KARİN KARAKAŞLI

Karin Karakaşlı

ÜVERCİNKA

Mahalle ile çarşı

 

Bir vakit, sıradan şeylermişçesine sahip olduklarınız, gün gelip de azaldıkça başka bir anlam yükleniyor. Eski zaman eşyaları için böyledir durum. Moda değişir, kimileri yok olur ve derken ilgisiz bir yerde karşınıza çıktığında, birden onu özlediğinizi, yani aradığınızı fark edersiniz.
 
Mekânlar için de benzer bir kader geçerli. İstanbul her gün her an başka bir kimliğe dönüşürken, mahalleler, semt pazarları, çarşılar, bir dozerin kıyıcığında, tedirgin bir edayla sürdürüyor varlığını. Ve
tabii, mahalleli denen o insana da artık eski moda, tuhaf bir mahluk gibi yaklaşılıyor.
 
Doğma büyüme Kadıköylüyüm. Kadıköy, çarşısı, ara sokakları, ilk dönem apartmanları, esnafı ile gerçek bir mahalledir. Yola düşer, alışveriş niyetine esnafın çayını kahvesini içersin. Hal hatır sorma, merak etme vardır. Biri rutin gidiş dönüşünü aksattı mı, birilerine dert olur. Mahalle adı altında özlenen, üzerinde titrenen de zaten budur – birilerinin umurunda olma hissi.
 
Mahallenin göz bebeği Kadıköy Çarşısı, gezi kitaplarına gireli beri turistlerin de gözdesi. Balık, ciğer, meyve, kahve ve baharat kokuları arasında kendini insan kalabalığına ve çarşının gürültüsüne bırakırsın. Soluklanacak köşelerin vardır. Ve ille birilerine rastlarsın.
 
Şimdi çarşıdan bir-iki kilometre ötedeki Kuşdili Çayırı’na (eski Salı Pazarı alanı) bir alışveriş merkezi yapılması planlanıyormuş. Burası aslında tarihi öneme sahip ve 3. Derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiş bir yer. Ana imar planı geçmiş, hazırlıklar başlamış. Kadıköylüler, karara karşı imza kampanyası başlattıkları gibi, bir de amatör video hazırladılar. Kadıköy tarihi çarşı esnafı, dükkânlarında çalışırken göründükleri klipte “Çarşımızdan vazgeçmeyiz, AVM’ler istemeyiz” diyor. Ha, kim dinliyor, o başka iş.
 
Çarşı, bir yerin atardamarıdır. Yurtdışında pek çok büyük şehrin semtleri sokak arası ya da küçük meydanlardaki pazarlarıyla övünür. Tarladan, bahçeden, meradan gelen taze gıda, eski kitaplar, alternatif kıyafetler, el sanatı hatıralıklar, şifalı taşlar, tütsüler panayır alanına çevirir ortalığı. Salınır, küçük alışverişlerini yaparsın ama asıl, sohbet için fırsat bulursun. Çarşının anlamı budur zaten, hayatın tam ortasında olursun.
 
Akşamları geç vakit döndüğümde Kadıköy’de bakkalların kepenkleri inik oluyor. Yeni bir genelge uyarınca, saat on oldu mu, içki de sattıkları gerekçesiyle, bakkallar kapıları kapatmak durumunda. Sanki saat ondan sonra bakkaldan sadece içki alırsın. İnsanlar bu koca şehirde nerelerden iş yerlerine gidip, yorgun argın dönüyor. Bir eve hiç mi bir şey lazım olmaz o saatte? Bakkaldan içki almanın nesi kötü, onu da hiç sormayayım isterseniz.
 
Dahası da var. Mahalle bakkalı, muhtar gibi bir şeydir. Bir koordinat. Hiçbir şey almasam da, mahallemdeki o ışık iyi gelirdi bana. Oradan geçmek, camından bakkala selam etmek teselliydi. Beklenirmişim gibi... Ve o bakkalda evlerin yedek anahtarından, aspirin ve ağrı kesiciye, her şey bulunur. Çünkü mahalledeysen, bir yerin sadece müşterisi değil, müdavimi olursun. 
Alışveriş merkezleri yeni hayatımızın bir gerçeği. Onlar da başka alışkanlıklar yaşatıyor kitlelerine. Toplu alışveriş, sinema, park yeri ve lokantaları ile her şeyin bir arada olduğu, bütünlüklü, paket bir hayat. Seçme hakkımız olduğu sürece sorun yok. Yeter ki biri diğerinin üzerinde yükselmesin, beriki öbürünün altında ezilmesin. 
 
Çarşı, antik dönem agoralarından beri insanlığa mirastır. Hayatın uğultusu orada yankılanır. Birbirimize değer, yaşadığımızı ve birbirimize ihtiyacımız olduğunu hissederiz. Bir masaya kurulur, akıp gidenlere bakarken kimi zaman neşe, kimi zaman keder hissederiz. Geçmişten bir şeyler hatırlar ya da gelecek için bir şey düşleriz. 
 
Çarşılar bize kendimizi anımsatır. Hele de biri adımızla seslenirse, “Hoş gelmişsin” derse, sıcaklık iner göğüs kafesine. “Var mı vaktin? Bir çay söyleyeyim...” Vardır tabii vaktin. Hayattan çalma kaçak zaman. “Usta, kap bir çay şurdan!” 
Bir kez daha o dükkânların duvarlarına bakarken bulursun kendini. Bacakların kendiliğinden öne uzar.
 
Bırakırsın kendini çarşının ortasına. İyi olursun.