64 yıl sonra Brezilya

Önder Karakaya, 12 Haziran’da başlayacak Brezilya Dünya Kupası’nın öne çıkan takımlarını ve ‘mucize kovalayanlarını’ yazdı.

ÖNDER KARAKAYA
onderkarakaya.1925@gmail.com

Futbolu uzun yıllar boyu çılgınca yakından takip etmiş bir futbolseverle, bu popüler sporun nadiren kıyısından geçen bir başkasını tam 1 ay boyunca aynı ekran ya da tribünde buluşturabilen bir organizasyon biliyor musunuz? 4 senede bir kez düzenlenen ve çıplak gözle izleyebilmek için kıtalar aşmanız gerekebilen bir olay. Bir nevî güneş tutulması gibi…

Hiç şüphesiz, 12 Haziran’da 20. kez başlama vuruşu yapılacak olan Dünya Kupası’ndan bahsediyorum. 32 ayrı ülkeden Brezilya’ya enerjinin akacağı; 12 ayrı stadı dolduracak her renkten futbolsever için hayatın duracağı koca 1 ay. “Sambacılar Diyarı”ndaki mücadeleler, 84 yıldır olduğu gibi pek çok hikaye ortaya çıkaracak.

Aslına bakılırsa, Brezilya, bu eşsiz turnuvaya ilk kez evsahipliği yapmıyor. İlki 1930’da Uruguay’da düzenlenen kupa, 1934’te İtalya, 1938’de ise Fransa’da oynandı ve 2. Dünya Savaşı’nın son bulmasının ardından 1950 yılında Brezilya’da tertip edildi. Ne var ki Dünya Kupaları’na katılma hakkı elde edebilmiş tek ekip olan ve kazandığı 5 şampiyonlukla rakipsiz konumda bulunan Brezilya için, 1950’deki turnuva pek güzel anılar doğurmamıştı. O dönem farklı bir statüye sahip olan ve final grubunu lider bitiren ülkenin mutlu sona ulaştığı organizasyonun son karşılaşması, Brezilya ile Uruguay arasındaydı. Rio de Janeiro’daki Maracana Stadyumu’nda, futbol tarihinde bir daha hiç toplanamayacak bir kalabalık Brezilya’nın şampiyonluğu için kenetlenmişti. Tam 174 bin futbolseverin desteğini ardına alan evsahibine, beraberlik dahi kâfi gelecekti. Sambacılar, 47. dakikada Friaça’nın kaydettiği golle zafer havasına girse de, 66’da Schiaffino ve 79’da Ghiggia ile fileleri sarsan Uruguay kupanın sahibi oluyordu. 2014 itibariyle 70 yaşını aşmış Brezilyalılar, bu finali hiç unutmadı. Onların çocukları ve torunları beyinlerine kazınacak kadar çok dinlediler bu hüsranı. Şimdi Brezilya yeniden evsahibi, yine çok güçlü, yine favorilerin başında geliyor. Dünya Kupası’nı tam 5 kez müzesine götüren Sambacılar, 1950’de yaşanan düş kırıklığının ardından, şampiyonluğu herkesten çok istiyor. Peki, evinde oynamanın avantajı bir yana; Neymar, Hulk, Oscar, Willian gibi kaliteli ayaklarıyla Iguazu Şelalesi gibi çağlayacak Brezilya’yı kim durdurabilir?

İspanya tokluğun zirvesinde

Brezilya’ya meydan okuyacak kalibreye sahip takımları irdelerken, en azından saygı çerçevesinde, İspanya'nın ilk sıraya yazılması doğru olur. Son Dünya Kupası ve son iki Avrupa Şampiyonası’nın altın madalyalısı İspanyollar, kalite ve tecrübesiyle kupaya uzanmak istiyor. Ancak, bu sezon Barcelona üzerinde deneyimlediğimiz bir handikapları var. 'Boğalar' başarıya doydu. Keza, Brezilya'ya çok formda geldiklerini söylemek de güç. Her şeye rağmen, sağlam sistemleri ve pas trafiğine dayalı kurguyu başarıyla uygulayan ayaklarıyla, turnuva havasını hissettikleri takdirde yine kazanabilirler.

Almanya, hasreti dindirmek istiyor

Pek çok futbolseverin aklına gelen bir diğer favori, kuşkusuz Almanya. Son şampiyonluklarına 1990'da ulaşan Almanlar, 2002'de Brezilya'ya finalde boyun eğdikten sonra, 2006 ve 2010'da yarı finalde elenip 3. oldu. 2014 Dünya Kupası, Almanya'nın uyumu had safhada olan jenerasyonuyla oynayacağı son turnuva olabilir. Takımın kemiğini oluşturan isimlerin yaşları 30 civarında geziniyor ve artık şampiyonluk istiyorlar. Brezilya'nın efsane ismi Pele, 'En çok İspanya'dan çekinmeliyiz' ifadelerini kullansa da, Almanya oldukça kompakt ve mağlup edilmesi zor görüntüsüyle zafere yakın duran ekiplerin başında geliyor.

