‘Bu manileri öğrenmek, yaşamak, yaşatmak gerek...’

'Usulümüz yerde kalmasın' deyip 70 senelik Hampartsum mani birikimini bizimle paylaşan Vartanuş Yaşruel'e sonsuz teşekkürler..

Vartanuş Yaşruel
Fotoğraf: BERGE ARABIAN 

LUSYEN KOPAR
lusyenkopar81@hotmail.com

39 yıllık ömrümde Hampartsum ruhunu bir gün olsun yaşamışlığım yok. Sadece kiliseye gider, evime döner, gündelik yaşantıma devam ederim. Bunca sene kimse kapımı çalıp “vicag” için su veya çiçek ver, demedi. Keşke deseydi. Keşke ben de yedi kapı çalıp, yedi evden su, çiçek, ot toplasaydım. Baharla gelen bu neşe yüklü bayramı İstanbul’da yaşatmak bu kadar zor muydu? Çoğumuz Zadig’in, Paskalya’nın, Büyük Perhiz’in hakkını vererek yaşarız. Nasıl oldu da Hampartsum’un âdetlerini unutup, rafa kaldırdık. Sizi bilmem ama ben bu sene yedi evden su, çiçek toplayıp bu öğrendiğim manileri okumaya niyet ettim. Acemiyim, cahilim olsun, öğrenmek yaşamak, yaşatmak gerek. Ben de bir bilenin Vartanuş Yaşruel’in kapısını çaldım. Bundan sonrasında söz onundur.

Malatya’da ‘vicag’ bir başkaydı

Hampartsum, Zadig bayramından 40 gün sonra kutlanan Rab İsa’nın göğe alınış bayramıdır. Anlatıya göre askerler İsa'yı çarmıha gerdikten sonra giysilerini alıp her birine birer pay düşecek biçimde dört parçaya böldüler. Mintanını da aldılar. Mintan boydan boya tek parça dikişsiz bir dokumaydı. Birbirlerine, “Bunu yırtmayalım” dediler, “Kime düşecek diye kura çekelim.” Biz de bu olayı anımsamak için Hampartsumda 'vicag' yani  kura çekeriz.

Hampartsum hep perşembe gününe denk gelir. Çarşamba günü yedi evden yedi çeşit çiçek, ot, su toplardık. Topladığımız su ve çiçekleri teşt denen bakır bir leğenin içine boşaltır, çiçek ve otların suyun üzerini kapatmasına dikkat ederdik. Daha sonra ‘vicag’a katılacak herkesin teştin içine kendi ev halkındaki herbir insan  için ayrı ayrı bir şeyler atmasını beklerdik. Bu eşya bazen bir yüzük, bazen tek bir küpe, bazen de bir anahtar olurdu. Maksat eşyanın diğerlerinden farklı olması ve atanın rahat tanımasıydı. Aynı gece ‘vicag’ı çekecek 10-12 yaşlarında iki kız çocuğu seçer, ellerine kına yakardık. Daha sonra teşti evin tandırının üzerine bırakır, evlerimize dağılırdık. Hampartsum günü, semtimizde yaşayan tüm Ermeni kadınlar yaşlısı genci, çoluk çocuk hangi evin avlusuna davetliysek orada buluşurduk. Teşti ortaya getirip “Voğormya Asduadz” manisiyle vicagları çekmeye başlardık. Büyüklerimiz sırayla manileri okudukça elleri kınalı iki kızımız teker teker eşyaları sudan çıkarırdı.

Maniler bazen Ermenice bazen Türkçe, bazen de iki dilin karışımında yazılmış olurdu. Meryem Ana’ya, İsa Mesih’e yazılmış manilerin yanı sıra, bereket için, öğüt verici, yare yazılmış, gülmek için esprili manilerimiz de olurdu. Örneğin,

“Deniz kenarı buzdur

İçi sedefli tuzdur

Oğlu padişah olmuş

Anası da kızdır”

manisi Meyrem Ana’yı anlatır. Bu mani kime çıkarsa, kendini çok şanslı hissederdi.

Ama maniler arasında öyle bir mani vardı ki, eşyası bu mani okunduğunda çıkan kadın kendini mutsuz ve şansız hissederdi.

“Ey pirpirim pirpirim

Hiç mi yok arın pirin”

Hatırladığım ilk ‘vicag’

Kardeşim Sarkis doğduğunda ben dört yaşındaydım. O Hampartsum günü tüm mahalle Yusuf Ağa’gil’in büyük avlusunda, büyük bakır leğenin etrafında toplanmıştık. “Voğormya Asduadz” manisi okunup da kızlar ellerini suya daldırıp kardeşim Sarkis’in eşyasını sudan çıkardıklarında, herkes kardeşimin çok hayırlı evlat, çok şanslı bir çocuk olacağını söyleyip, sevinmişti. “Voğormya Asduadz” vicaglar arasında en önemli manidir. Bunun için de ilk o okunur.

