Agos'tan: Yeni ve itibarlının tanımı

Umarız, TTK için öngörülen yeni yönetim, itibar kelimesinin içini hakkıyla doldurur. Zira itibarlı bir akademisyenin Ermeni Soykırımı konusundaki yaklaşımı da açık olacaktır. Ve tarihi gerçeklere, onların kabulü ve telafisi için yapılacaklara odaklı insani yaklaşımın, bu ülkenin, bütün sistematik kötülüklerle mücadelede tek şansı olduğu aşikârdır.

2015 yaklaştıkça, Ermeni Sorunu'na ilişkin resmi devlet politikasında izlenecek yol haritasına dair farklı kıpırdanmalar dikkat çekiyor. Bunlardan biri de Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Metin Hülagü’nün istifası ve kurumdaki ‘Ermeni Masası’nda görev yapan milliyetçi akademisyenlerin de istifa edebilecekleri söylentisi ile yaşandı. Kulis bilgileri ise istifa ve ihtilaf gerekçesinin 2015 öncesinde hükümetin Ermeni meselesinde belirlediği yeni yaklaşımdan kaynaklandığını ve TTK’da farklı bir yapılanma öngörüldüğünü açığa çıkardı.

Özellikle Başbakan Erdoğan’ın “Taziye” beyanı sonrası bir sempozyumda, “Ben bir tarihçi olarak, tarihe baktığımız zaman kendi kültürümüzün savaşı öngörmediğini, savaşı tasvip etmediğini söylüyorum. Ölen insan ise o insana acımak gerekiyor diye düşünüyorum. Öte yandan bizim medeniyetimizde vakıflar var. Biz değil insanı öldürmek, biz hayvanlara bile acımış bir milletiz. Hayvan vakıflarımız var” şeklinde sözler sarf eden Hülagü'nün bir anlamda Başbakan'ın söyleminin arkasında durmayışı, istifaya uzanan yolu açtı.

Şimdilerde resmi tarih anlayışının kalesi TTK için, 'yeni' yaklaşıma uygun 'uluslararası itibarı olan' bir akademisyen arayışı olduğu söyleniyor.

Bu 'yeni'den kast edilenin ne olduğunu elbette şu an tam olarak bilemiyoruz. Eğer bahsi geçen yeni, inkârcı politikaların daha rafine biçimde sürdürülmesi ile sınırlıysa, elbette bunun ülkeye itibar getirmeyeceği, hiçbir acıya da derman olmayacağı çok açık.

Umarız, kurum için öngörülen yeni yönetim, itibar kelimesinin içini hakkıyla doldurur. Zira itibarlı bir akademisyenin Ermeni Soykırımı konusundaki yaklaşımı da açık olacaktır. Ve tarihi gerçeklere, onların kabulü ve telafisi için yapılacaklara odaklı insani yaklaşımın, bu ülkenin, bütün sistematik kötülüklerle mücadelede tek şansı olduğu aşikârdır. Böyle bir ülkede hiçbir resmi kurum içerisinde 'Ermeni Masası' olmayacak, eşit vatandaşlık temelli bir yaşam, geçmişten ders alındığını da ortaya koyacaktır.