KARİN KARAKAŞLI

Karin Karakaşlı

ÜVERCİNKA

Unutma hapı, hatırlama çiçeği

Beyninizden yorulduğunuz olur mu? Hani şöyle gri hücreler arası akımdan devreleriniz yanar, beyin bir organ olarak süngerleşir ve bomboş gözlerle etrafa bakarken bulursunuz kendinizi. Söylemeye bile hacet yok, bir şey görmeden bakar, isminiz dahil, kim olduğunuzu hatırlamazsınız.

Böyle zamanlar için bütün umudum Japon bilim insanlarındaydı. Çocukken, makinelerin elektronik kafalarını temizleyecek sistemi geliştiren bu ekibin insan beyni için de özel bir solüsyon ürettiğini hayal ederdim. Düşünsenize, beyin yanmaya başladığında çıkarıp solüsyona atıyorsun. Cosss diye bir ses çıkıyor ve gariban beyin en azından bir süreliğine huzura eriyor. Fikri bile ferahlatıcı!

Bu çocukluk hayalime benzer bir ferahlık duygusunu, travma yaratan kötü anıların bellekten silinmesini sağlayan kimyasallar üzerinde yapılan deneylerden haberdar oldukça da tadıyorum. Daha önce, Kanada’da, Montreal Üniversitesi’nden araştırmacıların, hormon bozuklukları tedavisinde kullanılan ‘Metirapon’ ilacının kötü anıları hafızadan sildiğini deneyle kanıtladığını okumuştum. Klinik deney sonuçlarına göre, Metirapon beynin akıl ve kişilik özelliklerinin oluştuğu ön bölgesinde baskı oluşturup, strese neden olan kortizol hormonunun seviyesini azaltarak, geçmişte yaşanan üzücü ve yaralayıcı olaylarla ilgili anıları siliyordu.

Bu yakınlarda da, Birce Bora’nın Hürriyet’te yayımlanan haberinden, ABD’nin Virginia Commonwealth Üniversitesi’nden bilim insanlarının, utanç verici ya da travmatik anıların, hatta aşk acılarının hafızadan silinmesini mümkün kılacak bir ilaç geliştirmek üzere olduklarını öğrendim. Uzmanlar, MS tedavisinde kullanılmakta olan ‘Fingolimod’ isimli bir kimyasalı tüketen farelerin, acı ya da korku veren anılarını kısa sürede unuttuklarını tespit ettiklerini açıklıyordu. Bu ilaç sayesinde bir gün Travma Sonrası Stres Bozukluğu (PTS) yaşayan ya da fobilerden muzdarip olan insanların başarıyla tedavi edilebilmesi ümit ediliyor. Öte yandan, kimyasalların, yan etki olarak, iyi anıların silinmesine de neden olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.

Hatırlamak ve unutmak, insanın tuhaf bir hasleti. Sadece kişisel hayatımızda değil, toplumsal belleğimizde de tabularla çerçeveli konuları hiç yaşanmamış gibi sayıp, gittiği yere kadar ötelemeyi tercih edebiliyoruz. Hele de tabu bilinçli bir devlet politikası olarak dayatılmışsa, resmi anlatıların güvenli koylarında salınmak mümkün oluyor. Ama malum, hakikat, doğası gereği sistematik inkâra bir yerde isyan eder ve en kalın duvarların, en sıkı örtülerin ardından olanca çıplaklığıyla beliriverir. Hiçbir yapay anlatı, insan hikâyesinin biricikliğiyle yarışamaz çünkü.

Unutma hapı haberinin yayıldığı bugünlerde, Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümünün sembolü olarak, dünyanın tüm dillerinde ‘Unutmabeni’ (myosotis) olarak adlandırılan çiçeğin kullanılacağı, slogan olarak ise “Hatırlıyorum ve talep ediyorum” ifadesinde karar kılındığı duyuruldu. Bir efsaneye göre, Tanrı bütün bitkilere isim verirken, bu çiçek kenarda kalmış. 15. yüzyıl Almanyası’nda, bu çiçeği taşıyanların âşıkları tarafından unutulmayacaklarına inanılırmış. 20. yüzyılda isei aynı çiçek, Kanada’dan Avrupa’ya kadar her yerde, savaşta ölenlerin, yoksul, muhtaç ve kimsesizlerin, kısacası hatırlanması gereken herkesin ortak simgesine dönüştü.

Bazen unutmaya çalışmakta değil, hatırlamaktadır bütün mesele. Hapı yutmayı değil, çiçeği takmayı ve bildiğin gerçeğin gereği için sorumluluk almayı öğrenirsin. Bu koca dersten hep birlikte nasiplenmek ümidiyle...