Bir sürü küçük kara balık!

Yazarın en bilindik hikâyelerinden biri olan Küçük Kara Balık’ın da içinde bulunduğu ‘Toplu Masallar’ adını taşıyan kitap, az sayıda resimle desteklenerek Büyülü Fener Yayınları tarafından Türkçeye çevrildi.

EZGİ BERK

Kıyısından ya da tam ortasından olsun, mevcut siyasi iktidarla, rejimle ya da daha bütüncül olarak devlet kavramıyla sorun yaşayan, eşit ve özgür olmak isteyen her anne baba, çocuğuna Samed Behrengi’nin ‘Küçük Kara Balık’ hikâyesini okumuş ya da okutmuştur.

Samed Behrengi, ‘Küçük Kara Balık’ gibi pek çok hikâyesinde çocuklara sorgulamayı, farklı olmaktan korkmamayı, doğru bildiğinden şaşmamayı anlatır. Onları yüreklendirir, kalplerindeki sevgiyi korur. Kahramanları ya çocuklar ya da hayvanlardır. Üstten bakmadan, gözlerine bakarak, konuşur gibi dokur hikâyelerini. 

Önemli olan yola çıkma cesareti

Bir ‘Küçük Kara Balık’ olur örneğin, kendi gibi küçük bir derede nesilden nesile aynı şekilde yaşamaya karşı başka nehirler, denizler görmek ister. Annesinin itirazlarına, komşularının kendi gibi olmadığı için onu linç etmek istemelerine göğüs gerip kaçar küçük, güvenli yaşamından. Dünyayı tanımak için süzülür suda, kuyruk sallar neşeli gezintisi sırasında. Kurbağalarla, kertenkeleyle, mürekkep balığıyla karşılaşır. Öbek öbek bir bölgeye sıkışmış kendi gibi küçük hayvanları hareketlenip yeni yerler görmeye teşvik eder. Ölümlerden döner ama sonunda denize ulaşır. Önemli olanın yola çıkma cesareti olduğunu anlayınca, kaybolur ortalardan. Tıpkı yazarının sonu gibi hüzünlüdür ‘Küçük Kara Balık’ın hikâyesi. Ama ardında onun dilden dile aktarılan maceralarını dinleyen bir ‘Küçük Kırmızı Balık’ bırakmıştır.

Yazarın en bilindik hikâyelerinden biri olan Küçük Kara Balık’ın da içinde bulunduğu ‘Toplu Masallar’ adını taşıyan kitap, az sayıda resimle desteklenerek Büyülü Fener Yayınları tarafından Türkçeye çevrildi.  Bugüne kadar tek tek kitaplar halinde görmeye alıştığımız hikâyelerin bu toplu versiyonunun bir de güzel girişi var ki bahsetmeden geçemeyeceğim.  Kitabın başında, Samed Behrengi’nin, İran’ın köylerinde öğretmenlik yaptığı sırada hikâyelerine kulak verdiği öğrencilerinden biri olan Ulduz çıkıyor karşımıza. Ulduz başından geçenleri öğretmenine anlatıyor, öğretmeni de Ulduz’un izniyle hikâyesini yazıyor. Kitabın ilk iki hikâyesi, Ulduz’un başından geçenleri, öğretmeni olan Samed Behrengi’nin yazıya aktardıklarından oluşuyor. Ardından köylerde karşılaştığı yoksul çocukların, onlarla arkadaş kuşların, çiçeklerin hikâyeleriyle sıradan yaşamlar canlanıyor gözümüzde. Bizi bize anlatmaktan hiç vazgeçmiyor Behrengi.  Hani o ‘içi, gözlerinden bellidir’ benzetmesindeki derin mânâ gibi içimize işliyor satırlar.

Yeni sorular filizlenir

Onun her hikâyesinin bir Küçük Kara Balık’ı vardır; onu arar bulur, heybemize biraz daha cesaret doldururuz. Daha 28 yaşındayken şaibeli bir biçimde ölen Behrengi’nin ölmeseydi kim bilir neler yazacağını düşünüp hayıflanır, kısacık ömrüne sığdırdığı hikâyelerle avunuruz. İşte bu yüzden, ne zaman Samed Behrengi’nin hikâyelerine rastlasam, baştan başlarım o güne. Yüzümde bir gülümsemeyle daha cesur, umut dolu hissederim kendimi. Kara Balık’ın hikâyesini dinleyen Kırmızı Balık gibi yeni sorular filizlenir aklımın bir köşesinde…

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