Ortaköy Camii’nin hatırlattıkları

Adı Balyan Ailesi ile birlikte anılan Ortaköy Camii uzun bir aradan sonra cemaati ile tekrar buluşuyor. Üstelik bugünün hoyrat iklimine iki yüzyıl öncesinden nazire edercesine sadece bir ibadethane olarak değil, Osmanlı halklarının ‘birarada’lığının da vücut bulduğu bir değer olarak..

ELİF ATALAY
elifatalayposta@gmail.com

Adı Balyan Ailesi ile birlikte anılan Ortaköy Camii uzun bir aradan sonra cemaati ile tekrar buluşuyor. Üstelik bugünün hoyrat iklimine iki yüzyıl öncesinden nazire edercesine sadece bir ibadethane olarak değil, Osmanlı halklarının ‘birarada’lığının da vücut bulduğu bir değer olarak..

Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyıl saray ve cami mimarisine imza atan Balyan Ailesi’nin Boğaz’da yükselen eserlerinden ‘Büyük Mecidiye’ ya da halk arasında bilinen adıyla Ortaköy Camii, tamamlanan restorasyonun ardından ibadete açılıyor. Yarın ibadete açılacak camide ilk namaz kılanlardan biri de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olacak.

Abdülmecit tarafından 1853’te Nigoğos Balyan’a inşa ettirilen cami, daha önce beş kez restorasyon geçirdi. Son restorasyonu ise Kuveyt Türk Katılım Bankası sponsorluğunda tamamlanan ibadethane, geç Osmanlı mimarisinin de sembollerinden.

Neo barok cami

Boğaziçi’nin de dünyaca ünlü simgelerinden olan Ortaköy Camii, Patrona Halil ayaklanması esnasında yıkıldığı tahmin edilen 1721’de Mahmut Ağa Mescidi’nin yerine inşa edilmiş. Yapı, diğer selatin (Sultanların yaptırdığı)camiler gibi Harim ve Hünkâr bölümlerinden oluşuyor. 19. yüzyıl İstanbul mimarisini karakterize eden neo barok tarzının ve bezeme sanatının da belirgin bir örneği olan cami, yine Balyan Ailesi’nin aynı dönem üslubunun referanslarından olan geniş ve yüksek pencereleri ile sağlanan doğal bir aydınlanmaya sahip. 

Tek şerefeli iki minaresi bulunan yapının, 1894 İstanbul depreminde hasar alan petek ve külahı yeniden yapılmış. Cami, denize kaymasının tespiti ile bu kez 1960'larda kapsamlı bir onarım görmüş ve onarım sürecinde 64 fore kazık ve 80 ton beton enjekte edilerek zemin takviyesi yapılmış. 1984’te ise bir yangın sonucunda tekrar hasar alan yapı bir kez daha onarım ve restorasyon geçirmek zorunda kalmış.

Tarihin reddi

Üç yılı bulan bir süre sonunda yeniden ibadete açılan Ortaköy Camii, 19. yüzyıldan 21.yüzyıla uzanan bir süreçte, çoğulculuğun, Türkiye coğrafyasının resmi eylem ve söylemlerinde ulaştığı trajik noktayı işaret etmesi açısından da ayrı bir öneme sahip. Zira Çamlıca Camii yapımı tartışmalarında Başbakan’ın “Cami mimarisinde Müslüman olmayanların o ruhu yakalaması zor” şeklindeki ifadesi, yorumunda adil olunamadığı kadar içselleştirilemeyen bir tarihin de reddinin, iktidar cephesindeki refleksleri. 

Her türlü ideolojik kaygının dışında değerlendirildiğinde ise, İstanbul’un özellikle selatin camilerine izleri sinmiş olan gayrimüslim mimar, usta, kalfa ve zanaatkarların ‘o ruhu’ nasıl yakaladığını bugün Ortaköy Camii’ne atfedilen maddi ve manevi önemden anlayabilmek tabii ki mümkün.

Bu yüzden İslami ifadesi ‘birleştiren, bir araya getiren, istediğini, istediği yerde toplayan’ olan ‘cami’ kelimesinin karşılık bulduğu Osmanlı toplum yapısının, Başbakan’ın ifadesi ile Müslüman olmayan ruhlarını da bu vesile ile tekrar yad etmenin belki tam zamanı…


Balyan ailesi ve Nigoğos Balyan

Özellikle İstanbul Boğazı boyunca sıralanan eserleri ile tanınan ve birkaç kuşak boyunca kalfa-i hümayun olarak saraya hizmet veren Balyan ailesi üyeleri, Batılılaşma hareketleri ile birlikte klasik Osmanlı üslubunun yerel ve geleneksel referanslarını terk etmeden ‘Neo Osmanlı’ akımının öncüleri olarak tanınıyor. Bu tanımlamada ailenin Paris’te mimari eğitimi almış olan üçüncü kuşak üyelerin etkisi şüphesiz büyük.

Ailede ilk kuşak olan Krikor Amira Balyan, III. Selim döneminde başladığı kariyerini II. Mahmut dönemimdeki eserleri ile de sürdürmüş. Krikor Kalfa’nın İstanbul’a bıraktığı başlıca eserleri; (eski) Beylerbeyi Sarayı, Defterdar Sarayı, Valide Sultan Sarayı (Kasr-ı Cedid), Aynalıkavak Kasrı, Nusretiye Cami, Selimiye Kışlası, Davutpaşa Kışlası, Darphane-i Amire, Bahçeköy’deki Valide ve Topuzlu Bentleri…

Kirkor Balyan’ın oğlu Garabed Amira Balyan’ın ise  ilk çalışması II. Mahmud’un fermanı ile inşasına başlanan Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi. Abdülmecid ve Abdülaziz dönemlerinde de yapıtları yükselen Garabed Kalfa’nın en bilinen eseri ise Dolmabahçe Sarayı ve Camii. Cemile ve Münire Sultan Sarayları (bugün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi), Kuleli Süvari Kışlası, Beykoz Deri Fabrikası, Hereke Fabrikası, Bahçeköy Kirazlı ve II. Mahmud (Bend-i Cedid) bendleri, Derkos (Terkos) Tesisleri ilk akla gelen eserlerinden.

Balyan ailesinin 3.kuşağı ise Sarkis ve Nigoğos kardeşler. Sarkis Balyan, babasının ölümü ardından Balyan bürosunun başına geçen isim. Ser Mimar-ı Devlet ünvanına sahip Sarkis Bey, birçoğu hâlâ ayakta olan eserleri ile anılıyor. Yine ilk akla gelenler; Çırağan Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Yıldız Sarayı, Sadabad Cami, Aksaray Valide Cami, Akaretler Sıra Evleri ve bugün İstanbul Üniversitesi’ne ev sahipliği yapan Harbiye Nezareti…

İsmi sıklıkla Ortaköy Camii ile hatırlanan Nigoğos Balyan ise ailenin Batı eğitimi almış üyesi olarak biliniyor. Ancak mimaride toptan bir Batılılaşmaya razı olmayan Nigoğos Balyan, üslubunda yerel unsurlardan ödün vermeyen bir kimliğe sahip. Dolmabahçe Sarayı ve Camii, Yıldız Sarayı gibi eserlerin yapımında baba Garabed Kalfa ile birlikte yer alıyor. Ihlamur Kasrı, Adile Sultan Sarayı ve Küçüksu Kasrı da Nigoğas Balyan’ın imzasını taşıyan yapılar.