OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Bir değil, iki paralel

Acaba dünya üzerinde, skandala karşı Türkiye kadar şerbetli başka bir ülke var mıdır? Son iki ayda olanları alt alta yazdığınızda, inanılacak gibi değil. Herkes devlet içinde, devletin meşru otoritesine alternatif akım yaratan bir yapıdan bahsediyor. Bu zamana kadar bu yapıyla kolkola çalışan yani onun varlığından haberdar olan hükümet de bunu söylüyor. Vaziyete bakılacak olursa, kimsenin böyle bir yapıyı külliyen inkâr ettiği yok. Sadece gücü, kapsamı, yaygınlığı konusunda belirsizlik veya fikir ayrılığı var. Fakat, daha evvel de söylediğim gibi, bütün bu yaşananlar, paralel devletin varlığını ortaya çıkarmaktan ziyade ya da en az onun kadar, bize, aslında hiç devletimiz olmadığını gösterdi (gerçi bilen zaten biliyordu). Başka bir deyişle, aslında bizim bir değil iki paralel devletimiz olmuş oluyor.

Aralarında tabii ki fark vardır; nihayetinde bunlardan biri genel seçimlerle halktan karar verme yetkisini almış olan hükümettir, yani demokratik meşruiyetin ilk ve asgari gereğini yerine getirmiştir. Fakat şu son olan bitenler hükümetin meşruiyetine ciddi darbeler vurmuştur. Evet, AKP hükümetleri/Başbakan zaten son birkaç senedir, kabaca son genel seçimlerden sonra, demokrasi yolundan hayli sapmıştı, yanlış ilkeleri kovalıyor, yanlış söylemler üretiyordu. Ama bunlar, siyasetin kendi doğası ve pratiği içinde yeri olan söz ve eylemlerdi. Halbuki, son olanlar ‘kitapta yeri olmayan’, olmaması gereken, gayrimeşru işler. Yani, bizce yanlış hatta saçma olsa da, Alparslan’ı rol model yapmak, vizyon diye önümüze 1071 ruhunun 2071 versiyonunu koymak bir şeydir, imar yolsuzluklarına ve rüşvete en azından yataklık yapmak, gazetecilere baskıyla istediği haberleri yaptırıp istediğini yaptırmamak, bu arada Roboski gibi bir yüz karasını bu tip manipülasyonlarla gözden kaçırmaya çalışmak başka şey. Birinci gruptakiler bu sütunlarda da çok eleştirildi ama nihayetinde bir siyasi tercih, bir idelojik pozisyondur; ikinci gruptakiler ise ne hukuka uygundur, ne de demokratik ilkelere. İşin daha acı tarafı, Başbakan’ın gazetecileri arayarak veya aratarak, mahallenin ağır abisi tavrıyla “Şu haberi indirin, bu haberi kaldırın” demesini son derece normal bir davranışmış gibi savunabilmesi. Size haksızlık yapılmış, icraatlarınız görmezden gelinmiş, hatta karalanmış olabilir, hatta ve hatta hakarete uğramış da olabilirsiniz. Ama bunlara karşılık vermenin yolu gizli telefonlar mıdır? Siz de kendinizi, icraatlarınızı anlatırsınız, iletişim yollarını kullanırsınız; mahkemelik bir durum olduğunu düşünürseniz, her vatandaş gibi mahkemeye başvuru hakkınız da var, ki zaten bu hakkı sık sık kullanıyorsunuz. Bundan ötesi, hakkınız olmayan girişimlerdir.

Hükümetin büyük darbe yiyen imajını ve meşruiyetini tamir etmesinin yolu, gıdım gıdım, paket paket, iki ileri bir geri şeklinde olmayan ‘ağır demokratikleşme hamlesi’ne girişmesidir. Kendisi hakkındaki kuşkuları gidermesinin yegâne yolu budur – tabii, böyle bir niyeti varsa... Zira, hükümet internet özgürlüğünü kısıtlayan yasalar gibi işlerle tam tersini yaparak kuşkuları artırmayı tercih ediyor. Burada aslında hükümet için ‘hazır reçete’ de var, o da Avrupa Birliği çıpasına vargücüyle tekrar sarılmak. Tamam, AB de kendi içinde birçok sorunu ve defosu olan bir oluşum ve fasılların tıkanmasında AB’nin de sorumluluğu var ama AB, demokratik siyasal ve sosyal hayat açısından bizim için hâlâ yakalamamız gereken bir standarda işaret ediyor. Hatırlayalım, AKP hükümetlerinin ilk dönemlerinde, özellikle özgürlükçü aydın çevrelerden aldığı söylemsel ve moral desteğin en önemli nedenlerinden biri, uyum yasalarını kararlı bir biçimde çıkarmasıydı. AKP bugün de, HSYK operasyonları yapacağı yerde, hem yargıda, hem diğer alanlarda, AB standartlarını, “Biz bize benzeriz” kompleksine düşmeden, hızla hayata geçirme yönünde adımlar atar ve kamuoyunu bu noktadaki samimiyetine ikna edebilirse, hem kendini, hem ülkeyi rahatlatmış olur.  

Seçimler mi? Onu nasıl olsa kazanır, ama meşru demokratik devlet ilkeleri ve yapısı oturtulmadıktan ve kavga devam ettikten sonra istersen senede üç seçim kazan, ne fayda?