բայց այսքան մեղադրանքը ինծի ի՞նչ օգուտ ոնի։ Հապա ձեզի՞…։

Գոյութեան զգացում կը պարգեւէ ինծի։ Պայքարելու համար, հայ մնալու համար պատճառ։ Թալեաթի ցանկացածին նման թանգարանային բան մը չըլլալս կը յայտարարէ համայն աշխարհի... Հապա դո՞ւք։ Ձեզմէ ոմանք կը մերժեն Օսմանցու շարունակութիւն ըլլալ։ Իսկ ոմանք ալ լիալուսնին թուրանի կանչը կը լսէն։ Բայց ինչ ալ ըլլայ ձեր պատգամը, իրողութիւն է, որ ուժով ու արիւնով յափշտակուած հողի մը վրայ բազմած էք։ Ձեր պետութիւնը, արդի Թուրքիան աշխարհամարտէ մը ուժաթափ դուրս գալէ ետք Հայոց գոյութիւնը եւ հողերը յափշտակելով իր մոխիրներէն վերակերտեց տնտեսութիւնը։ Նշեմ նաեւ թէ իմ նախնիներուս արդար աշխատանքով կերտած եկեղեցիներէն դեռ կանգուն մնացածները կամ մզկիթի վերածուած են, կամ ալ իբրեւ ախոռ կամ աղբանոց կը գործածուին։ Ալ չյիշենք ռազմափորձերու ժամանակ թնթանօդի նշանառութեան թիրախ ծառայողները։ Դեռ ինչպէ՞ս չմեղադրեմ ձեզ։

Այստեղ նստած թուրքերուն կամ այլոց պատմական ճշմարտութիւնները ուրանալը պիտի լսեմ... Ցեղասպանութիւն բառը 1915-ին հայերուն պատահածները բնութագրելու համար ստեղծուած է... Հայոց դէմ կատարուածին ցեղասպանութիւն չըլլալլը պնդել, կարմիրին կարմիր չըլլալը պնդելու կը նմանի։ Ա. Աշխարհամարտի ձեր դաշնակիցները եղածները ցեղասպանութիւն կը կոչեն։ Ձեր արդի պետութեան հիմնադիր Մուսթաֆա Քէմալն ալ նոյնը ըսաւ...։

Վերջապէս գիտեմ, որ ըսածներս ձեր կամ ձեր պետութեան Հայոց ցեղասպանութեան մասին համոզումները չեն փոխեր, բայց գոնէ ինչու ձեզ մեղադրելս կը գիտնաք։

Ու անգամ մը եւս իմ գնահատանքս ու շնորհակալութիւնս կը յայտնեմ ինքզինքը այս մեղքէն զերծ պահողներուն։ Սրտանց կը հաւատամ թէ անոնք արդարութեան համար կը պայքարին եւ իր պատասխանատուութեան գիտակից թուրքիա մը, անցեալին հետ առերեսուած թուրքիա մը կը ցանկան։

15 Ապրիլ 2014                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                            

Kategoriler

Güncel Diaspora