Bu halkı yok etmek isteyenler amaçlarına ulaşamadı

'Geçen yıl 24 Nisan’da, torunum yanıma gelip ‘Dede, Türkleri sevmiyorum’ demişti. ‘Niye güzelim?’ demiştim, ‘Sen hayatında hiç Türk gördün mü? Onun kötülüğünü duydun mu?’ diye sormuştum. ‘Hayır’ demişti torunum, ‘Ama biliyorum ki, onların büyükleri Ermenileri kesmişler, kiliselerimizi yıkmışlar ve bizleri de vatanımızdan kovmuşlar.’ Bu masum çocuğun ruhunun böylesine zehirlenmesine razı olamazdım...'

TOROS TORANYAN

TOROS TORANYAN: 1928 Halep doğumlu yazar. Halep’teki Gülbenkyan Okulu'ndan mezun oldu. İki yıl Amerikan Koleji'ne devam ettikten sonra, öğrenimini Kıbrıs'taki Melkonyan Okulu'nda tamamladı. 1960'ta ilk şiir kitabı Beyrut'ta basıldı. Aynı yıl gittiği Sofya'da üç dönem siyasal bilimler derslerini takip etti. Daha sonra Yerevan’a geçerek, burada bir yıl Armenoloji eğitimi aldı. 1970 yılında Yerevan Devlet Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. Suriye'de yirmi yıl doktorluk yaptıktan emekliye ayrılarak kendini bütünüyle edebiyata adadı. Şiirin yanı sıra gezi notları, hikâye ve araştırma türünde de eserler veren Toranyan'ın yüz elliye yakın kitabı bulunuyor.

Yine 24 Nisan geldi. Gün, bir ulusu gömmenin başladığı gün. Ancak bu bir son değildi, bir sürekliliğin başlangıcıdır. Nisan’ın Ermenicesi ‘Abril’dir ve dilimizde yaşamak anlamına gelir.

Halkımız yaşamak için doğmuştu. Ve bizden çok daha kalabalık uluslar teker teker tarihe gömülürken, biz yaşamaya devam ettik. Daha da devam edeceğiz. Bu yolda şairlerimizin sözleri hep kulaklarımızda çınlayacaklar. Bizim şairlerimizin yanı sıra, Nâzım’ın “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine” sözleri de…

Geçen yıl 24 Nisan’da, torunum yanıma gelip “Dede, Türkleri sevmiyorum” demişti. “Niye güzelim?” demiştim, “Sen hayatında hiç Türk gördün mü? Onun kötülüğünü duydun mu?” diye sormuştum. “Hayır” demişti torunum, “Ama biliyorum ki, onların büyükleri Ermenileri kesmişler, kiliselerimizi yıkmışlar ve bizleri de vatanımızdan kovmuşlar.”

Masum torunumun aklının bulandırılmasına razı olmayacaktım. Parmak kadar boyu olan torunumun aklını kim bulandırabilirdi? Fikrini söyledikten sonra yüzünü böylesine ekşitmesine kim sebep olmuştu?

Torunum bu sözleri Ermeniceyle söylemişti. Bu masum çocuğun ruhunun böylesine zehirlenmesine razı olamazdım. Ama olmuştu işte, öyle biri çıkmış, torunumun dediği gibi, onların büyükleri sadece kendi halkının aklını değil, bu yeni neslin aklını bulandırmayı da başarmışlardı.

Bu düşüncelerimi açıkladım torunuma: “Gördüğün gibi biz yaşadık, hatta yeniden filizlendik ve bizi kesenlerin toprağını güzelleştirdik. Onlara tiyatro ve kültür verdik.”

“Üstelik de İslamlaştırılmış Ermenilerin sayısı da hiç az olmadı. Onlar Ermeni olarak ölerek, Türkleşerek dahi olsa bu ülkenin sayısını çoğalttılar. Dolayısıyla, hiç de üzülme yavrucuğum. Biz şimdi bağımsız bir devlete sahibiz, üstelik bu devlet komşu Türkiye tarafından bile tanındı. Kapalı sınırlarla tanınan bir bağımsızlığımız var. Günün birinde yaşamı savunanlar sınırları da açacaklardır. Hatta eğer yöneticileri yaşamı severlerse, bütün ülkelerin sınırlarını kaldıracaklardır. Yaşayanlar o günü görecekler. Sınırları olmayan bir dünya, mutluluğun da beşiği olacak.”

