KONUK YAZAR

Bu bölümde internete özel konuk yazarlarımızdan ve okurlarımızdan gelen yazıları yayımlıyoruz. Bu köşede yer almasını istediğiniz yazıları çekinmeden yollayın. Burası sizin pencereniz...

20 Ocak sabahına TRT Avaz’la uyanmak - AYŞEGÜL ŞAH BOZDOĞAN

Beş yıldır, hayatımızda “19 Ocak sabahına uyanmak” gibi bir gerçek var. Herkes farklı yaşıyordur, ya da yaşamıyordur. Benim için bundan önceki yıllarda “19 Ocak sabahına uyanmak” daha çok büyük bir kaybın acısına, kaybın geri getirilemezliğinin zamanla daha çok fark edilişinin ağırlığıyla yaşanan kocaman bir yasa uyanmak demekti. Ancak bu yıl, 19 Ocak sabahına uyanmak, her ne kadar ne devletin adil olabileceğine ne de oradan gelecek adaletin yaraya merhem olabileceğine insansam da- , yaramızın üstüne basılıp geçilmesinin verdiği, öfke bile duyamayan bir çaresizliğe uyanmak demekti. Demek ki bu kadar görünmezmişiz, demek ki bu kadar...

Bu yıl, sanki 19 Ocak sabahına uyanmak yetmez bir acıymış gibi, TRT sayesinde bir de “20 Ocak sabahına uyanmak” gibi bir deneyim yaşamış oldum. Yirmi ocak sabahı, geçen günün tüm yorgunluğunu kemiklerinde hisseden bedenim, uzun bir direnişten sonra televizyon karşısına geçip uyanmaya çalışırken, TRT Avaz'ın “24 Nisan Fanatizmi” isimli belgeseliyle, yaramın üstüne basılmakla kalmadı, bir de ayakkabının (ya da postal mı demeliyim?), arkasıyla bir güzel ezilmiş oldu:

“....İşte Doğu Anadolu’da kızılca kıyamet o zaman koptu. Rus silahlarını elde eden ve kontrolsüz kalan Ermeniler, vahşi bir katliama giriştiler. Kadın, erkek, çoluk çocuk demeden ele geçirdikleri Türkleri öldürüyorlardı. Köyleri basıyor, bütün halkı samanlıklara dolduruyor ve diri diri yakıyorlardı. Doğu Anadolu'da bir ölüm kasırgası esiyor, insanlar ne tarafa kaçacaklarını bilemiyorlardı. O günlerden bu güne yüzlerce toplu mezar ve yüzbinlerce yanık iskelet kalmıştır....”

Sunucu Cihangir Göker'in şahane iç çekişleri ve vurgularıyla ekrana gelen bu belgesel, dünyanın dört bir yanındaki “soydaşlarımıza” yayın yapan TRT Avaz'ın, “sözde Ermeni soykırımı” iddialarına cevap vermek için yayınladığı “sağlam” prodüksiyonlardan sadece bir tanesi. Yayın akışı incelendiğinde anlaşılan o ki, bu aralar her gün en az bir adet “Ermeni iddialarına yanıt” mahiyetinde programa yer veriyor TRT Avaz. Örneğin, aynı akşam yayınlanan, danışmanlığını Prof. Dr. Kemal Çiçek'in yaptığı ve Zeynep Keçeciler tarafında yönetilen “Türk-Ermeni Sorunu: ASALA Cinayetleri” isimli belgesel de, 1915'te yaşananların aslında Ermeniler'in “korkunçluğundan” kaynaklandığının en büyük kanıtı olan ASALA cinayetlerini ele alıyor. 

Merak ediyorum: Bu belgeseli yapanlar, yayınlayanlar, alkışlayanlar.. Gerçekten inanıyorlar mı söylediklerine? Ya da gerçekten, bütün o kravatlarıyla, takım elbiseleriyle, hatasız kurulmuş fiyakalı cümleleriyle, saf bir acıdan daha inandırıcı olabileceklerini mi sanıyorlar? Ya da “bu ülkenin bütün acılarının dermanına talip” bir insanın, Hrant Dink’in ölüm yıldönümünün ertesi günü, acılara bu kadar fütursuz yaklaşabilmek için utanma duygusundan ne kadar uzaklaşmış olmak gerekir?