Usulümüz yerde kalmasın

İstanbul’a geldikten sonra da Hampartsum’da eşi dostu evime çağırır vicag çektirir, maniler okurdum. Ama daha sonra o kadar çok, niye yapıyorsun, kendine iş çıkarıyorsun eleştirilerini duydum ki, kırıldım, hevesim azaldı. Ama yine de her fırsatta bu âdeti yaşatmaya çalışıyorum. Maksat, usulümüz yerde kalmasın.

Seneler evvel Hampartsum’da Surp Pırgiç Hastanesi’nin şapelinde ayine katıldım. Daha sonra hastaneden bir leğen isteyip içerisine su ve otları doldurdum. Mani defterim yanımda olduğu için iki çocuk bulup başına oturturdum. Ben manileri okudukça, çocuklar ‘vicag’ları çektiler. Herkes başımıza toplandı. Gün biterken hepimiz gülümsüyorduk…

Üç-dört sene önce de Hampartsum’da iki otobüs Polonezköy'e bir lokantada pikniğe gittik. Ben buradan hazırlıklı gittim. Yanımda defterim vardı. “Bugün Hampartsum ‘vicag’ çekeceğiz” dedim. Lokanta’dan bir leğen istedim. Etraftan yedi çeşit ot, çiçek topladım, suyu koydum. Herkes bir eşyasını attı yeşilliklerle yüzü kapatılmış suyun içersine. O gün iki küçük kız çocuğuna ‘vicag’ları çektirdim. Ben de mani defterimden her vicag için bir mani okudum. Bir kere daha Hampartsum ruhunu hissettik.

Bayramların bereketli sofraları

Bizim zamanımızda Malatya’da açık Ermeni kilisesi kalmamıştı. Üç kilisemizin birini cami yaptılar. Ermeni Katolik Kilisesi'ni üç ayda ancak yıkabildiler. Büyük annem kilise yıkılırken, keşke o taşlarla okul veya hastane yapılsaydı diye çok üzüldü.

Ben gençken Malatyalı Ermeniler Ankara’ya bir dilekçe verip kilisenin ibadete açılmasını talep ettiler. “Ölmüş ölüyü mü diriltelim?” diye yanıt geldi. Çok şükür, ayakta kalan üçüncü kilise bugün onarım halinde.

Büyük bayramlarda İstanbul’dan bir papaz gelir, bizim evde yatardı. Papaz evlerden birinde bayram ayinini yapardı.

Paskalya’da Hıristiyanlardan önce Müslümanlar bayramımızı kutlamaya gelirdi. Bayrama özel, ıspanak saplarından cacık, tuzlu peksimet yapar, sinilerle börekler baklava açar, iki yüz yumurta haşlardık. 

Büyük Perhiz öncesi Paregentan günü büyük masalar kurulur, oyunlar oynanır, açık alanda salıncakta sallanılırdı. Ertesi gün evde ne kadar kap kacak varsa yıkanır, fırçalanır Büyük Perhiz’e hazırlanır büyük, küçük tüm aile oruç tutardık.

Perhizin tam ortasına gelen çarşamba günü miçink köftesi yapardık. Malatya’da içli köftenin yavanı olarak tanımlanan miçink köftesinin üzeri yavan yoğrulur, içerisine tahin ve ceviz konulur. Her ev kendi şanslısını seçmek için köftelerden birini içerisine para saklar. Daha sonra para çıkan köftenin sahibi, o Paskalya bayramının şanslısı ilan edilir.

Malatya’da Müslümanlarla Vartavar

Vartavar’da elimize bir kova su alır damın üzerine çıkar gelenin üzerine rastgele su atardık. Daha sonra Müslümanlar da bizimle birlikte su sepen oynamaya, su atmaya başladılar. Vartavar’ın birinde yoldan geçen bir Müslüman’ın üzerine su gelmiş. Adam “Üzerime su attınız, abdestimi bozdunuz” diye bağırmıştı. Bizimle oynayan Müslümanlarla, yobazlar arasında kavga çıkmıştı. Korkup evlere saklanmıştık. O günden sonra mahallemizde, sokakta Vartavar şenliği olmadı. Herkes kendi avlusunda, bahçesinde ailesiyle birlikte Vartavar’ı kutladı.

Geçen sene Vartavar’da üç otobüs pikniğe gittik. Elime bir pet şişe alıp “Bugün Vartavar” deyip tanıdık, tanımadık herkesi ıslattım. Oyun git gide yayıldı ve herkes Vartavar’ın layığınca ıslandı. .