Sevgili torunum, sözüm yalnız bize dair, sana dair değil, hepsine dair.

Hiroşima’ya atom bombasını atan, aklını yitirdi. Silah ve bomba yapanlar, bunları kullananlar, işin bu tarafını da düşünsünler.

Bugünlerde dünyanın neresinde bir Ermeni varsa 24 Nisan’ı düşünüyordur. Beyrut’taki Protestan Ermeni Lisesi’nin Tarih Kulübü 20. yüzyılda kültür ve bilim alanında uluslararası ün kazanmış Ermeni bilim insanlarının ve sanatçılarının resimleri ve biyografileriyle bir sergi düzenledi.

Bu sergi “Dünya yüzünde tek bir Ermeni bırakalım, onu da müzeye koyalım” diyen fikre verilmiş küçük bir yanıttır.

Sana o diziden birkaç isim anmak isterim: Mareşal Bağramyan, Amiral İsagov, bilim insanları Alekhanyan Kardeşler, deniz ressamı Ayvazovski, Khrimyan Baba, General Antranik, Aram Khaçaduryan, Dünya Satranç Şampiyonu Dikran Bedrosyan, ünlü ressamlar Mardiros Saryan ve Arşil Gorki, Ruben Mamulyan, Charles Aznavour, Viktor Hampartsumyan, William Saroyan, Gomidas, Kapriyel Noradunkyan ve liste böylece uzayıp gidiyor işte. Gördüğün gibi, büyük felaketten önce de sonra da dünyaya, dünyaca ünlü bilim insanları, mimarlar, ressamlar, tiyatro dahileri, mesela bir Sinan vermişiz dünyaya.

24 Nisan bizim için ağıtlar yakma günü değil artık. Yeniden varolmanın, yeniden yaşamanın ve yaşadığımız her ülkede yaratmanın günü. Özellikle de bağımsızlığını kazanmış olan vatanımızda, varlığımızı sürdürme hakkını kazanmışken.

İyi niyetleri olan insanların yolları açık olsun, kapıları açık olsun önlerinde! Bütün Berlin duvarları yıkılsın ki dünyaya mutluluk hâkim olsun.

Ermeni halkının değerli büyüklerinin dizildiği sergi, bugün ve her zaman açık kalsın, zira büyüklerimiz sayıyla çok, çok, çoklar… Bu da demek oluyor ki, bu halkı ortadan kaldırmak isteyenler, amaçlarına ulaşamadılar.

Beyrut, 14 Nisan 2014


 

Those who wanted to destroy our people failed to achieve their goal

TOROS TORANYAN

Another April 24 is upon us. The day when the burial of a nation began. Yet this was not an end, it was the beginning of a continuity. The word for April in Armenian is ‘Abril’, and in our language, it means to live.

Our people were born to live. And as nations much greater in population than ours faded one by one into the depths of history, we lived on. And we will continue to live on. Along our path, the words of our poets will resonate in our ears. And beside our poets, Nazım’s words, too, “To live, like a tree, alone and free, like a forest, in brotherhood”…

Last year on April 24, my grandson/granddaughter/grandchild came up to me and said, “Grandfather, I don’t like Turks.” “Why, my dear?” I asked him/her, “Have you ever seen a Turk in your life? Have you ever witnessed their evil acts?” “No,” replied my grandson/granddaughter/grandchild, “But I know that their leaders slayed the Armenians, they burned down our churches, and cast us out of our homeland.”

I would not have my innocent grandchild’s mind muddied. Who would have wanted to cloud my tiny grandchild’s mind? Who had caused him/her to screw up her/his face after expressing her/his view?

My grandson/granddaughter/grandchild had said these words in Armenian. I couldn’t consent to the soul of this innocent child being poisoned. But it had already happened, someone had turned up, and like my grandchild said, their leaders had managed to confuse not only their own people, but this generation, too.

I explained my thoughts to my grandchild: “As you can see, we lived on, in fact, we blossomed, and we rendered beautiful the land of those who slayed us. We gave them theatre and culture.”

 “Besides, a considerable number of Armenians were Islamicized. They raised our numbers, although they were Turkicized. Thus, there is no reason to feel sad, my dear. We now have our independent state; what’s more, this state has even been recognized by neighbouring Turkey. We have our independence; the closed border a sign of recognition. One day, those who believe in coexistence will open that border. And if their leaders love life, they might even lift all border one day. Those who live on will see that day. A world without borders will also be the cradle of happiness.”

