OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Ermeni sorunu-Kürt sorunu Taşnaklar-BDP

Yüz kusur yıl evvelki Ermeni sorunuyla bugünki Kürt sorunu arasında önemli parellikler olduğunu daha evvel birçok kez bu sütunlarda söyledim. Rober Koptaş da geçen hafta bu benzerliklere dikkat çeken bir yazı yazdı. Çok yönlü, katmanlı ve bu iki sorunun ‘sonlarının’ da benzemesi ihtimaline dikkat çekmesi itibariyle isabetli bir yazıydı. Soykırım ihtimalini kendi adıma pek mümkün görmüyorum (bunun nedeni de, beğenelim beğenmeyelim, Sırrı Sakık’ın sözlerinde var); ama bir etnik boğazlaşma geçekten ve maalesef olmayacak bir şey değil ki bu da soykırımdan daha az kötü veya daha az feci değil. Bu ihtimalin gerçekleşmemesi için de herkesin ama herkesin elinden geleni yapması gerekiyor fakat her zaman olduğu gibi sorumluluğun büyüğü muktedir olanlarda, ülkenin hükümetinde, devletinde. Onların yanlış yaptığı yerde işlerin doğru gitmesi pek mümkün değil.

Bu anlamda herkesin 1908-1914 döneminden çıkaracağı ‘dersler’ var. Bu derslerin kimisi günümüz ile benzerliklerle ilgili kimisi farklılıklarla. Bir köşe yazısında bu meseleyi kapsamlı bir şekilde ele almak mümkün değil ama o döneme bir göz atacak olursak devletten talep edilenler ve devletin bu talepler karşısındaki tavrınının çok benzer olduğunu söyleyebiliriz. Bu günki BDP ile o günki Taşnaksutyun arasında da bir paralellik kurulabilir fakat bu iki partinin benzeyip benzemedikleri sorusunda verilecek cevap hem evet hem hayırdır.   

Taşnaklar bugün itibariyle 122 senelik eski bir parti. Bu uzun süre içinde birçok ‘günaha’, yanlışa imza attılar ama 1908’de anaysanın ilanından sonra izledikleri politikaya bakacak olursak İttihat Terakki’yle ve onun aracılığıyla devletle diyalog ve işbirliği kurmak için hayli çaba sarfettiklerini söylememiz gerekir. Partinin içinde İT’e güvenilmemesini, özkaynakalara ve özsavunmaya öncelik verilmesini savunanlar da vardı ama İT’le işbirliğini savunanlar ağır bastı ve bu, partinin resmi duruşu ve politikası oldu. Nitekim,  Eylül 1909’da gazetelerde yayınlanan ve altında İttihat Terakki Merkez-i  Umumisi ile Ermeni Devrimci Taşnaksutyun Partisi İstanbul Şubesi’nin resmi imzalarının bulunduğu ortak bildiride, iki partinin anayasal rejimin yerleşmesi ve ülkenin kalkınması için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan beraberce çalışacakları söyleniyordu. Ayrıca, Osmalı vatanının bütünlüğü her iki partinin de amacı olduğundan, istibdat rejiminin Ermenilerin bağımsızlık istediğine dair yaydığı yalanları izale etmek için işbirliği yapacakları da belirtiliyordu. İki parti, aynı bildiride, vilayetlerin haklarının genişletilmesinde de hemfikir olduklarını söylüyorlardı. Dikkatiniz çekerim, Taşnaklar aynı yılın Nisan ayında iki haftadan kısa bir sürede kimi kaynaklara göre 20.000 civarında Ermeni’nin öldürüldüğü Adana katliamlarına rağmen köprüleri atmamış, yerel İttihatçıların olaylardaki sorumluluğunu görmezden gelerek böyle bir işbirliğine gitmeyi tercih etmiştir. Taşnaklar, söz verilen iyiliştirme ve reformların yapılması, Ermenilerin gerek anayasadan önce gerek sonra karşı karşıya kaldıkları hak ve arazi ihlallerinin ortadan kaldırılması ve telafisi için neredeyse İttihat Terakki’nin kapısında yatmış, görüşmeler ve ortak faaliyet için İT’e defalarca heyet göndermiş, her seferinde aldıkları sözden ve vaatten  başka bir şey olmamıştır. İT tarafından kandırılıkları (evet kandırıldılar) 1912 seçimlerinden sonra bile diyalog yolunu kapatmadılar. Üstelik, bu işbirliğini Osmanlı Ermeni toplumu içinden yükselen sert itirazlara rağmen devam ettirdiler. Beşyıl boyunca aldatılmaktan yorulan Taşnaklar ancak Ağustos 1913’te yaptıkları kongrede İT’le ilişkileri resmen keserek diğer Ermeni partileriyle işbirliğine gitme kararı aldılar; sonrası malum.

Bilmiyorum bu dönem için Taşnakların devletle olan ilişkişlerinde onlara ne suçlama getirilebilir? (Osmanlı Ermeni toplumunun iç kavgalarında yaptıkları ayrı  bir konu, zira orada birtakım cinayetler işlediler veya işlenmesine yol açtılar). Diyalog ve müzakere arayışı ilkesel doğrular oldukları için onları bunları yaptıkları için suçlayamayız. Siyasette naiflik derecesinde iyimserlik suçsa -ki bana göre olmamalı- belki bununla ‘suçlanabilirler’. Nitekim, gerek o zaman gerek soykırımdan sonra diğer Ermeni grupları tarafından siyasi saflıkla, hatta ‘Ermenileri İttihat’a satmakla’ suçlandılar. Kısaca, anayasa sonrası dönem için Taşnaklar (ve Ermeniler) daha ziyade aldatılan, oyalanan aktörler oldular.

Artık herkes bundan ne ders çıkarır, onu bilemem.  

 

 

Etiketler

Taşnak