BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Luiza Filmeridi

Bu isim size bir şey hatırlattı mı? Aslında “kimlere bir şey hatırlattı?” demem daha doğru olurdu sanırım. Filmeridis, Buduris, İliadis… gibi gibi Yeşilçam tarihinin ünlü isimleri… Hepsi tarihin tozlu sayfaları arasında kayboldular. Bu tarihin en son tanığı olan Luiza Filmeridis de onlara katıldı artık.

Luiz tantik, Filmeridis kardeşlerden, senkron, montaj teknisyeni; Diamandi’nin eşiydi, eniştemin annesiydi ve de benim ilk röportajımdı. 90’larındaydı. Son demine kadar ruhu cıvıl cıvıl, belleği taptaze kaldı ama beden denen o güçsüz alet, sonunda iflas etti. Gencecik ruhu, uçtu gitti. Zaten hiç hoşnut değildi, içinde bulunduğu bedenin yıpranmış halinden.

Fotoğraf mı çekeceksiniz? Ah ne yazık, insan bu yaşta güzel çıkmaz ki… biraz daha genç resimlerimden vereyim size…” demişti, röportaj için gittiğimizde, ojelerini yenilememiş olduğuna üzülmüş ama rujunu tazelemişti. Gazetede çıkan resmini hiç beğenmemiş ama gururlanmıştı, yazının içeriğinden hoşlanmıştı. Özellikle, yaşını bildiğim halde, 90’dan sonrasını yazmama izin vermedi diye, yazmadığım için keyiflenmişti. O gazeteyi yatağının altında saklamış bunca yıl. Giden yaşlı insanların, son günlerine kadar sakladıkları, çoğu geride kalanlara pek de bir şey ifade etmeyen özel anılar bulunduğunda ne hissedilirse, Agos’un o sayısı öyle bir etki yarattı bizde.

Başlık olarak ‘Nerede o eski sinemalar’ yazmamı istemişti. Öyle yazmışım ben de. “Sefa adamıydı” dediği eşi Diamandi’yle aşk evliliği yapmış Luiza. Genç yaşında, bir stüdyoda, filmleri planlara ayırıp, kopyaları montaja ve dublaja hazırlama işinde çalışırken tanışmışlar. Çok da sefalet çekmiş vaktinde sevda uğruna. Öyle sevdaların sonucu, genelde genç yaşta aileye katılan bir çocuk olurmuş o yıllarda. “Oğlum oniki yaşına gelene kadar çalışamadım” diyen Luiz’i, eskiler, şimdi artık var olmayan İnci sinemasının Ermeni kasiyeri olarak hatırlar. Yıllarca dönemin popüler sinemalarından olan İnci’nin bilet gişesinde oturdu.

Luiza, İzmit Bahçecik’te doğmuş 90 küsur yıl önce… Doğduğunda babası askermiş. Dönememiş, annesi onu kucağına alıp tehcir yollarına düşmüş. Eskişehir’e kadar yürümüş, sonra nasıl olmuşsa asker ailelerine orada yer verilmiş, onlar kalmış, diğerleri yürümeye devam etmiş. Sonrası İstanbul. Bir çocukla dul kalan annesi, Luiz’in “Çok iyi adamdı, onu hep baba bildim” dediği bir adamla evlenmiş. İki kardeş daha gelince, zaten kısıtlı olan şartlar ağırlaşmış. Genç Luiza aileye katkıda bulunmak için çalışmak zorunda kalmış. “O yıllarda kızlar için çalışmak demek terzilik yapmak demekti” demişti o sohbetimizde. Ama Luiza, Feriköy Okulu’ndan sonra Terzilik Okulu’na gittiği halde hiç terzilik yapmamış. O iş ona göre değilmiş.

Bir süre Mısır apartmanında, Elhamra Sineması’nın sahibine ait bir ofisin, duvarları çinko kaplı bir odasında iki kızla birlikte Anadolu’ya gidip gelen tahrip olmuş film kopyalarının kopan yerlerini yapıştırmış. Bir süre Elhamra sinemasının gişesinde çalışmış. Sonra eşini tanıdığı, montaj stüdyosu, sonra da uzun yıllar çalıştığı İnci sineması.

Gişe işi çok keyifli iştir, her zaman severek yapmışımdır. Çeşit çeşit insan gelir, sinemalar cıvıl cıvıldır. Ah eskiden ne galalar olurdu… Sen nerden bileceksin? Ben hiç unutmam. Ben zaten hiçbir şeyi unutmam” demişti.

Biz de seni unutmayacağız sevgili Luiz tantik. Belki yine seçilen fotoğrafını beğenmeyeceksin ama bütün güzel kadınların endişesidir bu. Ben biliyorum, biz biliyoruz; sen son anına kadar güzel bir kadın oldun. Yolun ışık olsun. Güzellikler sarsın çevreni sonsuzluk yolunda.