My dear grandchild, my words are not only about us, or you, but about everyone.

The man who dropped the bomb on Hiroshima lost his mind. Makers of weapons and bombs should consider that side of their business, too.

I know that these days, wherever there is an Armenian across the world, he or she is thinking about April 24. An exhibition has been organized by the history club of the Protestant Armenian High School in Beirut, featuring images [photographs/paintings] and biographies of internationally renowned Armenian scientists and artists of the 20th century.

This exhibition is a small response to the idea that goes, “Let’s leave a single Armenian on the face of the earth, and then put that Armenian in a museum.”

I would like to mention a few names to you from that list: Marshal Bagramyan, Admiral Isakov, the scientist Alikhanian brothers, Aivazovsky, the painter of seascapes, Father Khrimian, General Andranik, Aram Khachaturian, World Chess Champion Tigran Petrosian, the renowned painters Martiros Saryan and Arshile Gorky, Rouben Mamoulian, Charles Aznavour, Victor Hampartsoumian, William Saroyan, Komitas, Gabriel Noradunkyan and so the list goes on. As you can see, both before the great disaster and after, we gave world-renowned scientists, architects, painters, theatre geniuses to the world, and for instance, Sinan.

April 24 is no longer a day of lament for all us. It is the day to exist again, live again, and the day to create, in every country we live in. Especially in our homeland which has won its independence, where we have earned the right to perpetuate our existence.

May the paths of pure-minded people be safe, may all doors open before them! May all Berlin Walls fall, so that happiness can prevail in the world.

May this exhibition featuring the esteemed greats of the Armenian people remain open today and always, because we have so many, so many greats… And that means, that those who wanted to destroy our people, failed to achieve their goal.

Beirut, 14 April 2014

 



 

Շուտով Ապրիլի 24-ն է

Թորոս Թորանեան

Այդ օր ազգ մը գերեզմանելու սկիզբը դրուեցաւ։

Այդ վերջ մը չէր սակայն, այլ շարունակութեան մը սկիզբը։

Ապրիլ մեր մայրենի լեզուով կը նշանակէ՝ եաշամաք։

Մեր ժողովուրդը ծնած էր ապրելու համար, ինչպէս դարերով ապրած էր, մինչ, թիւով մեզմէ շատ աւելի մեծ ժողովուրդներ անցան պատմութեան գիրկը, մենք շարունակեցինք ու պիտի շարունակենք ապրիլ միշտ յիշելով մեր բանաստեղծներուն սքանչելի խօսքերուն, կարգին չմոռնալով նաեւ բանաստեղծ Նազըմին խօսքը.-

Եաշամաք նէ կիւզէլ շէյ, պիրէր-պիրէր հէփ պէրապէր։

Ապրիլ 24-ի անցեալ տարուան օրը թոռնիկս մօտենալով ինծի ըսած էր.- Պապի'կ, ես թուրքերը չեմ սիրեր։ Ու ես անոր պատասխանած էի.- Անուշի՛կս, ինչո՞ւ. դուն թուրք մը տեսա՞ծ ես, անոր մէկ չարութիւնը լսա՞ծ ես։

Թոռնուհիս պատասխանեց.- Չեմ տեսած այդպիսի մարդ, բայց լսած եմ, որ անոնց պետը ջարդած է հայերը, եկեղեցիները կործանած եւ մեզ մեր դարաւոր հողէն վտարած։

Ես պիտի չուզէի, որ թոռնուհիիս, անմեղ թոռնուհիիս միտքը մէկը պղտորէր։ Մատ մը հասակին, ո՞վ պղտորած էր իմ թոռնուհիիս միտքը, որ ան նման արտայայտութիւն մը ունենալէ ետք իր դէմքը թթուեցուցած էր։

Անշուշտ թոռնուհիս իր այդ խօսքերը հայերէնով կ՚արտայայտէր։ Ո՜չ, պիտի չուզէի, որ մթագնէր, անմեղունակի մը հոգին։ Բայց, գտնուած էր այդ մէկը, թոռնուհիիս ըսածին պէս, անոնց պետը, պետերը թունաւորած էին ոչ միայն իրենց սեփական ժողովուրդին միտքերը, այլ նաեւ մեր նորագոյն սերունդներուն միտքերը։

Բացատրեցի թոռնուհիիս այդ բոլորը եւ աւելցուցի.- Բայց մենք, ինչպէս կը տեսնես, ապրած ենք, վերածաղկած ենք եւ մեզ ջարդողներուն ապրած ողջ տարածքը շքեղացուցած ենք անոնց տալով թատրոն ու մշակոյթ։

