OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Milliyetçilik ayıbı

BDP milletvekillerine karşı Sinop’ta sergilenen linç girişiminden sonra kamuoyunda bir milliyetçilik tartışması başladı. İyi de oldu, çünkü ülkemizde milliyetçilik, kıymeti kendinden menkul, doğruluğu varoluşundan gelen bir düşünce olarak, sorgusuz sualsiz kabul edilir genellikle. Hani neredeyse diyebililiriz ki milliyetçilik genç nesillere ahlaki bir doğru olarak öğretilir. Yani bu anlayışa göre, milliyetçi olmak, doğru söylemek, hırsızlık yapmamak vs. gibi hayatın otomatik doğrularından biridir. Aslında benim için de milliyetçilik ahlaki bir mesele, ama bir ayıp olarak. Çünkü milliyetçi olmak demek, doğru bildiğinden değil, kendinden gördüğünden yana olmak demektir; doğruyu görsen de söylememek, işlenen cürmün, zulmün yanından, yapan sendense, gözlerini kapayıp geçmek demektir. Eh, bunların hepsi de ayıptır.

Devam etmeden önce iki not düşmekte fayda var. Birincisi, yukarıda zikrettiğimiz ayıplı düşünce biçimi tabii ki sadece milliyetçiliğe özgü değildir, kendi ‘ötekilerini’ geliştirmiş her ideolojide görülebilir; hayattaki tek ayıp şey de milliyetçilik değil zaten. İkincisi, ülkemizin siyasi ve sosyolojik yapısının doğal bir sonucu olarak milliyetçilik dediğimiz zaman esasen Türk milliyetçiliğinden bahsediyoruz ama milliyetçilik ülkemizde her grupta görülür. Kürt siyasi hareketinin bir sorunu budur mesela. Yalnız onlar da değil. Ermeni toplumunun da milliyetçileri var. Bunlar, Türklerde eleştirdikleri düşünce ve davranış biçimlerini Ermenilik söz konusu olduğunda benimsemekte bir beis görmezler, belki içine düştükleri çelişkinin farkında bile değiller. Yalnız, burada önemli bir ayrım yapmak lazım. Devletin Ermeni dili, kültürü ve kimliği, kısacası varlığı üzerindeki baskısına direnmek için bunlara sahip çıkmak milliyetçilik değildir; adı üstünde, bu, zalimin zulmüne direniştir. Fakat bu direnişi gösterirken, belli bir çizgiyi aşıp “Ermeniler çok büyük millettir, ne yapmışlarsa çok güzel, çok doğru yapmışlar, üstüne bir de kuş kondurmuşlardır; efendim, Ermenilerin ataları dünyanın en büyük medeniyetini kurmuştur”, hatta daha masumane görünen “Ermeniler doğuştan sanatçıdır, el becerileri yüksektir” (bu doğru olabilir ama sebebi genetik değil sosyo-ekonomiktir, yoksa benim gibi iki eliyle bir iş beceremeyen Ermenileri ne yapacağız?) gibi düşüncelere saptıysanız durun ve geri dönün. İnsanlık, adalet, eşitlik, özgürlük kavşağında her milletten sizi bekleyenleri göreceksiniz. Onlara katılın, varmak istediğiniz yere onlarla gidin.

Kimse kusura bakmasın, milliyetçiliğin bir de ahmaklık boyutu vardır. Milliyetçiliğin düşünsel derinliği ile yaygınlığı/gücü arasındaki ters orantı akademik literatürde bilinen bir tespittir. Gerçi genellikle bu bir çelişki olarak zikredilir ama bence bu yaygınlığı ve gücü mümkün kılan, tam da bu sığlıktır. Aksi takdirde, yani kavranması zor bir şey olsa kitlelere nasıl benimsetirdiniz? Peki, ahmaklık bunun neresinde? Şurasında: Milliyetçi önerme ve iddialara inanmak için insanın en basit muhakeme ve mantık yetisinden yoksun olması lazım. Nedir o önermeler? Mesela, milliyetçiliğe göre millet ezelden gelip ebede giden, yekpare, homojen bir bütündür. Biraz zaman kavramın, biraz tarih bilgin varsa buna nasıl inanırsın? Hele de Anadolu gibi yüzlerce değil binlerce yıldır kanın kana, dölün döle karıştığı bir yerde... Saçmalık bununla da sınırlı değil. Hadi diyelim bir an boş bulunduk, millet denen ve zamanın derinliklerinden bugüne gelen bir ‘şey’ olduğuna inandık; peki, her birimiz kendi atalarının ezelden beri bu bütünün parçası olduğuna nasıl emin olabiliyor? Bunu söyleyen neyi iddia etmiş oluyor: “800-1000 sene evvel benim dedelerim bugün benim şimdi mensup olduğum millete mensuptu.” Hadi ordan... Kim bilir neydiler. Belki bugün senin nefret ettiklerindendiler.

Bir de mensup olduğu milletle gurur duyma ‘hadisesi’ var ki, tamamen mantık dışı. İnsan neyle gurur duyar? Oluşumuna katkıda bulunduğu veya kendi bilinçli tercihiyle var olan bir durumla. Şu veya bu millete mensup olarak doğmak hangisine giriyor? Cevap: Hiçbirine. Öyleyse, “Dünyanın güneş etrafında dönmesinden gurur duyuyorum” demekle “Türk/Ermeni vs olduğum için gurur duyuyorum” demek arasında ne fark var? İkisi de tamamen senin dışında gerçekleşen olaylar.