Surp Sarkis’te eşim Khaçadur'u gördüm

1950’de on altı yaşındaydım. İlk defa üç gün, üç gece su dahil hiçbir şey yiyip içmeden Surp Sarkis orucunu tuttum. Derler ki bu orucu tutan genç kızlar, üçüncü günü sabaha karşı rüyasında kimin elinden su içerse o kişi onun kısmeti olur. Ben de rüyamda eşim Khaçadur’u gördüm. Rüyamda Khaçadur uzun yeşil bir pardösü giymiş, uzun yeşil bir küpün içersinde ta uzaktan bana su getiriyordu. Sabah olunca evimizin alt katında yaşayan kiracımız Vartanuş, bana gece ne rüya gördüğümü sordu, ben de anlattım. Çekem Osman’ın oğlu Khaçadur, uzaktan bana su getiriyordu dedim. Kadıncağız ellerini dizlerine vura vura “Çekem Osman bu akşam oğluna seni istemeye gelecekmiş. Kocamla haber yollamışlar” deyip gitti.

1934 Malatya doğumluyum. Annemin adı Cuhar, babamın adı Manuel. Kızlık soyadım Koparyan. Küçüklüğüm Malatya Salköprü mahallesinde, Boncuklu Sokak'ta geçti. Evlenip Küpçü Osmanlara gelin gittim. Evimiz çarşının içinde buğday pazarındaydı. 45 yaşına kadar Malatya’da yaşadım, daha sonra tüm akrabalarımız gibi biz de İstanbul’a göç ettik.


HAMPARTSUM MANİLERİ

“Kristos gelir atılan

Başındaki tacılan

Kalkam yolu süpürem

Başımdaki sacılan”

 *

“Yedi kazan kavurma

Kavurmayı savurma

Eski devlet başından

Gitti diye kayırma”

*

“Tespihinin harcıyam

Her derdin ilacıyam

Eller ne derse desin

Yine başlar tacıyam”

*

“Kilitli sandık kilidi

Üstüme toz bürürdü

Geleceksen tez gel

Gencecik ömrüm çürüdü”

*

“Elma attım ezildi

Vapur yola dizildi

Bu benim kara bahtım

Gurbet ele yazıldı”

*

“Heybeydim hep oldum

Paşaydım bey oldum

Eksen durduğum yerde

Hepsinden yeg oldum”

*

“Ben bir avuç kişnişim

Cepten cebe düşmüşüm

Nerenin kızı idim

Nerelere düşmüşüm”

*

“Sivig’in ucına gel

Tevegin burcuna gel

Kız Allah’ını seversen

Yiğidin gencine gel”

*

“Peşkir güdum açılmaz

Saçağından seçilmez

Kötülüğün çok ama

Yine senden geçilmez”

*

“Ağaçta hurma mısın

Kergefte sırma mısın

Ben buradan ah çekersem

Sen orda duyar mısın”

*

“Rahan ektiğim

Küsüyü çektiğim

Düşman gözün kör olsun

Nedir benim çektiğim”

*

“Kahveyi koydum tasa

Doldurdum basa basa

Benim yârim çok güzel

Azıcık boydan kısa”

*

“Kuyumcular işlesin

Çubuğu gümüşlesin

Benim yârim bir tane

Hak bana bağışlasın”

*

“Kahveyi koydum pişmeye

Ağzını açtım taşmaya

Ağlama kömür gözlüm

Az kaldı kavuşmaya”

*

“Değirmene varsana

Eşeğini sürsene

Allah sana mal vermiş

Kıymetini bilsene”

*

“Küçücük kiraz dalı

Dibine serdim yeşil halı

Ya Hisus, ya Kristos

Sen göster doğru yolu”

*

“Ben bir karabiberim

Sofralarda biterim

Çok peşime düşmeyin

Başım alır giderim”

*

“Sen bir beyaz baklasın

Allah seni saklasın

Gel sarılıp yatalım

Cümle âlem çatlasın”

*

“Vurdum sandık açıldı

Cevahirler saçıldı

Annesine müjde ver

Kızının bahtı açıldı”

*

“Ağaçta hurma mısın?

Kergefte sırma mısın?

Ben burada ah çekersem

Sen oradan duyar mısın?”

*

“İncir serdim güneşe

Gören gözler kamaşa

Sen bir deste gül isen

Ben bir deste menekşe”

*

“Gardaş belin bağıyam

Ayağın toprağıyam

Göğsünde bir gül bitmiş

Ben onun yaprağıyam”

*

“Yedi deve güdesin

Güde güde gidesin

Allah sana mal vermiş

Kudüsi şerife gidesin”

*

“Su gelir bulanarak

Dağları dolanarak

Buna can mı dayanır

Yâr gelir sallanarak”

*

“İnciydim ezilmişim

Gerdana dizilmişim

İster al, ister alma

Alnına yazılmışım”

*

“Gardaş! Gardaş! Gel de git

Gel halimi gör de git

Yarın dereler coşar

Gel de beni at da git”

 

Kategoriler

Güncel Yaşam