Այո՛, քիչ չէ եղած թիւը նաեւ իսլամացած հայերուն, որոնք որպէս հայ մահանալով, թրքանալով անգամ, մահուամբ անգամ աւելցուցած ենք թիւը այդ երկրին։

Հիմա, ձագուկ մի՛ տրտմիր, երբ մենք նոյնիսկ դարձած ենք պետական ժողովուրդ ու մեր անկախութիւնը ճանչցուած է մեր հարեւան երկրին՝ Թուրքիոյ իսկ կողմէ։

Ճանչցուած անկախութիւն՝ փակ սահմաններով։

Օր մը, Ապրիլը սիրողները անպայման կը բանան նաեւ փակ սահմանները, նոյնիսկ անսահման կրնան դառնալ բոլոր երկիրները, եթէ տուեալ երկիրներու բնակիչներուն պէս ղեկավար մարդիկ եւս սիրեն Ապրիլ։

Եւ ապրողը կը տեսնէ այդ օրը, սահմաններ չունեցող աշխարհ մը արդարեւ կ՚ըլլայ երջանկութեան օրօրան։

Անուշիկ թոռնիկս, խօսքս միայն մեր մասին, քու մասիդ չէ։ Բոլորին մասին է։

Աթոմական ռումբը Հիրոշիմայի վրայ նետողը՝ խենթեցաւ։ Թող զէնք ու ռումբ պայթեցնողները այս մասին ալ մտածեն։

Այս օրերուն հոն ուր հայ մը կայ, կը մտածէ Ապրիլ 24-ի մասին։ Ու ահա Պէյրութի մէջ Հայ Աւետարանականներու Երկրորդական վարժարանի Պատմութեան Ակումբը կազմակերպած է ցուցահանդէս մը, ուր ցուցադրած են Ի. դարու հայ մշակոյթի ու գիտութեան համաշխարհային համբաւի տիրացած հայոց կեանքն ու գործը, նկարներով ու կենսագրութեամբ։

Ասիկա մէկ փոքր պատասխանն է այն խօսքին, որ .- Աշխարհի վրայ լոկ մէ՛կ հայ պէտք է մնար, այդ ալ թանգարանի մը մէջ…

Ահա այդ շարքէն քանի մը անուն.- Մարշալ Բաղրամեան, Ծովակալ Իսահակեան, Ալիխանեան եղբայրներ (գիտնականներ), Այվազովսկի ծովանկարիչ, Խրիմեան Հայրիկ, Զօրավար Անդրանիկ, Արամ Խաչատուրեան, շախմատի արքայ՝ Տիգրան Պետրոսեան, Մարտիրոս Սարեան, Արշիլ Կորքի- Ադոյեան, Ռուբէն Մամուլեան, Շարլ Ազնաւուր, Վիքթոր Համբարձումեան, Ուիլիամ Սարոյեան, Կոմիտաս, Յովսէփ Օրփելի, Գաբրիէլ Նորատունկեան… այսպէս, Եղեռնէն առաջ ու ետք աշխարհին տուած ենք աշխարհահռչակ բազմահարիւր գիտնականներ, ճարտարապետներ, գեղանկարիչներ, թատրոնի հռչակուած մարդիկ ու Սինան մը տուած ենք աշխարհին։

Ապրիլ 24-ը մեր օրերուն ու այսօր լացի կամ նզովքի օր մը չէ, այլ՝ վերածաղկումի օր մը, երբ ապրելով եւ ստեղծագործելով մեր ապրած բոլոր երկիրներուն մէջ, մանաւանդ մեր հայրենիքին անկախացած լոկ մէկ փոքր մասին մէջ, տիրացած ենք մեր գոյատեւումի իրաւունքին, մեր ապրելու կռիւին յաղթանակողի իրաւունքին։

Թող ճամբաները բաց ըլլան, դռները՝ բաց, բարի կամքի տէր բոլոր մարդոց համար ու թող Պերլինեան բոլոր պատերը փլչին, ուրախութիւն պատճառելու համար աշխարհին։

Հայ ժողովուրդի մեծամեծները ներկայացնող ցուցահանդէսները այսօր եւ միշտ բաց կը մնան զի մեր մեծերը բիւր, բիւրոց են։

Պէյրութ՝ 14 Ապրիլ 2014   

Kategoriler

Güncel Diaspora