Her turnuvanın favorisi: 'Gök Mavililer'

'Dünya Kupası' belirtisiz isim tamlaması olarak kulağa fısıldandığında, akla Brezilya'nın ardından genellikle İtalya gelir. Bu kupayı, sonuncusu 2006 olmak üzere tam 4 kez kazanan 'Gök Mavililer'in iddiasız geldiği bir organizasyon vâki olmamıştır. Son Avrupa Şampiyonası'nda dinamik bir görüntü ortaya koyarak finale yürüyen İtalyanlar, bu veriler ışığında doğal favorilerden. İngiltere ve Uruguay gibi iki devin bulunduğu grupta kaza yaşamazlarsa, problem çıkaracak potansiyele sahipler.

Tango yarım kalır

Halihazırda favori konumda bulunan Brezilya, İspanya, Almanya ve İtalya'yı kenara koyduğumuzda, kalan ekipleri üç ayrı sınıfa yerleştirmek mümkün görünüyor. İlk sınıfa, Arjantin, İngiltere ve Hollanda gibi, taşıdığı isim düzeyinde iş çıkarmasını beklemediğim ekipleri yollamakta beis görmüyorum. Benim gibi, yer yer spor romantizminden haz duyanlar için, özellikle Arjantin'i favoriler arasında gösterememek pek kolay olmuyor. Ne var ki, görünen köy de kılavuz istemiyor. Kusursuz bir tango için sadece üst düzey hücum silahları yeterli gelmez; komple bir takım olmalısınız.

İngiltere içinse durum daha vahim. Dünyanın en popüler ligine sahip olan İngilizler, milli takımlar düzeyinde alt yaş kategorileri de dahil olmak üzere çok kötü durumda ve önümüzdeki 15-20 yılı kupa ışıltısından uzak bir karanlıkta geçirmeleri muhtemel.

Beri yandan, son Dünya Kupası’nın finalisti Hollanda’nın, Arjantin ve İngiltere’den daha ileriye gitmesi mümkün olsa da, tepedeki 4’lü ile baş edebileceğini düşünmüyorum. Özellikle tecrübesiz savunma hattı, bu derece büyük bir turnuvayı kaldırabilecek kapasitede görünmüyor.

Pusuda bekleyenler

İkinci bir kategori oluşturduğumuzda, turnuvanın merakla beklenen ekiplerini, bir başka deyişle kupa tarihinde pek başarısı olmayan, fakat patlama potansiyelini bünyesinde barındıran ülkeleri öne çıkarabiliriz. Bunların başında Belçika geliyor; zira altın jenerasyon, altın çağında, futbolun tanrısal anlamlara büründüğü Brezilya'da boy göstermeye hazırlanıyor. Kalesini, Atletico Madrid ile muazzam bir sezon geçiren Courtois'ya emanet eden takım, defans blokunda Vermaelen, Kompany ve Verthongen gibi üst düzey isimlere sahip. Orta sahada Witsel-Fellaini oyunu çift yönlü icra ederken, hücum hattı Hazard, Mirallas ve Lukaku ile göz kamaştırıyor. Manchester United'ın 19 yaşındaki Kosova asıllı yıldızı Adnan Januzaj'ın da Belçika Milli Takımı'nı tercih etmesi, ofansif alternatifleri çoğaltıyor. Arzulu Belçika’nın en azından yarı final görmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Son dönemde ortaya koyduğu pozitif futbolla öne çıkan Şili, bir başka sürpriz adayı olarak göze çarpıyor. Barcelonalı Alexis Sanchez ve Juventuslu Arturo Vidal’in sürüklediği Güney Amerika ekibi, hiçbir rakipten çekinmeyen tarzıyla futbolseverlerin beğenisini kazanıyor. İspanya ve Hollanda gibi iki önemli ekolün bulunduğu gruptan sıyrılırlarsa, ki bana kalırsa bunu başaracaklar, beklentilerin çok üzerinde bir turnuva yaşayabilirler. Güney Amerika demişken; Uruguay, Kolombiya ve Ekvador’u da bu kategoride değerlendirmek mümkün. Üçü de tehlikeli takımlar ve favoriler üzerinde acı hatıralar bırakacak isimlere sahipler.

“Biz, 2 haftalık rezervasyon yaptıralım”

Bir yanda da, turnuvaya katılım hakkı elde etmiş bazı ekipler var ki, mucize kovalamanın lüzumsuz olduğunu düşünmekten kurtulamayabilirler. İspanya, Hollanda ve Şili ile aynı gruba düşen Avustralya örneğin; İsviçre, Ekvador ve Fransa ile baş etmeye çalışacak Honduras mesela.. İtalya, İngiltere ve Uruguay’ın gözlerinin içine bakan Kosta Rika’yı da unutmamalı. Hiç şüphe yok ki, spor tarihi mucizevi hikayelerle doludur ve kağıt üzerinde yazanlar sahada karşılığını bulmayabilir. Lakin, bazen öyle bir kura çekersiniz ki, otel rezervasyonunuzu kısa tutmak mantıklı bir hal alır. Bavulunuzu toplarken ruhunuzu garip bir hüzün bürümesi ise bir işinize yaramaz. Yaşadığınız tecrübeyi de o bavula sığdırmalısınız, böylece bir sonraki Dünya Kupası’nda sizin için umut verici kelimeler kullanmak daha kolay olur. Belki kulağa acımasız geliyor, fakat “hayat fena halde futbola benziyor”

Kategoriler

Şapgir