‘Mıkhitar Appa Avrupai anlamda bir birlik yarattı’

Felsefeci ve dilbilimci akademisyen Başrahip Levon Zekiyan, Papa Franciscus eliyle, İstanbul’a Türkiye Katolik Ermenileri Başepiskoposu olarak atandı. Son olarak 9 Mayıs'ta Pangaltı Mıhitaryan Okulundan Yetişenler Derneği'nde Mıkhitaristler Birliği'nin kurucusu Mıkhitar Appa üzerine bir sunum yapan Başepiskopos Zekiyan ile bu tarihi kişilik ve Katolik Ermeni toplumu hakkında söyleştik.

KARİN BAL
karinbal89@gmail.com

  •  Sivaslı Mıkhitar Appa, Mıkhitaristler Birliği’nin kuruluşu sırasında ne gibi zorluklar yaşadı?

Öncelikle bir dernek veya bir birlik kurmak zaten kolay bir iş değil. En büyük zorluk inanç ve düşünce birliğinin sağlanması. İkincisi ise karşılaşılan maddi güçlükler. 1600’lü yıllar en nihayetinde Ermeniler için bir altın çağ değildi, ama matbaa artık büyük bir gerçeklik olarak Ermeni kültür yaşamına girmişti. Mıkhitar Appa’nın kişisel bir serveti yoktu ama çevresinde varsıl hayırseverler bulunuyordu. Aynı dönemde Ermeni toplumu içerisinde mezhep çatışmaları da oldukça keskinleşmişti. Latin misyonerliğinin etkisiyle oluşan bu durum da kendi başına bir sorun teşkil etmekteydi. Basit bir zorluk daha belirteyim, Mıkhitar Appahayr, Ermeni birliği oluşturmaya karar vermişti. İnsanlarla birlik oluşturmak zor bir iştir fakat Ermeni insanıyla birlik oluşturmak biraz daha zordur.

  •  Mıkhitaristler Birliği neden başka bir yerde değil de Venedik’te kuruldu?

Aslında birlik İstanbul’da kuruldu. Ancak Mıkhitar Appa Venedik’e gitmeye mecbur kaldı. Bunun başlıca nedeni dini konularda yaşanan tartışmalar ve İstanbul Ermeni Patrikhanesi'nin tutumuydu.

O dönemde Osmanlı İmparatorluğu patriklere geniş bir yönetme yetkisi vermişti. Appahayr’ın birliğin kurulma sürecinde  dokuz kişiden oluşan ilk öğrenci grubunu toplayıp “Kim benimle birlikte bu yolda yürümek istiyorsa, hayatının sonuna kadar benimle birlikte olmaya ant içmeli” der. Öğrencileri Appahayr’ın teklifini kabul ederler. Fakat 1703’te Mıkhitar, geçici bir süre için Venedik yönetiminde bulunan Pelopones’e gitmeyi tercih etti. Daha sonraki dönemde rahatlıkla İstanbul’a geri dönebilirdi. O dönemki İstanbul Patriği Hovhannes Golod Pağişetsi’nin Mıkhitar Appa’ya karşı sempatisi vardı; Mıkhitar bu nedenle istese, Patrik’le birlikte çalışabilirdi. Mıkhitar ileri görüşlü birisiydi, o nedenle evrensel olarak matbaanın en büyük merkezi olan Venedik’e gitmeyi tercih etti. Appahayr’ın Venedik’te birçok arkadaşı bulunuyordu, özellikle kendilerine manastırı sembolik bir bedel karşılığında hediye eden Doj’la (Venedik Kralı) oldukça yakın ilişkileri vardı.

  • Mıkhitar Appahayr’ın Ermeni sanatında, dilinde ve edebiyatındaki rolü neydi?

Mıkhitar Appa’nın Ermeni sanatında, edebiyatında ve dilinde oynadığı rol çok önemlidir. Salt kişisel katkısı olarak 'Haygazyan Sözlüğü' ve 1.000 sayfalık 'Matta İncili’nin Yorumu' (Mattei Megnutyun) adlı çalışmaları alanlarında birer başyapıt sayılır.  Özellikle 'Haygazyan Sözlüğü' Ermeni lügat yazımında bir ilk örnek olmasıyla uluslararası düzeyde dikkat çekicidir. Ünlü yazar Arşag Çobanyan, Mıkhitarist Birliği için “Ermeni gerçekliği içinde Avrupai anlamda örgütlenmenin en başarılı örneğini Mıkhitaristler gerçekleştirmiştir” der. Mıkhitar Appa, Avrupa'daki aydınlanma hareketinden etkilenmişti. Aziz Mesrob Maşdots’dan bu yana şekillenen kendi öz kültürüne Batılı bir açıdan yaklaşması onu bu konuda öncü kılar. 

  • Mıkhitarisler Birliği’nin kütüphanesi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Mıkhitaristler Birliği’nin kütüphanesi, Ermenicenin dünyadaki en zengin kütüphanelerinden biridir. Geçmişte dünyanın dört bir yanında Ermenice olarak yayımlanan gazeteler, kitaplar ve diğer tüm yayınlar oraya gönderilirdi. 1960-1970’li yıllarda Mıkhitarist Birliği’nin Venedik ve Viyana’daki kütüphanesinde, Ermenice yazılmış bütün yayınlar bulunuyordu. Günümüzde bu alışkanlık artık kalmadı. Maalesef Venedik ve Viyana’daki Mıkhitarist kütüphaneleri günümüz modern kütüphanecilik değerlerine göre henüz güncellenmiş değil. Venedik'teki kütüphanede 100 bin ila 120 bin kitap bulunuyor. Basın arşivi ise Viyana’daki kütüphanede hemen hemen eksiksiz haliyle mevcut.

  • Eğer size İstanbul’daki bir üniversiteden veya bir okuldan, gençlere veya öğretmenlere Ermenice öğretmek için teklif gelse ne düşünürsünüz?

Böyle bir çalışmayı zaten her sene Venedik’teki yaz okuluyla yapıyoruz. Diaspora’da Armenologların sayısının çok fazla olmadığını da hesaba katarsak, bu okul akademik anlamda bir Armenoloji kürsüsü olmamakla birlikte, özellikle Ermenice konusunda bilgilerini geliştirmek isteyenlere çok önemli katkılar sağlıyor. İstanbul’un istikbalde de Ermeniler açısından önemli bir kültür merkezi olacağını düşünüyorum.

Kategoriler

Toplum Kilise