OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Çözüm süreci ve bir İK zirvesi

 

Çözüm sürecini bazılarının gözünde daha kabul edilebilir kılmak için bu, bir ‘sınır dışına çekilme’ meselesi olarak sunuluyor, hani neredeyse teknik bir konu düzeyine indirgeniyor. Tabii ki çatışmaların sona ermesi, silahın siyaset aracı olarak sahneden çekilmesi çok çok önemli ve olmazsa olmaz bir koşul, fakat meseleyi bundan ibaret sayarsak, nedenleri gözden kaçırıp sadece sonuca odaklanıyoruz demektir. Esas mesele, adil, hakkaniyetli, herkesin bildiği, hissettiği gibi yaşayabileceği bir siyasi düzen ortaya koyabilmektir. Eğer ülkeyi yönetenler bunu kendileri de sadece sınır dışına çekilme meselesi olarak görüyorlarsa, maalesef, pek ümitli olmak mümkün değil. Yok, aslında böyle düşünmüyor ama bunu bir ‘ikna aracı’ olarak kullanıyorlarsa, çözüm sürecine karşı olanları bu gerekçeyle ikna etmek (kandırmak?) ne kadar uzun vadeli olur? Daha gerçek, daha doğru ve daha esaslı olacak olan, devletin yönetim anlayışının, vatandaşına, idaresi altındaki kitleye bakışının sorunlu olageldiğini ve değiştirilmesi gerekenin bu olduğunu insanlara anlatmaya çalışmaktır. 
Nitekim, yanlış bir açıdan bakılarak sorulan soruların başında “Ne verildi?” sorusu geliyor. Bu bir alma-verme işi değil. Kimse bir şey vermiyor, kimse bir şey almıyor. Bu, sadece birilerini değil, herkesi daha özgür hale getirme meselesi, çünkü beraber yaşadıkların özgür değilse, sen de olamazsın.
Çözüm sürecini daha çok konuşuruz ama bu hafta ben önemli gördüğüm başka bir meseleye daha dikkat çekmek istiyorum, çünkü doğru yönetim, doğru toplum felsefesi, insanca yaşam, sadece etnik, dini kimliklerle sınırlı bir kavram değil. Çok önemli bir üretim ve iş hayatı boyutu ve bununla bağlantılı olarak insana bakış meselesi var. Bunu bana bir kez daha hatırlatan, sosyal medyada rastladığım bir seminer ilanı oldu. İndense Danışmanlık adında bir şirket, diğer şirketlerin yöneticilerini hedefleyen, ‘İşe İade Davalarını Önleyici Tedbirler ve Kazanma Stratejileri Zirvesi’ başlıklı bir eğitim programı yapacakmış. Zirvenin başlığını okuyunca siz de irkildiniz mi? Bundan feyz alan birileri de belki ‘Toplu Tecavüz Davalarında Alt Sınırdan Ceza Alma Stratejileri Zirvesi’ düzenler belki, kim bilir. Nitekim, sosyal medyada bayağı bir insan tepki gösterdi ve muhtemelen bu tepkiler üzerine zirvenin ismini ‘İnsan Kaynakları ve İş Hukuku Uygulamaları ile İşe İade Davaları Zirvesi’ olarak değiştirmişler ama geçmiş olsun, zihniyet kendini açık etti bir kere. Zaten, zirvenin içeriği olarak sundukları sorulardan bazıları maksadı ortaya koyuyor: “İşe iade davalarını önleyici İK uygulamaları nelerdir?”, “İK yönetim fonksiyonları (acaba bunun Türkçesi ne?) ile işe iade davaları nasıl önlenir?”, “Personel seçiminde kriterler, kişilik testleri ve değerlendirmeler ile davaları önleme”, “Performans yönetimi ile önleyici tedbirler nasıl alınır?”, “Alt işveren (taşeron demeye dilleri varmamış zahir) personelinin işe iade davaları nasıl önlenir?”, “İK uygulamalarında zaman aşımı ve hak düşürücü süreler nasıl kullanılmalı?” Daha bunlar gibi pek çok konu var ama kısacası diyorlar ki, gelin size insanları nasıl en az zararla, daha kolay ve daha çabuk işten atarsınız, performans bahanesiyle nasıl köşeye sıkıştırırsınız, nasıl daha fazla sömürürsünüz, yasanın boşluklarından yararlanarak nasıl oyuna getirirsiniz, onu öğretelim. Konuşmacıları da söyleyeyim de haberim zenginleşsin: Erkan Ataman (Ciner Yayın Holding Genel Müdür Yardımcısı), İsa Karakaş (Sosyal Güvenlik Kurumu Başmüfettişi), Şakir Gülsever (İK Yönetim Danışmanı İş Mahkemeleri Bilirkişisi), Özgür Koch (Nokia-Siemens İK Direktörü). İlk programda Dr. Mustafa Kılıçoğlu (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı) ismi de vardı ama sonra çıkarmışlar. 
Tabii, ben her şeyi yanlış anlıyor da olabilirim. Belki de konuşmacılar, sosyal güvenlik kurumundan gelen müfettiş başta olmak üzere, insanın hakkının yenmemesi gerektiğini, insanın bir ‘kaynak’ değil bir ‘değer’ olduğunu ve üstelik şirket kârını maksimize etmekten daha önemli bir değer olduğunu, insanların bir hayatları olduğunu düşünmeden kullanılacak bir şey olarak görmenin ahlaksızlık olduğunu falan anlatacaklardır. Gerçi hiçbir şirket, yöneticileri bunları dinlesin diye bir günlük zirveye adam başı 700 TL (KDV hariç, çay-kurabiye dahil, grup indirimi mevcuttur) vermez gibime geliyor.