OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Hafıza cerrahisi

Biz Ermenilerin zaten yaşayarak öğrendiği (“Nereden geldiniz?” sorusuyla tekrar tekrar karşılaşmak gibi) ama son zamanlarda daha fazla insanın, yani Ermeni olmayanların da fark ettiği ve dillendirdiği bir gerçek vardır ülkemizde: Burada Türk’ün maddi-manevi varlığı, Ermeni’nin –ve diğer gayri-Türklerin– yokluğu üzerine kuruludur. Bundan kasıt şudur: Özellikle Cumhuriyet döneminde Türk milli kimliği inşa edilirken, fiziksel varlıklarına daha önce büyük ölçüde son verilen Ermeniler, kamusal hafızadan da çıkarılmışlardır; onlar hakkında pek konuşulmaz, konuşulduğu anlarda ise ‘düşman’, ‘hain’, ‘yabancı’ olarak anılırlar ve Türk kimliğinin ötekilerinden biri olarak o kimliğin inşasında rol alırlar. Taner Hoca’nın (Akçam) İMC TV’de katıldığı ‘Gamurç’ programında söylediği gibi, Hrant Dink’in hedef seçilmesindeki önemli nedenlerden biri de, onun bu yokluğu tekrar görünür kılmasıydı. Nitekim, son 10-15 yılda tersi yönde bazı gelişmeler de görüyoruz.

Bu hafızasızlaştırma operasyonuna dair o kadar çok örnek, anekdot ve ifade var ki... Bunlardan birkaçını burada tekrarlamak meselenin anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Bir tanesi Yektan Türkyılmaz’dan dinlediğim bir anekdot: 1990’ların ortalarında Boğaziçi Üniversitesi’nde Edebiyat Kulübü olarak ‘Anadolu Edebiyatı’ başlıklı bir seminerler dizisi düzenliyorlar. Seminerlerden birinin konusu da Ermeni Edebiyatı. Duyuru afişlerini hazırlayıp üniversitede çeşitli yerlere asıyorlar. Bir müddet sonra bakıyorlar ki, birileri, başka öğrenciler, afişleri yırtıp indiriyor. Tabii, müdahale ediyorlar. Aralarında çıkan münakaşada, afişleri indirenler şöyle diyor: “Sizin kötü niyetiniz, Anadolu Edebiyatı içinde Ermeni Edebiyatı toplantısı yapmanızdan belli. Ne alakası var Ermeni’nin Anadolu’yla?” Dikkat buyurun; burada söz konusu olan ‘cahil’ adamlar değil, Türk milli eğitiminin Boğaziçi Üniversitesi’ni kazanacak kadar ‘nadide (!) parçaları’. Senelerce okul okuduktan sonra bu soruyu soran birine kızsın mı acısın mı, karar veremiyor insan. Bilmiyorum ama, bana öyle geliyor ki, onlar da sanki bambaşka bir şekilde ‘kurban’.

Anadolu şehirleri, kasabaları bu hafıza silmenin sembolü mekânlarla dolu, doğal olarak. Basri Özgür, geçenlerde Agos’un internet sitesinde de yayımlanan ‘19 Ocak Ermeni Cinayetine Lanet,Tövbe ve Af Dileme Günü’ başlıklı yazısında, Eskişehir’deki Ermeni kilisesi üzerinden buna bir örnek vermişti. Özgür’ün anlatımıyla “Eskişehir’in tam merkezinde, Orduevi’nin gölgesinde kalmış, uzun yıllar boyunca porno film oynatılmış bu kadim kilise şimdi bir kültür merkezi” olmuş ama Ermeni geçmişine dair bir ibare yok. Kendisi de Eskişehirli ve aynı zamanda sosyolog olan bir arkadaşım, yazıyı çok beğendiğini ama kiliseden bahsedildiği bölüme gelince şaşırdığını söyledi. Nedenini sorduğumda, doğma büyüme Eskişehirli olmasına rağmen, sinema diye bildiği mekânın kilise olduğuna, kendisinin de şehrine ne kadar yabancı olduğuna şaşırdığını söyledi. Aslında hiç farkında olmadan şehrine yabancılaştırılmış, ve yabancılaştırmanın gereği olarak da kandırılmış, aldatılmış.

Son zamanlarda tanık olduğum başka bir ‘şaşıran insan’ da Yekta Kopan. Belki izlemişsinizdir, geçen Cuma akşamı NTV’deki programında Aras Yayıncılık’ı konuk etti. O da 1913 yılında Merzifon’da Ermenice dergiler, kitaplar basan bir matbaa olduğunu duyunca çok şaşırdı. Aynı yıllarda, Anadolu’nun 40’a yakın yerleşim yerinde irili ufaklı, kiminin ömrü çok sürmese de 137 süreli yayın olduğunu, Amerikalı misyonerlerin kurduğu ama öğrencilerinin ve hocalarının yüzde 90’ının Ermeni olduğu Harput Yeprad (Fırat) Koleji’nde kurulan sismografın düzenli ölçümler yaptığını, bunları dünyanın çeşitli deprem merkezlerine göndererek yorumlattığını, aynı kolejin yaklaşık 10 bin kitaplık bir kütüphanesi olduğunu, gene Harput’ta Fabrikatoryan biraderlerin fabrikasında koza aşamasından alınıp hazır ipekli kumaş haline getirilmiş ürünlerin Manchester’a ihraç edildiğini vs. duysa...Tabii, bunları bilmemek ne Kopan’ın, ne de tek tek bireylerin kabahati. Ama şaşırmak iyidir, dönüp sizi ‘bu hale koyanlardan’ hesap sormak için motivasyon işlevi görebilir.