BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Kutular

 

İnsanoğluna kültürel evrimin yolunu açan ilk şey, bir taşıma kabı akıl etmesi olmalı. Yani içine bir şeyler konabilen bir şey. Küçük-büyük deniz kabuklarından, meyve kabuklarından falan yola çıkılmıştır herhalde. Sonra da yaratıcı zekâ sonucu, malzemeler düşünülmüş, imal edilmiştir. Hem de silahtan önce. Fisher’ın ‘Çuval Kuramı’nı bilir misiniz? Birçok yazar, düşünür ve kuramcı tarafından işlenmiş bu konu. Ben de bir kitapta rastladım; pek doğru, pek mantıklı geldi, daha önce üzerinde hiç düşünmemişim. Kesici bir alet yapmaktan da önemli değil midir, içine bir şeyler dolduracak bir kap yapmak? Önce bir çanak, sonra sepet, torba, çuval, küp, şişe, kutu... Hatta sandık, dolap, çekmece, kasa... Ve büyüklü küçüklü binlerce kap.
Bana en ilginç gelen kap, kutudur. Kullanım alanı sonsuzdur ve garip bir gizem içerir. İlk ne zaman kullanılmıştır acaba? Araştırdım, bulamadım. Birçok kutuyla ilgili bilgi var, sırf ‘kutu’ kavramı yok. Öyle çok amaçla kullanılıyor ki, sanki hep vardı gibi kabul ediliyor belki de. Kaybolması istenmeyen şeyleri saklamak için gerek duyulmuştur tabii. Bir kutuya koyarız, kapağını kapatırız, ya göz önünde tutarız, ya ortadan kaldırırız. Biliriz ki hep oradadır. Pek severim ben kutuları; yapı olarak biraz dağınık olmasam koleksiyonunu yapardım. Ne çok çeşidi vardır... Kalem kutusu, para kutusu, mücevher kutusu, anı kutusu, ilaç kutusu, müzik kutusu... Ah hele müzik kutusu, nasıl da gizemlidir. Bazen korku filmlerine konu olsa bile, beni çok duygulandırır.
En önemsizinden başlayıp önemlilerine kadar saymaya kalksam sonu gelmez. Karakutu var mesela, hatta Pandora’nın kutusu, ve de en önemlisi, bellek kutuları. Bu kavramı bilir miydiniz? Tibetli bir hekim olan Lama’nın hayatını anlatan bir kitap okumuştum, ilk kez o zaman ilgimi çekmişti. Adam ilaç yapmak için şifalı otlar topluyor ve her birini nasıl tanıyacağını, neye yaradığını, ne şekilde kullanıldığını öğreniyor. Binlerce ot var. Bir dolu detayı aklında tutması lazım. Tibet’in kıdemli hekim lamalarından öğrendiği, şöyle bir metot uyguluyor: Önce belleği, içine binlerce kutu sığabilen kocaman bir oda farz ediyor ki, hiç de zor değil. Her bir otu, ilgili tüm bilgilerle, bir kutuya koyuyor ve ona bir numara veriyor. Ondan sonra aklında tutması gereken tek şey, aradığı bilginin kaç numaralı kutuda bulunduğu. Nasıl? Hoş, değil mi?
Büyük bir ihtimalle, birçok hekim, ya bilinçli olarak ya da farkına bile varmadan bu metodu uyguluyordur. Benim bir hekim dostumun uyguladığını biliyorum. Günümüzdeki hastalık çeşitlerini ve ilaçları düşünün. Bunca şeyi aklında nasıl tuttuğunu sordum bir gün. Aynen “Kutulara koyuyorum” dedi. Hemen, bu konuda okuduklarım geldi aklıma. Duyumsamaya çalıştım sonra, kendi bellek odamı ve kutularımı. Vay canına... Ben de kutulara koyuyormuşum meğer. Ama bilinçli olarak yapmadığım için olmalı, hiçbirini numaralandırmamışım. O yüzden aradığım şeyin hangi kutuda olduğunu bilemiyorum bazen. Büsbütün geç kalmadan, bir gün oraları bir düzene sokmalıyım. Belki çöpler de vardır arada. Onları atmalıyım.
Bence siz de yapın. Zaman zaman bellek odanıza bir göz atın, düzenleyin, kutularınızı numaralandırın veya isim verin, çöpleri atın. Hatta bazı kutuları açıp havalandırın. Mutlaka vardır, en altta kalanlar, zorla veya isteyerek en arkaya tıkılanlar, hatta kilitli tutulanlar. Hele Ermeni’yseniz, kesin vardır. Kimileri miras kalmıştır; sırlar, gizler, acılar barındırır, nesilden nesle devredilerek ve de kapalı olarak bugünlere kadar gelmiştir. Ruhları yaralasa da saklanır ve özellikle gerilere itilip kilitli tutulurlar. Açın artık onları, şimdi zaman; açıklık zamanı. Kapalı kutular zarar verir. Hem büyük yaralar, hava almazlarsa kangren olurlar.
Valla, bunca kutu örneğinden sonra ‘kutu kutu pense’ adlı çocuk oyununa bağlayıp şakayla bitirmek vardı yazıyı. Nasıl böyle oldu, bilemedim. Konuyu kurcalarken, belleğimdeki olmayacak bir kutuyu mu açtım, ne yaptım? Öyle olmalı. Hımmm... Her Ermeni’nin bellek odasında bulunan ve ekstradan bir numaraya ihtiyacı olmayan, malum ‘24 Nisan’ adlı miras kutusu olabilir mi acaba?