Emekliliğe ‘The Cut’

Fatih Akın’ın önümüzdeki hafta Venedik Film Festivali’nde prömiyerini yapacak olan son filmi ‘The Cut’ neredeyse otuz beş yıl önce ‘emekliye ayrılan’ ve kendini yeni senaristler yetiştirmeye adayan Hollywood’un efsane senaristi Mardik Martin’in dönüşü anlamına geliyor.

EVRİM KAYA
evrimkaya@agos.com.tr

78 yaşındaki usta Martin, “Fatih ve yapımcısı Nurhan beni rahatsız edip durdular” diyor; “Emekliye ayrıldığımı söyledim onlara. Ama konu benim için çok kıymetliydi, 1915’te Ermenilerin başına gelenleri anlatacaktık, karşı koyamadım.”

Iraklı Ermeni bir subayın oğlu olan Martin, Hollywood’un altın çağında, sinemalarda büyümüş. “Bağdat o zamanlarda bile toz ve kumla kaplı, kirli, iğrenç bir yerdi. Salonlara girer, inanılmaz Technicolor renklerle Betty Grable’ı ve arkasındaki güzeller güzeli manzaraları izlerdik. Başka bir boyuta geçmek, cennete gitmek gibiydi sinemaya gitmek.”

Ne iş olursa…

Sinema aşkıyla yanıp tutuşan bu genç 18 yaşına geldiğinde, ailesi onu hem askerlikten kurtarmak, hem de iyi bir eğitim alabilmesini sağlamak için Amerika’ya göndermiş. Ancak çok geçmeden 1958 darbesi Irak’ta taşları yerinden oynatınca genç Mardik’e para gönderemez olmuşlar. Sonrası bildik bir hikâye: Gündüzleri New York Üniversitesi’nde (NYU) sanat eğitimi alırken, geceleri New York’un kalabalık lokantalarında bulaşıkçılık, garsonluk, getir götür işleri, ne varsa yaparak hayata tutunmuş. “Herkesin delicesine eğlendiği gecelerde, ben sabah dörtte, koltuğumun altında bir gazete, bir başıma eve dönerdim” diye anlatıyor o günleri. Hayatını değiştiren şey NYU’daki tek dostu olan Martin Scorsese’yle günler, geceler boyu çalışarak yazdıkları senaryolar olmuş. Birlikte çalıştıkları ilk film, Mardik’in yazdığı, Martin’in yönettiği ‘It’s Not Just You, Murray’ [Sorun Sadece  Sen Değilsin Murray] dikkatleri üzerine çekmiş ve hem Scorsese onu Hollywood’un en tepesine taşıyan kariyerinin ilk adımlarını atmış, hem de Mardik Martin yüksek lisans eğitimini karşılayacak parayı kazanmış. Ardından ‘Arka Sokaklar’, ‘New York, New York’, ‘Kızgın Boğa’ gibi efsane filmlere imza atmışlar. Martin “Sekiz sene en ufak bir sosyal yaşam görmeden hayatta kalmaya çalışmıştım. Gittiğim ilk parti ‘Arka Sokaklar’ın gösteriminden sonraydı. Hem Martin’in, hem benim, hem de Robert De Niro ve Harvey Keitel’in hayatı değişti o filmle” diyor.

2008 yılında ‘Kızgın Boğa’nın, Amerikan Yazarlar Birliği’nin (WGA) hazırladığı ‘tüm zamanların en iyi 101 senaryosu’ listesine alınması vesilesiyle çekilen belgesel ‘Mardik: From Baghdad to Hollywood’ [Mardik: Bağdat’tan Hollywood’a], öğrencileri, yakınları ve usta yönetmenlerin de anlatımlarıyla, 1.60 boyundaki küçük dev adam Martin’in yaşamını Irak’tan Hollywood’un zirvesine, ardından kokain bağımlılığı yüzünden her şeyini yitirip yeniden başlamasına ve tutku dolu bir akademisyen ve iyi bir öğretmen olduğu bugünlere kadar takip ediyor. En büyük pişmanlığının altı sene evli kalmasına rağmen çocuk sahibi olmaması olduğunu anlatan usta senariste göre, bir senaryonun iyi olup olmadığını belirleyen tek bir şey var: “Senaryo yazarken mastürbasyon mu yapıyorsunuz, yoksa seyirciyle sevişiyor musunuz? Bütün mesele bu.”

Kategoriler

Kültür Sanat Sinema

Etiketler

Mardik Martin